Hafta içi gelişmelerle gösterilen duyarlılık bir araya konursa, elbet herkes şaşırır. Şaşırır da yaşamda bunun gerçeği de ortada. Girnede asıl adı mafya hesaplaşma tipi kurşun sıkmalar gerçekleşir. Fiyatlar direk etiketlerle ordan oraya uçuşuyor. Yolda araba sürerken, yolalrın çıkurları sizin böprekteki taşlarınızı döker! Elektrik kesintileri veya Tüp Gaz zamları artık beklenenin gerçekleşmesi halindedir. Korona salgınını sadece artık sayılarıyla duymanın ötesine gidilemiyor. Bir de en yakınınız dahi pozitif çıksa da eskisi gibi endişe de yok. Hele ölenlerin kim olduğum merakı çoktan kırıldı. İlaç hikayeleri ise banbaşka masala doğru kaydı. Brakın ilaç yokluklarını, resmen gelecek ogalı zamlar haberlerini direk ilgili mesleki örgüt başkanı tarafından söyleniyor. Ama, medya seçim peşinde Tıpkı Türkiye benzeri düşüncelerin kısırlığı ile…. Sadece kim hükümet olacak ve karşılıklı polemik taktik oyunlarıyla taraftara moral yayma kuralıyla sıkışıp kalıyor. Elbet, bunlar olurken partililerin bakanlık aşkı, koltuk sayılı pazarlıklar ve taraftarı tutma ile karşıtı suçlama acemi piskolojisi de kısır politikada anlamının ihdiyacı da oldukça fazladır.
- Kıbrısta bunlar tepkiler değil seçimde görüldüğü gibi ayni sorunların desteğine devam edildi. Merkezli eksendeki çökmüşlükle devam deniliyor. Sadece giydirilen imaj gömlekleri ile karşılıklı veriştirme yapılıyor. Anlamsızlığı artıran da bu. Elbet, elçiliğin bazı yetkileri alması, Türkiyenin bu konudaki seçeneği gibi sorular veya meraklar da pek öne çıkarılmıyor. Ahali ile şimdilik bekliyor. Geleni odenli güzel kabulleniyor ki zamlarda dahi tepkiyi bazı gazetecileri başbakan yapmaya dek sınırlanan alternatiflere dek geldiler. Aynen Türkiye diyeceksiniz: galiba hakını yiyoruz. Son yıl girişinden sonra Türkiyede birçok tepkiler muhalefetin de ısrarına rağmen engelenemedi. Sokakta değişik eylemler yapılıyor. İşçilerin, çevrecilerin, zama karşı tepkiler, çevreyi koruma direnişleri peşpeşe duyuluyor. Üstelik, Türkiyedeki baskılara, sansürlere rağmen bunlar gerçekleşiyor. Örgütsüz ollmalarını eklemem bir anlam farketirmez. Çünkü örgütlü kesim veya muhalif merkezli Milet cepesi bu konularda oldukça uzaktır. Fabrikalardaki direnişler, sokaktaki rprotestolar yine de sürüyor. Hekimlerin eylemleri, tüketicilerin değişik sepet protestoları, denizleri, nehirleri dağları korumaya çalışan insanlar, kendi çabalarıyla hem mücadele ediyor hem de örgütlenmeye çalışıyor.
