Ünlü Türkiyeli bilim adamı hoca Fikret Başkaya, zaman zaman şu önemli kuralı hatırlatır: “emperyalizim sömürgelşleştiği ülkeleri sömürürken, ayni zamanda o ülkedeki halkı da sömürgeciliği savunacak kültürü de yerleştirir. Böylelikle, halk resmen sömürgeciliği savunup, bunun en doğru olduğunu da kabullendirilir”. Bu tesbiti biraz daha somutla açarsak, sömürgeci ülke halkı hem sömürgeciliği en iyi durumuyla kabullenirken, ayni zamanda oluşan yasa dışılıkları dahi ulusalcılık ve bağımsızlık simgeleri olarak da iyi kuramla savunurlar. Böylelikle zaten bağımsızlıkla tanışmayan, demokratik yapının uygulamalarını bilmeyen sömürge halkı hem sömürgeciliği bağımsızlıkla birlikte savunan, hem de sömürülme kurallarını demokratikmiş gibi de kabullenip önemsetilen yönetim şekilerine teslim olurlar. İşbirlikçilikleri ve teslimietleri resmen ulusalcılıkla ve onun simgelerini kutsayarak adeta içeleştirirler. Kirli uygulamları veya aydın katliyamlarını milli mkılıfla örtmeye hep uğraşırlar. Dini ve milli simgelerin tabusu bu konuda önemli katgı da bulunur. Her gerçeğin karşısındaki kirliliği bayrak veya dini inançla karşılayıp teslimiyeti de öerter. Öyle örter ki mafya tipi hareketlerden faşist tipi yapılara olan her olguya bunu damıtıp kitlesel destekleme algısını oluşturulur. Boşuna değil birçok ülkede uyuşturucu veya öteki yasa dışı uygulayıcı kesimleri bayraklarla örten tabutlar veya dinsel tabulaştırılan lider kılıfına sokma sonuçları sık sık karşımıza gelmiyor. Bunları demokratik ve ulusal simgelerle süsleyip hele de kirli lişkilerle kazanılan kazançların arpa kırıntısıyla yapılan yardımları dahi çok iyi karşılayışla da kendince iyi insan iyi lider boyutuna taşınması tesadüf değildir.****
Kıbrıs genelikle sömürge ve istilaların adasıdır. Ayrıca, korsan simgesi her dönemde kültürel yaşamda dahi karşılık buldu. Dış işkalelrin getirdiği kültürlerle yeniden üretilen bir yapılanışa da her zaman hazırdır. Boll bol direniş masalı ve anti sömürgecilik anlatılıp, milliyetçi kılıfla kapatılsa da gerçeklerden hiç kaçılamaz. Boşuna değil Britanya Kıralığı Kıbrısı ele geçirirken, tek kurşun atmadan başardı. Kıbrıs ahaliye dökülen şilinlerle alkışla karşılanma törenleri nedenli sömürgesel karşıt olunduğunun tarihi en vahim yaşananlardn içinde önem yerine geldiydi. Buna benzer çok teslimiyet hikayesi ve kendince uydurulan masal hikayeler bolca yaşandı. Üstelik şu gerçek de var: KIbrısta her sömürgesel şekil dönüşümü kendi iç nedenleriyle değil, resmen dış müdahalelerle sıçrayarak geçti. Feodalizimden kapitalizme veya klasik smürgecilikten yeni sömürgeciliğie en son da Kıbrıs bütünlüğünden fiylen işkal ile ikiye ayrışmalarda yerel iç sıkışmılıktan çok dış içeleşmesinin nedenleriyle sıçrayarak oldu. Kıbrısta öyle bağımsız veya demokratik kurallarla yönetim pek yaşanmadı. Sadece adı kulanıldı. Yaşanan kolşullarla da ancak kültür oluşur. Değerler de bunun yaşam kriterleriyle kurumsallaşıp insanlar arasında biçimlenir. Nitekim, bunları hep gördük. Üstelik ulusal direniş gibi önemli içsel koşulalr da güçlü olmadığı için, işbirlikçilik teslimiyeti hep egemen elitlerde yerini aldı. Kültür de siyasal yönetim ile yaşam biçimleriyle yoğrulup insan davranışına dek kendini işletti.
Bu sonuçları da günümüzde bolca yaşıyoruz. Zaten, Kuzeydeki oluşturulan dinamiklerin hpesinde içsel gelişme yerine dış politik etkenlerin önde olduğu da kesin. Örneğin hep anlatılan birçok konunun yalan olduğunu bilinmesine rağmen, egemen sömürgecilik ile bütünleştiği için de siyasal baskı ve kültürel davranış şekliyle yaşatılmaktadır. Son peşpeşe gelen olaylar asslında pek de konuşturulmayan kültürleşmenin itiraf aynasıdır. Oluşturulan tartışmalar ise sıkıştırılan sömürge ilhak yapısının kendini gizleyemeyecek derecedeki çürümüşlüğünü haykırıyor. Her ülkede şu gerçek yaşanır: karanlık ilişkilerde ollup organize işler çeviren veya mafya tipi yapılarla güçlenip devletle içiçe giren kesimler sadece kötülüklerle yaşamaz. Potansiyel destek için kendi taraftarlarını koruyam,çıkarına göre siyasete destek verip bütünleşirler. Son pandemi örneklerini eğer benim yazılarımla okuyup bazı örnekleri bilenler bunu tekrardan örneklerle buldular. Örneğin Brezilyada mafyalar Belsanaronun almadığı tetbirleri kendi bölgelerinde alıp ayrıca halka da yardımlar dağıtılar. Çünkü güçlerini koruyup kitlelerle bağlarını iyi kurma anlayşına sarıldılar. Her ülkedeki uyuşturucu yapılarn gerektiğinde bazı insanlara yardım yaparak da kamuoyunda destek bultdukları, eleman kazandıkalrı da biliniyor. Hat ta faşist yapılar dahi kitlesel bağımlılığı kurma adına yardımlar adıyla yoksulara sosyal bazı dağıtımlar yaptıkları da biliniyor. Zaten konu o: siz sosyal hak ile yönetim veya güçlerin keyfi yardımları aynılaştırıp insancılıkla saydamlaştırınca, yasa dışı yapıların da kitlesel desteğe ulaşmasına da kültürel olarak kabullenme noktasına geliyor.***
K. Kıbrısta bu tip olaylar hep oldu. Olcak da! Bunun başka görünümü ile de cinayetler ve belirsiz korkutucu provakasyonlar da gerçekleşecek. Güç devşirmesi veya dış çevrelerin taşlarının oynaması olmadığı müdet ce bunların sorgusu dahi olmayacak. Ülkemizde elilerden beri siyasi hiçbir cinayet çözümlenmedi. Brakın anlaşılmasını, adının dahi söylenmesi korkutma ile başlayan ve havıza kaybıyla da silinip gitti. Şimdilerde sorsanız herkes korkar. Aynen özellikle 74 sonrası kökleşen ve doksanlarda sokkaklara dek yansıyan korsan kirli iilişkilerin de durumu. Gülsen Üçoz, Elmaslar cinayeti, İngiltere yolunda uçan kamyonlar, zinciriyle başlayan süreç en son Falyalı ile devam dedi. Bunun bitteceği de yok. Üstelik konu öylesine konuşuluyor ki sanki hiç olmayan olay ve trtemiz K. Kıbrısta tesadüfmüş gibi algısına da sarılıyor. Yeri gelmişken; Türkiyede özellikle Kemalist Ulusal kesimler Falyalı tabutundaki bayraklar durumunu eleştirdiler. Aslında ne ilk ne de son olacak. Aynen Türkiye gibi. Çünkü Türkiyede de birçok özellikle ülkücü veya derin devlet mafya kişiliklerin tabutunda da bayraklar hep kulanılıyor.n Hat ta Çiler döneminde öylesinen ileri gidildi ki sonunda Almanyada Türk bayrağına uyuşturucu şiringası resmi çizildi. Aynen k. Kınbrısta da bu oldu ve olacak. Tıpkı böylesi ilişkilerde olan insanların ulusal veya iyi damgasını vuran kesimler olupn kitlesel karşılık bulması gibi. Çünkü bu tür kültürleşmeler artık normalleşti. Kültürleşince de bunun doğrusunu kabullendirmek oldukça güçtür.
Bu yazımla, kim ne isterse anlasın. Gerçek olan sanki bayrak örterek, iyi insan diyerek veya siyasal damıtma yapsanız dahi gerçekler yok olmaz. Korkuyla konuşulamayan bu kesimler, tıpkı son Falyalı öldürülmesiyle de Türkiyede dahi bulunan yankı, bunu gecikmiş yansımasından başka bir sonuç değildir.