yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİncili Girne'den karabasan geldik
yazarın tüm yazıları:

İncili Girne’den karabasan geldik

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

On günlerde peşpeşe ülke gerçekelriyle karşılaşıyoruz. Bilip de bilmezliğe havale yaptığımız koşullar, artık imkar edemeyecek derecede yüklenildi. Önce Sınır üstü yaşlı evinden sgandalı da aratacak görüntüler geldi. İnsanların uğradıkları yanlışlar ve tüm bilgi veren raporlara rağmen gizlenmeye veya ilgilenmeme derecesine konulan yaşlılar evinden ibretlik haberler gündemleşti. Bahane ve duygusalıkla biraz da gösterişle resmen konu özünden koparılmaya uğraşıldı…. Daha bu anlaşılmadan, etkisi nedeniyle gündemde kalırken, bu defa Girnenin Belapayis yerleşiminden resmen mafya tipi yaşamın nasıl olduğunu yeniden anlatan saldırı oluştu. Saldırı yanında saldırıya uğrayan emekli polisin söyledikleri idiyalar elçilikten savcılığa varan birçok başka koşulların da hatırlatılması oluyordu. Birden, zamanın inci Girnesi, şimdi mafyaların hesaplaşması ve nefesl alınamayacak derecedeki sıkışan yerleşimle tekrardan nereye gelindiğinin öteki gerçeği oldu.***

Girne kentine, eskiden inci Girne denirdi. Bir başka duygusal istek daha vardı: Türkiye gelip de Girne bizim olsun. Bu duygusal siyaset resmen gerçekleşti. Gerçekleşti de Girne inci veya yeşşil değil de nefesl alınamayan kent, mafyaların cirit atıp hesaplaştığı alan haline karabasana döndü. İnci Girnenin resmen tarihi dönüşümüyle nereden nereye gelinmesinin tarihsel siyasal yazılımı oldu.

Şimdi Girne rengarenk yaşam gerçekleriyle karşımıza geldi. Belepayist yerleşiminde emekli Polis Mehmet Akacan kurşunlandı. Tam bir mafya yönetimiyle. Dört kurşun ayağına sıkıldı. Mesaj ise Söylenene göre 1  milyon sterlin kan parası olarak istendi. Verilmemesi halindeki mesajıyda yapılan. Saldırıya uğrayan Akacanın hedefi de net. Bunu yapanları söyleyerek, araya savcılık ve TC elçisini de ekleyerek resmen konunun nafyatik bölümü kadar, olayda hukuktan elçilik gerçeğine dek birçok yeri işaret etmektedir. Üstelik, daha öncesini de anlatıp, koruma dahi verilmediğini, açılan davanın da savcı baskısıyla geri alındığı gibi idiyalar da vardır.

Konuya biraz hakim olanlar, Bulut Akacan olaylarının nasıl birden ters döndüğü ve bunun sonucu nelerin yaşandığı da akla gelince, son olayda kurşunlarla yapılan mesajın önemi de ortadadır. Bu tip olayların K. Kıbrısta önce duyurtmama, sonra sansürleme ve en son kapatma kuralının gayet iyi işletildiğini de hep tanıklaştık. Zaten Girne mafya kurşunlama olaylarına alışkındır. Başka gerçekleri de yanyana getirince işler karışıyor.

Tam da Belapayisteki saldırı olurken, yeni vekiler de mazbatalarını aldılar. Girnenin bir vekili de yaş nedeniyle ilk oturumu yönetecek. Heme adını duyunca da akla şunlar sıralanır: Jet sgandalının makamcısı, Adapas rezaletinin yine koltuk sorumlusu, pisiyar sgandalı ve sayrenin makamcı eski yetkilisi şimdi meclisin ilk oturumlarının da yöneticisi olacak. Tabi ki şunları eklemeden olmaz: saydığımız olayların hiçbiri sonlanmadı. Jet sgandalında kimin olduğu ve izin verdiği çoktan unutuldu. Kimse merak edip Jetle yasa dışı gelenlerle yemek yiyen Gürleyen Caferi de sıkıştırıp öğrenme zahmetine girmediler. Adapas sgandalı ise daha çokırken, nedense hemen kapatılacak söylemleriyle konu çoktan sonlandırıp unutuldu. Ve sonunda ayni kişi Girnede seçim kazanıp vekil olup ilk meclis oturumunu da yönetecektir.***

Girne eskiden inci veya yeşil isimle birlikte anılıyordu. Körler okulundayken, Mayıs ayında 62 63 yılında bizi denizi görmek ve yıkanmak içimn  getirdiler. Yine 73 yılının Temuz ayında arkadaşlarla burayı gezdik. Gezerken bir Girneli yaşlının” Türkiye ne zaman gelip burası bizim olacak” serzenişini de duyduk. Sonunda Yeşil Girne Türkiyenin gelmesiyle birlikte K. Kıbrısın yeni yapının da kenti oldu. Önce yoğunlaşan yerleşim le nefes sorunu başladı. Kumarhanelerle birlikte de mafyatik yaşam şekli de kurşunlamalarla gelişti. Şimdi, ne nifusu biliniyor, nede orda olan olayların aydınlatılması söz konusudur. Üstelik Türkiyede birçok çatışmanın yansımaları da Girnede artık devam etmesi normaliği de yerleşti.

Son Belapayis olayı bir anlamda Akacanların tasfiye sürecindeki dış iç sermaye denklemindeki önemli uayrı oldu. Bundandır ki vurulan babanın TC Elçiliği ile diyalok söylenmesi veya savcılık tavırları nereye dek gider belli değil. Elbet yalanlanma her zaman olur da sonrası banbaşka hiakayeler gelişir. Mafya tipi yaşamın, işkalin sömürgesel ilhak oynunun yerleştirdiği yaşam şekilerinden birielri olarak bunlar sıralanıp gidiyor. Sonucu da pek alınmaz.

Bundandır ki her K. Kıbrıs olayında TC elçiliği, yargıdaki tıkanıklık, polis tutumları hep bildik resmin tamamlayıcı unsurları olarak karşımızdadır. Peki çözülür mü: yaşam bize ya bir yere kadar veya unutturulur yanıtlarını veriyor. Son Belapayis mafya tipi gelişme de bunun sadece yeni yazılan satırı gibidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin