Gün 8 Mart olunca, özellikle bizim ekranlar kadın gününü şundan bundan ile dolduruyordu. Türkiyenin muhalif medyası ise Emekçi kadınlar gününün Taksim gecesini aktarıyordu. Sanki önceki makalemin ikinci bölümü oynanıyordu. Kadınlar Taksime çıkmak istiyordu. Şarkılar söyleyip sloganlar atıp dans ediuyordu. Onları devletin gücü polis ise barikatlarla, çelik kuvetlerle ve bibergazlarıyla bekliyorlardı! Gün 8 Mart. Emekçi kadınlar günüydü. Sİysiyasetcielre bakarsanız epey lafları sıralayıp okuyorlar. Sermaye kesimi, tüketim kültürünü kulanıp karına kar katmaya çalışıyorlar. Güzel Reklamlar yapıyorlar. K. KIbrıstaki gibi de birçok yer gün nedeniyle fiyat artırıp daha bir tatlı karına kar eklemeği seçiyordu.
Ama İstanbul gecesinde Kadınlar sokaktaydı. Kendi günlerini sokakta yaşatmaya çalışıyorlardı. Sorunları, neşeleri ile renk katmaya uğraşıyordu. Oysa kendi develtleri, resmen onları güllerle değil sokaktaki polis gücüyle karşılıyordu. Barikatlar kuruluyor, sıkı kontrol ediliyor ve kadınlar yaklaştıkça onlara müdahale ediyorlardı. Tersten kelepçelemelerden tutun öteki baskı kuralalrı çekinmeden uygulanıyordu. Çığlıkklarla sloganlar adeta direnişle birlikte Taksim cıvarında yaşanıyordu. Adeta bize siyasal kadın bakışının bir sahnesi gerçekleştiriliyordu. Develtin gücü ile yasağı Emekçi kadınlar gününde sert şekilde işliyordu.
****
Dünkü yazımda da özetledim. Emekçi Kadınlar yeni gününde iki gerçek ters şekilde gelişiyor. Otoriter devletler, sermayenin kar hırsı ile gericilik birleşip bunun bedelini de kadından da çıkarıyordu. Tecavüzden seks köleliğine dek cinayetlerle de turmandırarak yeni hayat biçimi olarak gelişiyorken, öte yandan kadınların direnişleriyle de sosyal muhalefet ekseninde oldukça ön çıktıklarına tanık oluyoruz. İşte 8 Mart 22 bu gerçeklik sokak ve araştırma bilgielriyle uzun uzun yazıldı. Taksim ise Türkiyedeki cılız sosyal muhalefet karşısında, teslimiyetçi itifak bileşkesinde yaşanırken, kadınların sokak gerçeği direnişlerdeki kadının gidrek daha öne çıkmasının kanıtıydı. Bu durum birçok konuda emek ekseninin eksik, seçeneksizliklerin hala aşılamadığı koşullarda, kadın hareketlerinin öne çıkmasını da kaçınılmaz hale getirdi.
****
Elbet K. Kıbrısta bunun nekadarı yansıdır bilinmez. Sadece, şidet ve cinayetler nedeniyle bazı bilgielr açıklandı. Ama nifusu bilinmeyen, bazı kesimlerin sorunları hiç konu edilmediği için de hep eksiklikler sırıtmaya devam edecek. Dünyadaki gelişmelerden ters yönde olan, K. Kıbrısta bazı ülkelerdeki direniş eksenli çizgi burada hala yok. Bir anlamda muhalefet direniş ekseninde kadınlar belirli mesafe almadı. Sadece hala siyasal kota, koltuklarda kadın rengi arama gibi imajlı sözlerile eleştiresel kadıncılık yapılmaya devam edilmektedir.****
Akışkanıkla Ukrayna konusuna da raslamak mümkündü. Nitekim oldu. Hele de beyenerek okuduğum Ceyda Karanın bazı yorumları adeta kendimin aynası olarak buldum. “Analiz yapmanın dahi suçlandığı, bazı gerçekleri söyleyince hemen klişelendirilme saldırıya uğranmanın, soru sorup gerçeği bulmanın anlamsızlaştırıldığı” eleştirileri, hemen ayni durumları günün öteki döneminde yaşadığım da aklıma geldi. Ukrayna konusunda söyledikleri, batının tavırları konusunda da bilgiler verirken, bunların çoğunun bizim memleketde hiç konuşturulmadığı öteki acı koşula da kavuşuyordum. Gerçekten, Ceydanın tek yanlı probaganda ifadesi olarak kulandığı kuramın “tekno faşizim” ifadesi adeta günümüzü yansıtıyordu. Doğrusu, faşizmin birçok davranışının doğallaştığını zaten geçen Ukrayna yazılarımdan birisinde yazdıydım. Belli olan Ukrayna krizi durup dururken çıkmadı. Provakasyon için de gericilik ile faşizmin ihdiyacı oldukça fazlaydı. Fakat, gerçekleri okumadan propagandayla taraf olunca, kolayca “kulanılan aptal yerine” sokulursunuz.
*****
Ukrayna krizi savaşa dönüştü. Bilmesek de yanlış okusak da etkileri direk bizi de kapzayacak. Hele türkiye bağımlı gerçeğimiz ve onu ret etme ikilemi de olsa, yine yakacak etkiler geleceği kesin. İtalatcı,sömürge, kendi elitlerinin yetkileri iyice daralan, yandaş seçkilerle birokrasi oluşturma, elçiliğin denetimi ve talimatının geçtiği yerde, elbet konbunun anlaşılması oldukça güç Hele de konuyu biliyorum havası ise cihalet değil cahilin bildik masalının ikna edilmesi oldukça güçtür. Yine de olaylar akıyor. Tek yanlı probaganda sürüyor. Onca eksikliğe karşın yayınlarımız zamanı dolduruyor. Medyada konuşmalar, yorumlar birbirini kovalıyor. Üstelik her türlü etiketli makamcımız ve bol bol ünüversitelerimiz de mevcut. Sişbirlikci teslimiyet ile sektörlü rant ikilemi gemiyi bir yere doğru vurmaya getiriyor. Artık eflasyon kelimesi pek yok. Arada fiyatlar artıyor dense de sorumluya dokunmak güç. Bunun gerçeğini söylemek ise şimdilik imkansız. Ama yaşam akıyor. Tıpkı biraz önce benim televizyonu izleyip akışkanlıkta anlık durumları yakalamam gibidir. Artık döviz hikayesi de pek yok. Ama, yeni koltuk kavgaları veya meclis başkan dalaveraları risksiz ilgi alanlarıdır. Buna bir de Kadın gününde kimisinin caka satması da işin cabasıdır.