Bu gün belirli zorlayıcılar sonucu, yazımı istemeden geç vakte dek erteledim. Aslında, kafamda olan konu da vardı. Ancak, bazı gelişmeler engel olurken, bunlar tesadüflerle de buluşunca, birden, yeni konuyla makalem geç zaman diliminde yazılmaya başlandı. Öyle zamanlar olur ki arasanız da bukadar kolay erişemezsiniz. Pazartesi günü yaşadıklarım, bunun önemli örneği oldu. Çünkü, Karpazda güncel karşılaştığım elektrik kesintisi oradan kaçarken hala sürerken, Lefkoşaya varıp da yıkandıktan sonra tam bilgisayarın başına geçecekken, yeniden elektrik kesilmesiyle adeta günü Karpazdan Lefkoşaya elektriksiz geçirmek le cezalandırıldım. Bu ayni zamanda bilgisayarı da kulanamama sonucunu getirdi. Böylelikle her esruman elektriğe bağlandığına göre, demek oluyor ki hiçbir bilgiye de ulaşamamanın koşulunu da yaşadım. Şimdi yazıyı yazarken, Kıbrıs saatiyle gece Onu bulurken ancak bilgisayarı açma şansım oldu. Kendi kendimce oluşturduğum tutumla da makaleyi yazmaya giriştim.***
Yukarda özetlediğim Pazartesi günceli öyle Afrikanın çölerinde veya balta vurmamış ormanlarda yaşanmadı. Seçim sürecinde olan ve kendini hep “moderincilikle” öven K. Kıbrısta yaşadım. İki ayrı coğrafyada tesadüfen akan yaşamımda karşılaştığım gerçeklerle tesadüfleri ördü. Bu gerçekten hala nerelerde olduğumuzun net yansıyıcısıdır. Siz elektrik faturanızı ödeyeceksiniz, her hayat alanı elektrikle bağlantılı olacak ve çoğu zaman haberiniz olmadan zırtbırt kesilecektir. Üstelik söylenen nedenlerin de önemi tartışmalı halde olacak. Daha daa itirafçılığı, tam da seçime bir haftadan az kalınan zaman diliminde gerçekleşmesi de yönetimlerin insan ihdiyaçlarıula nedenli alakalı oldukları mesajı da alınması gerekmektedir. Oysa böylesi kritik uygulama hem de seçim döneminde yapılan birçok ülkede, iktidarın şansı oldukça azalır. Hat ta otoriter denilen iranda dahi onca baskıya karşın, elektrik kesintisi gibi olaylarda, halk sokağa çıkıp protestolarla olayı adeta deşifre ediyorlar.
Oysa pazartesi günü Yeni Erenköyde iyi başladı. Hava güneşli olup sanki hiç rüzgar fırtınası yaşanmamış gibidir. Sabahleyin bazı gidilen yerlerde de seçimlerle alakalı bazen yüksek sesle konuşmalar yapılıyordu. Ama, birden elektrik kesildi. Gerçi alışılınan bu durum fazla tepki de görmedi. Hele de gelecek saatı dahi bilinmese de farketmiyordu. Bu durum ben ayrılma saatim olan akşamın 6 satında daha sürüyordu. Yolda geldiğim arkadaşlar da sadece elektrik kesintisi olduğu lafı dışında fazla bir reyaksyon göstermediler. Başka olgularıyla elektriği anlatılar. Dayrede olan işlerinin nasıl yapılmadığını ve iş bakana söylendiğinde nasıl anlık gerçekleştiği yaşananı anlatıyorlardı. Bir anlamda ülke gerçekleri ile bireysel zorlanmanın kendi kendine akışkanlığı gibi gelip gidiyordu.
Bunları yaşarken arada görülen panolar da itiraf gibiydi. Bir farkla, yapılanla övünülüp devam edileceği de deniliyordu: “Yaptıklarımız, yapacaklarımızın göstergesidir” gibi sloganlara raslamak mümkündür. Böylesi ortamla Lefkoşaya gelip de aynen yeniden elektrik kesintisiyle karşılaşınca, sakin sakin oyalandım. Şöyle bir düşündüm: elektrik kesintileri, tüp gazı krizi, ilaçsızlık, çöken tüm kurumlar ve yine de kamuoyu ayni politik seçkilerin olması. Bunu birçok yönle açıklamak kolaydır. Hele seçim söylemlerinde Türkiye itirafıyla oluşu da neden sorusuna yantı getirmektedir. Oysa sorunlar peşpeşe yaşanıyor. Seçileceklerden önemli kısmından birokratik işlerinin yapılması, avantadan yararlanma değerleri oldukça öne çıkmaktadır. Hele hayal satıp teslim olmak istençelri adeta yağan yağmur gibi sellere doğru akmaktadır. Demokrasi falan yok. Bağımsızlık düşüncesi Türkiye kelepçesiyle açıklanıyor. Türkiyede bu seçimlere pek de yer vermiyor. Hüsnü Mahali birikimiyle Korkusuz gazetesinde yorum yaptı. Bir anlamda kısa özet gibidir. Yalnız: bizlerin havıza kaybı nedeniyle söylemediğimiz gerçekleri de Hüsnü de bilmediği için yazmadı. Nedense hep AKP dönemi aktarılırken, 81 yılında çaılnan Ziya Rıskının cumhurbaşkanlık seçimine pek deyinen yok. Oysa K. Kıbrısta en sert mdahalelerden birisi Ziya Rıskının kazandığı seçimin çalınmasıydı. O dönem Muhalefet yetersiz olduğu için buna ses çıkarmadı. İsmet KOtağın tuzağına düştüler. Kotak, Denktaşın devrilemeyeceği gerçeği ile hareket edilip, hükümeti alma yönünde ağırlık verilmesi görüşünü o dönem muhaliflere kabullendirdi. Bu gerçeklik hep unutuluyor. Sanki baskıların şimdilerde AKP ile başladığı imajı yerleştiriliyor. Burada, K. Kıbrıstaki siyasal yapıların rolü da oldukça fazladır. Nedense yaşanan tüm baskılar hep ötelenip, sistem içinde iktidar denip kendi kendilerini hep aldatarak gerçeklerin örtülmesine de yardımcı oldular.
Tıpkı elektrik kesitileri vveya kurumsal çöküş gibi. Bunlar hep zaman zaman tesadüflerle de gerçekler yeniden dimdik karşımıza gelmegelmeği engeleyemez.
Bir pazartesi yaşadım. Elektrikle olan olumsuzlukla seçim sürecinin iç içe girmesine tanıklaştım. Birçok soruya yanıt gibidir. Normal şartlarda böylesi olay yaşatılmak istenmez. Oysa peşpeşe gelen olumsuzluklara rağmen eğer resmi partielr hala ayni duruştaysa, ozaman K. Kıbrısı konuşurken bunları mutlaka bilrek yorum yapmak gerekir. Ne diyorlardı: “aptıklarımız, yarın yapacaklarımızın kanıtlarıdır”! Peki bu güne dek yapılanları unutturulursa, elbet avanta bekleyiş ile kulaşmanın duygularıyla oylar serpiştirilmeye devam edilecektir. Kıbrısta epey yöreği gezdim. Seçim heycanı yerine klasik konuşmalar devam ediyor. Kim kimi keser veya kim kazanırsa kazansın görüşler harmanlanıp sohbetleri dolduruyor. Doğrusu, riski de yok. Elçilik veya Türkiyemi, şimdiye dek ağıza pek alınmıyor. Canı yakılanlar dahi. Demek ki hala işler tıkırında!