Bunlar fazla haber olmuyor. Direnişlerin habersizlikle önemsizleştirme çabaları sürüyor. Örgütsüz olmaları, liderlikten eksik bulunmalarının da dez avantajları da oldukça önemlidir. Bu konuda Cumartesi günkü Bir Gün gazetesinde Doğan Tılıcı okursanız, konuyu eminim daha iyi anlayacaksınız. Hem yaşayan ve birikimiyle de deyerlendirmeleri oldukça ders vericidir. Elbet diyenler olacak “bize ne”! Çünkü bizde bu tür direnişler hala yok. Şikayetler Fecebokks ta şarlatanlık yapmanın ötesine geçmiyor. Hala öteki partiyi suçlayarak veya yeni hangi koltukçu olacak kısgaçta debelenip duruluyor.****
Bunlar yaşaanırken, zamlar her an yeniden etiketleri oynatırken, Perşenbe günü yeni bir ekonomik dalga başladı. Türkiyede eflasyon açıklandı. Yüksek çıkmasına karşın herkesin ağız birliği yaparcasına oldukça az söylendiği haykırışı geldi. Oysa Y.11 cıvarında aylık eflasyon tüketim endeksi açıklanıyor ve genel olarak Y.49 cıvarında yılık eflasyon demektir. Buda son otuz yılın önemli yüksek eflasyonu oluyordu. Fakat, bir ağızdan ekonomisler, bunun yanlış olduğunu ve yıllık eflasyonun kimine göre Y.115 cıvarı olduğu açıklanıyordu. Elbet sepet havasının etkisi de vardı. Üstelik eflasyonu hesaplayan kurumun da başkanı yeni atandıydı. Ama yaptığı ilk iş, resmen sepetdeki karşılıklarla oynamasıydı. Örnek mi; gıda etkisini azaltı. Alkol ve sağlık da bunlardan birkaçıydı. Gıdanın etkisi daha az konup yükselen eflasyonda da daha küçük çıkmasına neden olundu..
Derken, sıra ilhaklaşma yöresine geldi: mükemmel denecek rakam bulundu: Y.5…. Bir yer düşünün ki parasından ekonomiye her yönüyle bir yere bağlıdır. Paranın düşmesi, fiyatların artması gerçekleri de benzerken, açıklanan eflasyon nerede ise yarısı oluyor. Elbet inanan da olmadı. Hat ta ayni yanlışı bile bile yapanb eski birokratlar da sıkılmadan yanlış olduğunu söylediler. Ahali ise şimdilik karşılık vermedi. Nede olsa maaşlarına eklenmesine daha 5 ay vardı. Ama, onca Türkiyeleşmeye rağmen, TL ortak para kulanıma karşın, böylesi fark da dostlar başına diyenler oalcaktır. Ama, Türkiye gibi önemli tepki bulmadı. Üstelik bizim akademisyenlerimiz böyle konulara hep uzak durmayı yeyliyor. Emekli kesimler ise sanki onlar hiç yapmamaış gibi bize eleştiri paranoyası aktarıyor.
Eflasyon olayı da gösterdi ki resmi açıklamalara, değerlendirmelere inan pek yok. Güvenmeme duygusu normalleşmenin de ötesine geçti. Özgüvenin yok edilme drecesi de oldukça büyüdü. Toplumsal muhalefet derecesi ise merkezleşme sıkışmasında kalınca, istenen oyun da kolayca oynanıyor. Oynanıyor da sonra bazıları “neden böyle oldu” diyecek kadar pişkinleşir. Boşuna değil Girnedeki kurşunlar, sınır üstündeki yaşlı ev, eflasyon rakamlarının Türkiyenin altında olması, kimin bakan kavgasıyla siyasal daraltı ile toplanda tüm gerçeklerden kaçışın oluşmasıyla karşı karşıyayız. Ama, yaşam devam ediyor. Bunları söyleyecek veya eylem koyacak kesime de ne deneceği malum. Emete İmgenin şu seçim ve sınır üstü yaşlı evi için söylediği bence önemli: seçimler döneminde bu sorunları parti propagandasına veya prokramına koyan iki parti vardı. Bunlar da barajda kaldılar…. Ona da selamlar. Bu ufak anlatı dahi neden zamlardan sağlık çöküşüne toplumsal tepkilerin siyasete yansımamasının yanıtıdır.*****
Kısaca, yapılanan K. Kıbrısın günümüz sonuçlarını yaşıyoruz. Hani 78 yılında genel ankarra öğrenci tartışmalarında bizim sözcümüzün dediği gibi: “konuyu hafife almayalım. İşkal ve ardından sömürgeleşme, fuhuş, uyuşturucu ve kara parayla mafya demektir. Yarın biz engel olmazsak, hepsini yaşam biçimi olarak yaşayacağız” dediydi. Nedersiniz, biz haklı çıktık, çıktık da bu sözleri söyleyen bazı yoldaşlarımın da nerelerde olduğunu da ben seneler öncesinden söylerlken, keşke kanıtlanmasam da diyordum.