Son günlerde iki olay bana yeniden bazı durumları yazmayı zorladı. Önce,n yaşlılar evi sgandalı geldi. Öyle geldi ki onca insani rezalet ve bile bile yaşanmasına rağmen ne istifa nede net sorgulama gerçekleşti. Ardından, inci Girnenin kamu hastahanesinde aaslında ilginç denip doğrusu Neolibral gerçekli grev yapıldı. Grevin içeriği, çalışan birçok kesimin iki aydır maaşlarının ödenmemnesi ve 8 aydır sosyal güvenlik yatırımlarının yatırılmaması neden oldu. Her iki olayda da bir ince gerçek var: Özeleştirme* Yazacaklarım, şimdiki nesile oldukça ters gellmesi mümkündür. Çünkü sistem kendini yerleştirecek değerleri öğretip kültürleştirdi. Oysa normal koşullarda bunlar özel hizmet veya özel kurumdan çok, devletin yurttaşına karşı getirmesi gereken sosyal haklar olarak ele alınması gerekiyordu. Halbuki son yaşanan iki gelişme gösterdi ki Neoliberaleşme ile birlikte yok olan sosyal haklardır. Kamusal niteliklerdir. Böylesi yapılar da metalaşma ile hizmet satın alma ekseninde olunca, insanlar eşitsiz bireysel olgu olarak kulanılır…
- Kıbrısta son günlerde yaşanan Sınır Üstü yaşlılar evi ve Girne hastahanesindeki özel şirketin çalışanlarını ödememe olayı, sık sık tekrarlanan Neoliberaleşmenin insan üzerindeki yanlış sonuçlarından ikisidir. Normalde sosyal hakların silikleştirilip, yerine göre hizmet satın alma, yerine göre bireyselikle oluşturulan karşıtlık, son gelişmelerle ürünlerini veriyor. Özel bakım evindeki yaşananlar epeyce yayıldı. Üstelik, “bilmiyorum” da olamazdı. Raporlar ve bilgiler aktı. Ama, yönetim duymazlıktan geldi. Vakıflar ise başka işlerle uğraşıp neleri yaptığını da biliyoruz. Bu olay unutulmadan ve kimse bedelini ödemeden, Girnedeki grev yeni bakışla gündeme geldi. Girnede çalışan ve hizmet satın alma adıyla özel şirketlere bağlı olan çalışanlar, iki aydır doğrudürüs maaş alamıyor ve sekiz aydır da yatırımları yatırılmıyordu. Konuyu anımsatalım: ülkenmiz de Neolibraleşme sürecine Türkiye teşviki ve bizim siyasal rantvcıların şirketleşip güçlenmeli adına uygulamaya sokuldu. Kamu kuruluşlarının bazısında çalışan işçilerin tenbel olduğu ve daha iyi hizmet propagandasıyla yürürlüğe sokuldu. Bir belediye, Hastahaneler ilk adımlar oldu. Kamu işçi almayacak, böylelikle tek ağızla mali denge ile hizmet kalitesi artacak denilerek uygulandı. Halbuki, hepimiz biliriz ki kamudaki hantalığın da nedeni siyasetin torpil, yandaş kriterlerinin getirdiği sonuçtu. Hele yolsuzlukları kapatma, ayrıcalıklar aldı başını giderken, bunları söylemek de sırrı dışarı vermek suçuna eklendi.
Bu uygulama ile çalışanların birçok hak elinden alındı. Özel şirketler genelde yönetime hizmet satarak aldıkları paranın bir bölümünü ceplerine koydular. Asgari ücretle de çalışanları ödemeye başladılar. Tabi buna da partizanlık elbet damıtıldı. Bu defa kimi yandaşlar Hizmet satın alınırken, şirketlere onları işe almaları dayatması da görüldü. Birçok özel şirket çalışanının üst kesimlere muhbirlik yapıp dokunulmaz olduğuna birçoğumuz tanığız. Böylelikle Neoliberal tipi, K.Kıbrıs koşullu yeni şirket hizmetleşme sektörü da güçllendi. Ne yazık buna bazı meslek odaları da eklendi. Örneğin, bazı mesleki örgütler kendi üyelerini yönetime önerip hizmet satın alma adına kurumlara yerleştirdiler. Hem daha az maaş alan ve mesleki örgüt seçkisiyle işe girenler de gidrek yayılıyor. Tüm bu özetlediklerimi, sağlık makamında hepsini kolayca yakalamanız mümkündür. Çünkü tümü diğer dayrelerde olmuyor. Ama, örneğin son Koperatif konusunda da yapılan gibileri de var. Koperatif direk kendisi istihtam etmeyip, hizmet satın aldığı şirket kanalıyla partilileri işe aldığı ve daha düşük maaşla çalıştırdığı seçim sürecinde oldu… Hele atama veya sürgün yaparken kuruluş değil de şirketin öne çıkarılması da kamuflaj bakımından oldukça iyi gelmektedir.
Son Girne grevi bu uygulamanın yapılmasının bir neticesidir. Çalışan ödenmezken, Şirket tutumu net değilken, bir anlamda işler örtülerek ve özelleştirilip sermayeleştirmeyle yoluna konuluyor. Bunun adı şu: Kamusal olan birçok sosyal haklar, Neoliberal süreçle silikleştirildi. Özeleştirme, hizmet satın alma gibi metalaştırmayla bireysel damıtma sonucu olay piyasalaştırıldı. Hak temelinden koparılıp hizmet satın alma, sosyal yardım veya sosyal damıtılmış piyasa modelleriyle olayı sermaye karına çevrildi. Nedense tüm kamusal alanlar özeleştirilerek çözüm olacağı probagandası hep yapılıyor. Fakat aradan yarım asırdan fazla geçti ve artık kral çıplak çoktan görüldü. Ama hala sorunalrda hep sermaye gelişi, özelleştirme gibi kavramlar öne çıkarılıyor. Emek ve ezilenlerin örgütsel erozyonu ile hak kuralından çıkarılmasıyla bu tip konular pek gündem olmuyor. Sınır Üstü yaşlıları veya Girne hastahane çalışanlarının durumları sadece ufak damla gibidir. Hat ta şu acı sonucu da yaşadık: son seçim sürecinde sosyal hak kuramlı politik prokramları pek duymadık. Bunalrı prokramlarına alanların da sonuçları ortada. Sosyal hak veya insani gerekçeler artık oy da getirmiyor. Ama krevat takıp “özel sektörümüz” diyerek oy avı oldukça çoktur. Hele seçimin son döneminde olup da artık hiç konuşulmayanlar da bizi düşündürtmesi çoktan gerekirdi.
Ne güzel değil mi; sosyal kamusal hakları yok say, özel adıyla metalaştır ve sonra bunları unutup insan faciyalarında da sorumsuzca konuş…. Doğrusu ne güzel dünya kurduk. Sosyalizminunuturulmasının da nedeni bu. Kamusalığın küçümsetilip hizmet satın alarak sermaye karlı dünyanın aynasıdır son yaşanan Sınır Üstü ve Girne gerçekleri.