Bundan yaklaşık 1 yıl öncesine gidelim. Ortadoğu projesinin yeni versyonu için Obama tetiği çekmek üzereydi Tunust işleri bozdu. Çıkan halk hareketiyle, ilgili planın babzı yeni taktiksel acilikleri gündeme sokulmaya girişildi. Tunusun etkisiyle Mısırda da halk Tahrir meydanını işkal ediyordu.Demokratik laik Mısır için siyasal talepler ileri sürüyordu. Oysa, ABD önceden işleri yoluna koyma adına Mubarekin seçimle artık bitirilmesini sağladı. Mubarek de kabul ediyordu. Senenin sonunda seçimle Hüsnü Mubarek dönemi tamamlanacaktı. Fakat, Mısır halkının Tahriri işkal etmesi, ve demokratik laik talepleri işleri değiştirdi. Önce Amerikada eğitilen bazı Mısırlı siyasilerle kitleler kontrol altına alınma denendi. Olmadı. Mısır Tahririnde laikler, sosyalistler ve liberaller birlikte taleplerde ısrarlıydılar. Fakat, bir eksiklik vardı. Hedef, Mısır sarayına doğru evrilmedi. Tam aksine, Mubarekin güçleri Tahrirdeki kitleleri dağıtmak için saldırılar yaptılar. Sonuç alamadılar.
Günlerce Tahrir meydanı protestoları sürerken, dıştan taşınma liderlerle kitleleri lehlerine çevrilemeyen gerçekler, başka manevralara yönelindi. Mubarek kesimi, ordu ve eylemlere katılmayan Müslüman kardeşler yeni geçiş yönetimi hazırlıklarını yaptılar. Sonuçta anlaşarak, iktidarı Müslüman kardeşlere devretme konusunda anlaştılar. Böylelikle eylemlere Tahrir işkalerine uzak duran Müslüman Kardeşler, Erdoğan sonrası yeni siyasal islam deneğimi olarak ileri sürüldü. Böylelikle Tahrir muhalefeti tetikleyerek, kitleleri sokağa dökerek değişim rüzgarı sağlarken, siyasal iktidara yönelme eksikliğinde meydan yeni siyasal islama dönüyordu. Dahası, konulan vetolarla da Müslüman kardeşlerin kendi liderleri yerine, Amerikada eğitilen Musriyi başa getirme sonucuna dek gelindi.
Musrinin tavırları ve şeryat hamleleri, yeniden insanları Tahrire getirdi. Ne cunta, Ne şeryat siyasal taleplerle muhalefet milyonları kucakladı. Fakat, iktidar içi bloklaşma kırılmalarında siyasal seçenek olamadı. Bu defa ordu darbe yapıp yine Tahrirdeki kitleleri tank paletleri aldında inim inim inleti.
******
Gelelim günümüze: Kazakistan; kimsenin beklemediği anda Kazakistandaki son zamlarla birlikte, halk sokağa döküldü. Kitlelerin öfkesi biriken sorunların da aynasıydı. Fakat, Kazakistanda muhalefet sıfır drecede bulunuyordu. Üstelik önceki yapılanlar da adeta öfkenin ateşlenmesinde neden oldu. İşten atılmalar, dış sermayenin gidrek kamusal alanlardaki hakimiyeti gibi iç sorunlar sonuçta en isdikrarlı Orta Asya ülkesi birden en sert ayaklanmalarla sarsıldı. Burada başlangıçta önderlik yoktu. Ama, kitlesel öfke ve katılımcılık vardı. Bu koşullarda yine fırsatçılar gündeme geldi. Özellikle Batılı çevreler değişik yapılarıyla kitlesel etkin olma girişimine girişti. Hesapta, Kazak Rus etnik provakasyonları dahi vardı. Fakat, içteki karşılık olmama gerçeği, müdahil olmayı engeliyordu. Yine de uğraşlar oldu. Merkezin Ukraynada olduğu bazı yapılar da seslendirildi.
Halk hareketleri sert tepki korken, örgütsüz olma vekulanılma hamleleri nedeniyle değişik çevrelerce başka gözle bakıldı. Hat ta örgütsüz halk hareketleri olmalarına karşın yönetim içi de dengeleri oynatmaya başladı. Hükümet resmen görevden alındı. Bu arada genel sistemsel çıkar bakışları sonucuu, Rusya artık tahammül edemiyeceğini de yeniden kanıtlama adına Kolektif ortak güvenlik anlaşmasına da dayanarak Kazakistanın davetiyle ülkeye girdi. Bu bir anlamda da batıya kolay kolay yer brakmayacağının da yeni versyonu oldu.
Kazakistanda da olaylar sonra mutlaka siyasal bazı değişimler olacaktır. Bunu güçlerin örgütsel konumuyla belirlenecektir. Fakat, bize örgütsüz başlasa da halk hareketlerini mutlaka kendi lehine kulanacak çok gücün olmasının da yeniden hatırlatılması bakımından çok önemlidir.
*****
Yukarda size iki değişik halk hareketlerinden kısa örnek hatırlatması yaptım. Bu örneklerin beklenmeyen andaki çıkışları kadar, sonuçlarının da oldukça dersleri vardır. Mısırda siyasal talep ve örgütlü ollma gerçeği yeterli olamadı. Siyasal insiyatif ve iktidara yönelme hedefi eksikliği, haklı ayaklanmanın önce şeryat sonra darbeyle nasıl elden kayıp gitme örneği, tarihi önemdedir. Kazakistanda da sorun yok derken, birden patlayan öfkeli prtostoların örgütsüz olması, hareketin kolayca provakasyon veya müdahalelerle kendi lehine dönüştürme girişimlerine tanık olduk. İktidar bloku ise Mısırda görünürde çok değişse de sonuçta egemen sınıfsal dış bağımlılığın devam etiği kesin. Kazakistanda ise yeniden Kazakistan üretilirken, birileri elbet kaybederken, başka güç de daha etkin olmaya adaydır. Ama, Mısırda ABD Kazakistanda Rusya yeniden bu ülkelerde etkin güç oldu. Halk hareketleri ise kendine has derslerle belki ilerde daha aydınlıklı yarınlar için yeniden mücadeleye daha örgütlü ve siyasal hedefli olarak yeşermeye adaydır.
Son bir nokta: halk tepkileriyle egemen blooklar toparlanıp yeniden egemenliği yapılandırırken, hep kötü kavram diye kulanılan idolojik gerçekiliği de unutmayalım. Sermaye durumu ve emperyalizim gerçeği her iki halk hareketindeki net idolojik hegemonya kurumsallaşmasıdır. Mısırda örgütlü sol da olduğu için Mısırlı Sosyalistler Batılıları gayet net eleştirirken, şimdilik Kazakistadan ayni net mesaj yok. Hani birilleri de çıkıp Annan planı dönemini sorgulasa?