Zaman zaman tekrarladığım farklılıktan söz edecem: Kuzey Kıbrısta yaşamanın verdiği bazı koşullaer vardır ki bunlar bazen önemli yaklaşımlarda değişiklikler göstermeği zorlar. Bulunan siyasal koşullar ve oluşturulan sömürgesel ağlar nedeniyle, bazı konularda bağımlı olduğumuz Türkiyeden farklı önem vermemizi gerektirmektedir. Bu genel dünya idolojisinin sınıfsal yakınlığı yanına K. Kıbrısın yeniden sömürgeleşme, ilhaklaşma süreci nedeniyle bazı olaylara daha duyarlı bakma zorunluluğu vardır. Bu düşüncem hep yeri geldikçe yeniden yazılma zorunluluğu noktasına gelir. İşlenecek konunun neden önemli olduğunu anlama bakımından da uyarı şeklinde belirtilmesi gerekir.
***
Hafta sonu boş olmam nedeniyle de şöylesine internet sitelerinde dolaştım. BİANET sitesinde önemli bir gelişmeyi yakaladım. K. Kıbrıs tipi yapılarda bu gelişme hamlesi önemliydi. Apazya, Rusyadan yardım istedi. Öyle bölgenin güçlendirilmesi için de değildi. İstenen destek, Apazyanın B.M. gözlemci üye olmasını sağlamasıydı. Apazlara göre kendi sorunlarını anlatmak için en azından gözlemci üye olmak gerektiğini söylediler. Hemen Gürcistan tepki koydu. Elbet, bu hamle önemlidir. Apazyanın bir de şu gerçekliği var: Sovyetler birliği dağıldıktan sonra oluşan Gürcistan sınırlarını Apazlar ilk günden beri kabul etmediler. Kendi toprak alanlarını kontrol ettiler. Böylelikle dağılan SOyvet öncesi Gürcistan federal yapı bağımsız devlet oldu. Ama, Abhazya yöresi bunu kabul etmedi. Gürcistan bağımsız develti altında idari olarak fiylen yaşamadı.
Bağımsız Gürcistan devletiyle şekillenen Abhazya ikilemi ta baştan iki ayrı idari şekilde yaşamaya başladı. Apazlar Gürcistan egemenliğini kabul etmediler. Zaman geçtikçe, bu durum iyice yerleşti. Süreç akarken de Gürcistanın batıyla yakınlaşması ve Nato üyeliği istemeğe dek gelirken, Apazya da Rusya eksenine iyice girdi. Bir anlamda bu farklılık genel hegemonya mücadelesine takılınca, ABD Rusya çelişkisi Gürcistanda karşılık buldu. Giderek Gürcistan baaştaan itibaren kaybettiği Osetya ve Apazyayı daha rusya kontroluna iti. Bu fiyli durum gidrek gelişti. Suriye, Nikaragua ve Venezuela gibi devletler de Apazyayı tanıdı. Artık işler iyice ayrışma eksenine oturup, Apazya da tanınmaya başlandı.
Türkiye ikilemde kaldı. Fakat, batı Nato üyesi olması ve Gtürcistanla olan bağları sonucu Apazyayı tanımaadı. Ancak, Türkiyede Kafkas kökenli oldukça yoğun nifus da olduğu kesin.
****
Yukardaki özetle birlikte, son günlerdeki Apazya hamlesi önemlidir. Aslında yine bu ezberi Batı bozdu. Sırbistan sınırlarının tanınmasına rağmen, özellikle ingilterenin kışkırtıcı provakasyonlarıyla Kosova tırmanışı da ayağa sıkılan kurşun gibiydi. Yine Sudanın ikiye ayrılması veya Batı Sahra bölgesinin Fas tarafından ilhakı da ayni dalganın eserleri oldular. Ne garip ki Batı Sahra temsilcisi şimdi Kıbrısta yine B.M. temsilcisi olarak geldi. Başarılar dizilirken, aslında B.M. kararları değil de Fasın ilhakının ABD tarafından kabul sonucu da konuşturulurmuyor.
Apazya heyeti Mosgovaya gider. Mosgovadan kendileri için B.M. gözlemci üyleik için girişim isterler. Ayni anda Kıbrıs Sorrununda Kuzey Kıbrıs yetkilileri tüm yetkileri TC vrirken, egemen eşitlik masalı yazıyor. Dünyada bu tip birçok değişik devlet vardır. Emperyalist yapı sınırların değişmeyeceği kuralına dayandırma peşindeydi. Fakat bunu kendileri bozdu. Kıbrısın ise ironisi şu: Türkiye Kuzey Kıbrısı ele geçirirken, adını Kıbrıs cumhuriyeti garanti anlaşması olarak koydular. Şimdi de savunmayla bağımlı anlaşma yok sayılıyor. Apazyanın hamlesi tüm bu ikili dünyanın önemli bir girişimidir. Çünkü B.M. birçok böylesi yöreği gözlemci olarak kabul ediyor. Ama işin içinde Rusya ve ABD girince, veto denilen silah da işler. Bakalım Apazya hamlesi sesiz girişimcilikle mi kalacak, yoksa tartışmaları gündeme mi taşıyacak. Bunu ilerdeki gelişmelerle daha kolay anlayacağız. Uyarısı bizim boş konuşulan federasyoncuların beynine.