Haftamız resmen işbirlikçiliğin ne olduğunu somut pratikle yeniden gösterdi.nSömürgeleşme ile birlikte ilhaklaşma adımlarıyla Türkiyeleşme bütünleşmedeki gericiliğin de yeni döneminin tamamlamak yönüyle de silikleştirilen yetkileri kanıtlıyordu. Sadece yeni saraylının haftalık 3 pratiği buna yanıt gibiydi.n işbirlikçi teslimiyetçiliğin nasıl politik lider seçkişinin yaşamdaki karşılığıydı. Konuşan profesör Doktora yapılan müdahale, saraya gidip basit gelecek soruyu soran Halkçı TV muhabire göserilen davranış ve enson hamasinin merkezine koyulan Şehitler ve şehitcilik bakışının nasıl önemsendiğinin Boğaz Şehitlik örneği ile insanlara taktim edildi. Hepsinin toplamı,, sorulan sorunun yanıtıydı: “Neden Ersin Tatar”? Demek ki sömürge efendisi yeni adımlar için böylesi lidre ihtiyaç vardı. Buda şimdiki saraylı ile erkanıdır.
Yaşanan bu gerçeklere elbet daha kulakta sesi, pratikte etkisi kalan makam değiştirme operasyonu da hala duruyor. Yutulmadan, yenilerin dedikodu zemin hazırlama adımları da başladı. Belli ki yeni kabine adeta darmadağınıklık hiçeleşme döneminin yaşatılacağının pratiği olacak. Buna başka gerçekleri de eklemek kolay. Elbet, siyasal bu tercihelrin de geçmişten gelen birikimleriyle sonuçlarını da yaşamaya devam edeceğiz. Elektrik yaşantısı bunun önemli işareti, hem elektrik kesintisi, hem yüksek zam hem de kurumun iflası birleşkesinin çözümlenme tehlikesi var. Üstelik baştan süren zehirlenme, kirli mazot kulanım ve kurumdaki cihazların yenilenmeyerek çökmesini ateşleme süreci de mevcut. Hangisi doğru diye de soru sorma şansını da yok etmektedir. Demek ki sömürgecilik, ilhaklaşma yönelişinin geleceği böyle bir şey demektir. Ama, bu koşulları yok sayıp kimisi yumuşak şekilde evini temizleme, kimisi de bağımsızlık şiyarlı lafazanlık yapmakla örtmeğe çalışırsa, girişteki liderin yaptıkları normaleşen davranışa gelirsiniz. Ha: belediyeler veya sömürgeciliğin derbeylik reforum masalı da pratiğe dökülüyor. Onca yanlışa, Derebeyliklerin elçilik kontrol gerçeği, yolsuzluktan iflas eden, hiszmet yerine rant alma makamına dönüşen, yandaşlama istihtamdan başlayıp öteki alana geçen uygulamalarıyla iflas eden belediyelere gelişigüzel kurallar ama sömürgecilik ve teslimiyetin devamı olan yapıda düzenleme yapılacakmış! Bunu başka bir konuya dönüştürüp önümüzdeki makalelerin birinde ele almak umuduyla.*****
Elbet hep resmi eksenli işbirlikçi teslimiyetcielrle uğraşmak yetmiyor. Çünkü sadece onlar değildir. Örneğin K. Kıbrısta 74 öylesi bir nifus değişim süreci yaşandı ki bahsedilen dönem öncesi burada yaşayanların kat kat üstüne ulaştı. Örneğin en basitiyle, yaşadıkları yerin eski isimini bilen dahi oldukça azaldı. Yeni koşullar, yeniden darmadağın ama sömürgesel kültürleşmeği de oluşturmak zorundaydı.n Öyle de oldu. Bunlar siyaseti de etkileyecek boyuta geldi. En basitiyle hangi kişi masada olursa, yeni K. Kıbrıs koşullarının yasalaştırılması ile Türkiye gerçeğinin varlığı üzerinden kurgulanmaktadır. İster Denktaş, ister Mehmedali, ister Eroğlu veya Akıncı masada onların adıyla olan belgeler hep bunu çağırtıyor. Zaten çoğunluğun temsili ve kurumsal yapımı da buna bağlıdır. Kimse parmağının arkasına saklanmasın. Zaten dar eksende olaan geçmiş sol ise önemli kısmı teslim ola ola işbirlikçi haline geldi. Nitekim, Yurtdışına temsilci olarak giden vekiler bile resmi görüşü savunma dışına çıkmıyorlar. Öyle farklılık falan nerede ise etiket düzeyinde kaldı. Sadece sisistem içi işbirlikçilik konumlama farkı düzeyine dek geriletildi.
Hep işbirlikçileri eleştirdik. Gerçekleri söylemeğe çalıştık. Bunlarda dahi sıkıntı çekiyoruz. Çünkü sistem sömürge olunca iki yüzlülük ile işbirlikçilik kuralı önemlidir. Nitekim bazı noktalarda işbirlşikcisi halindeki kendini sağ gösteren kesim sesiz dururken, yerini solun doldurması da tesadüf değildir. Sömürgeciliği savunarak ayakta kalma kuralların ta kendisidir. Bunu Falyalı cinayetiyle direk yaşadık. Ençok desteklediği sağ kesim cenazesine de katılsa da pek ses çıkarmadı. Sistem, araştırmanın geliştirmesine değil susulmasına yöneldi. Fakat, bazı sol kendinmi ilan eden kişiler banbaşka tutumla Falyalı olayında başka resim çizdiler.
Şimdilik en hafifinden birisini yazacam: sağ olsun sanal medya bu konuda ayna gibi görev yaptı. Kendini sol ve hatta lafazanlıkla iyi solcu ilan eden kişilerden bazıları, en yakın mücadele eden arkadaşlarının anası veya babası öldüğünde dahi baaşsaağlığı söylemeği unuturken, birden Falyalı olalyında “mekanı cenet, ışıklar içinde yatmayı” dahi belirtme ihtiyaç yarışına girdiler. En basitiyle şu sorunun yanıtıydı: neden? İşte değerlerin sol veya arkadaşlık yerine başka olguların önemsenmesinin sonucu, geçmişte devrimci görünen kimi kişilerin yeni koşullardaki düşünce modelini açığa çıkarmaktadır
Bir son not: 3 partinin gençlik örgütleri bir açıklama yapar: Kıbrıs cumhurieytinin Kuzeydeki yurttaşlara da haklarının verilmesini talep eder. Peki: Uluslararası kurallara ve kararlara rağmen, Maraş gibi konularda da direk Kuzey ve Türkiyeye hukuka uyma çağrısı da yapabilirlermi? Hep Kıbrıs Cumhurieyti hakları denilirken, yeni unsurlar eklenirken, görevler ve Kuzeydeki benzer konularda Türkiyeye çağrı yapma cesaretleri varmı? Galibba sömürge tipi solculuk da böyle bir şekle dek gelindi.