yaklaşımlarÖzkan YıkıcıRusya'ya yaklaşırken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Rusya’ya yaklaşırken – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son Kazakistan gelişmelerinde de anlaşıldığı gibi, Rusyaya yaklaşımlarda oldukça önemli hatalar yapılmaktadır. Aynen, Kıbrıs konusu veya Türkiye ile ilişkilerde olduğu gibi. Çoğu defa Rusya dış politikası ile genel ABD emperyalist tutumları aynılaştırma düşüncesi yaygındır. Hat ta Amerikan penceresinden bakarken, Rusyanın daha kötü olduğunu dahi kabullenenlerin oranı oldukça yüksektir. Üstelik, resmi medya gerçeği ile probaganda aygıltlarının yayınlamaları etkisiyle Rusya hep başka gözle bakılıp karşşıtın  yorumlarıyla kavranmaktadır. Nitekim, son Kazakistan veya önceki Suriye politikası ile genel Empeyalist davranışlarla aynılaştırılmaktadır. Amerikanın birçok ülkedeki sömürgeleşi tirme bakışıyla Rusyanın askeri etki bölge bakışları da yanılaştırılması da tesadüf dğildir. Tıpkı bir yeni sömürge bakışl ile K. Kıbrısı saydmlaştırma  gibi. Bu nedenlerden dolayı, son Kazakistan durumuna da bakarak, Rusyanın dış politik tutumlarına kısa bir kendimce kendi ggörüşlerimle yorumlama getirmeğe çalışacam. Tekrar edeyim, ayni yanlış yeri geldiğinde Kıbrısla alakalı da yapılmaktadır.

Hemen kesin ifadeyle belirtelim; Rusya dış politika ile ABD sistemsel davranış ayni değildir. Zaten güçleri ve örgütlenme şekileriyle de mümkün olamaz. Özellikle EMperyalizmin ekonomik ayağında Rusya zayıftır. Rusya askeri alanda dış politikada belirli yere kadar etkindir. Genel sömürrge veya sistemsel kurumsal bağımlılık Rusya genelinde dünyada etkin değildir. Yine unutulan önemli koşul, Rusya Sovyetler birliğinin dağılması sonrası daha küçülerek Kapitalist sistem içine girdi. Bu da gelişen genel kapitalist koşullarla tamamen çakıştığını söyleyememe nedenlerimizden birisidir. Geneli yorumlama yerine, son Kazakistanla olan gelişmeğe bağlı olarak konuyu daraltalım.***

Rusya Gürcistan olayına dek pek de dış askeri müdahale yapmadı.  Hem de ABD ile yapılan anlaşmalara rağmen. Önceki yazılarımda konuyu özetlemiştim. Birçok Anlaşmayı direk ABD ve Nato çiğneyip doğuyan yayıldılar, Sovyetler eski toprraklarında Nato üyeliği gibi hamlelere dek Rusyanın dibine geldiler. Daha gerçeği, uzun vadeli  stratejilerle Rusyayı kuşatıp küçültme siyasal hedefler dhi kondu. Ruslar, ilk dirençi 2008 yyılında Grcistana dek gelindiğinde yaptı. Daha sonra Ukrayna ve Kırım gerçeğinde yaptılar. Suriyeye indiler. Bu sayılan tüm yerler Rusyanın kendi etki alanları olmaktaydı. Elbet, Rusyanın da kendine  has politik tutumları vardı. Örneğin Rusya ilişkilerini devletler düzeyinde geliştiriyor. Devlet bakışıyla davranıyordu. Dikat edilecek olursa, sayılan tüm müdahale yerleri rusyanın kendi etki alanları ve devletsel ilişkilere bağlı olarak gerçekleşti. Örneğin Kazakistana asker gönderirken, çağrıldı. Yapılan devletler arası anlaşmayla girdi. Öyle uzun uzun da düşünmedi. Birçok konuda ne yapacağı net olmazken, dibine gelinen konularda da fazla tereddüt etmeden hamlelerini yapıyorlar. Gürcistan, Ukrayna, Kazakistan ve Suriye bu politik gerçekliğin örnekleridir.

Sovyetlerin aksine uzun uzun stratejiler yerine anlık kararlarla da sahneye inmeye başladılar. Öngörmenin daraldığı bir gerçektir. Bir başka durum  da Rusyanın askeri müdahale veya girme durumları davet üzerine ve kendi alanlarında gerçekleşti. Oysa Amerika kendinden olmayan yerlere dek müdahale ediyor. Darbeler yapıyor. Son Suriye ve Ukrayna olaylarında da ddirek Amerikanın bu ülkeleri parçalayıp hegemonyasına gerçirme hedefinin olduğunu herkes biliyor. Ruslar, örneğin Amerikan etkisindeki ülkelere akskeri müdahale yapmadı. Aslında bu Sovyet dönemi Brejnev idolojisiyle yerleşen önemli politik gerçekliktir. Ta ozamandan Brejnev, Sovyet yanlısı Komonist partilere dahi sırf Amerikan eksenli alanda olduğu için destek vermeme bir yana, ilgili faşist devletlerle iyi ilişkileri sürdürdü. Türkiye bu konuda en iyi örnektir. Sanırım Seksen dönemindeki TKP kesimi ile olan diyaloklar kanıtlamaktadır. Rusya Gürcistan olayına dek dış politikada Amerikaya karşı çıkmadı. Etkin alanlarına girmesine, anlaşmalara uymamasına rağmen. Libyada yediği kazık ve Ukrayna Gürcistan hamleleri sonrası Rusya sahaya indi. Devlet ilişkili ve kendi alanını koruma anlayışıyla da davrandı. Amerika ise Rusyayı kuşatıp küçültmeğe varan temel siyasal stratejiyi uyguluyor. Bu farklılık elbet ilişkilerde ve hamlelerde de kendini göstermektedir.

Kazakistan olayı da bunların sonuncusudur. Karabağ savaşındaki tutum da benzer politikanın kendi alanını koruma ve yeniden tesis etmenin çıkarımıdır. Fakat yine de Amerikan müdahaleli değildir. Rusyanın Amerikan etkin bölgelerine direk askeri müdahale yapmadı. Ama devletler düzeyinde de ekonomik ilişkleri de var. Sistemsel rekabeti de sürdürüyor. Buda doğal gazda net olarak yaklaşıyor. Türkiye ile devletler ilişkili politikası da buna dayanmaktadır. Bir kurumsal bütünleşme değil, devletler araası ilişki şekli geliştirildi. Dış politikada da artık kendi alanlarına yapılan müdahalelerde çekinmeden paldır küldür hamlesini yapıyor. Bunlar öteki emperyalist istemin kurallarına göre değişiktir. Bu Rusyanın kapitalist olmadığını göstermez. Ama öeteki örgütlenen uluslararası yapısal şekle göre devletli eksenli hareket eden farklılığı olmaktadır.

Sonuçta, rusların Kıbrıs politikası da genel sömürgesel şekilde  tabi ki Akdenizde etkin olmak istiyor Fakat, sömürgesel değildir. değil de devletsel çıkara göre şekillenmektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin