Aşağdaki yazıyı okurken, öncelikle önceden yayınlanan iki Kazakistan makalelerimi de okursanız, belirtilmek istenenleri dahai kolay anlayacaksınız. İkinci nokta, bu makaledeki seçilen bilgiler, ayni zamanda Kıbrıs penceresinden yazddığım için, buranın da dersler alacağı dikaat etmesi gereken gelişmeleri de öne çıkarması gayet normal olacaktır.***
Kazakistan hem ekonomik zengin madenlere sahip olan, hem de otoriter yönetimle yönetilen ülkeydi. Normal koşullarda makine kendi kendine işliyordu. Nazarbayef ise deneyimleriyle uluslararası koşullarda diplomasiyi kendince iyi kulanıyordu. Rusya ile sorunu olmayan, Batıya yaklaşan ve Çin ile ekonomik alt yapılı kurumsallaşma gerçekleştirme denklemini iyi kuruyordu. Fakat, 2015 yılında yaptığı hamleler, giderek ülkedeki örtülü olup normalleşenmiş gibi ülkede, bazı kıpırtıları da yeşertmeye başladı. Özellikle ABD ziyareti sonrası yaptıkları konuyu biraz takip edenler için kuşkuları da oluşturmaya adaydı. Kiril alfabesinden Latin harflerine geçiş, özelleştirmeleri hızlandırıp Çin ve Batı şirketlerine açarken, kendi aylesi de bundan oldukça fazla pay alıyordu. Bir de bizde pek söylenmeyen, Amerikanın isteği ile de Türk Konseyinin kurulmasında önemli hamleleri başlatı. Bunlar elbet dış ve iç politikada etkielri oldu. Özellikle özeleşen madenlerde, şirketlerin işçi atmalarıyla huzursuzluklar başladı. Bu huzursuzluklar sonucu Nazarbayef 19 yılında başkanlığı Togayefe devrederek güvenlik kurumlarının denetimine çekildi. Togayefin ise Çin eksenli eğitimi ve görev yapması ise arada soru işaretli koşuldu.
Bu gelişmeler sonucu son dönemni tetikleyen peşpeşe gelişmeler oldu. Önce, bazı yine şirketlr işçi atıyordu. İşçilerin tepkileriyne karşın Togayef resmen atresin devlet değil şirketler olduğunu söyleyip, bir anlamda ülkedeki sermaye hegemonyasının da itirafını yapıyordu. Unutmadan 2015 yılında Nazarbayef Kononist partisinden sendikalara yasaklama da gerçekleştirdi. Bu birikime sene başı zamlar da gelince, biriken öfke ve sorunların peşpeşe gelişi sonucu kitlesel protestolar başladı. Başlangıçtaki denetimsizlik ve örgütsüzlük durumu, fırsatları da kimilerine hemen harekete geçmeği dayatıyordu. Kiyeften Soroslu kesimin müdahil olarak renkli devrim deneyim girişimi veya Afkanistandaki bazı ciahtcıların Güneydeki yaşayan Uygurlar ve Özbekler yoluyla yer aramaları bunlardan birkaçıydı. İç politikada ise her kesim kendine alan açmaya çalışıyordu. Komonist partinin serbesleşmesi, sendikal örgütlenmeler gibi talepler de vurgulanmaya koyulundu. Devlet içi güçler mücadelesi de bu protestolarla birlikte fırsatı kaçırmadı. Nazarbayefin bazı yetkileri elinden alındı. O yörüngedeki kimi elit kesimin de siyasal durumu geriledi. Ardından Togayef Kolektif örgütünü ülkeye çağırdı. Böylelikle Rusya bu defa daha batı tamm harekete geçemeden Kazakistanda daha güçlü konumla gelişiyordu. Bu arada Soroscu veya batıcı kimi çevrelerin Rus kazak etnik kriz yaratma hamlesi de şimdilik başlamadan sonlandı. Fakat, Kazakistan resmen belli oldu ki hem iç yapısal hem de uluslararası ilişkiler bakımından yeni sıcak bölge olarak siyasetin fırsatsal kolayacağı ülke boyutuna yükseldi.
Türk konseyi gibi yapılarla Nazarbayef yoluyla Erdoğan yönetiminde Orta Asyaya açılma fırsatı da şimdilik beklemeye konuldu. Fakat, Kazakistan olayı ile kendiliğinden başlasa da bu tip hareketleri dünyada kulanmaya hazır birçok gücün olduğunu yeniden kanıtladı. İçsel olarak, otoriterlik ve baskıyla görünüm isdikrarın birden patlama olasılığı ile nelerin yaşanma koşuluna gelineceğini de ısbatlayan bir başka siyasal olay halinde geçti. Muhalefeti yasaklamak, örgütleri yok saymak biel otoriterliğin devamını sağlayamaz. Kazakistan bunları yaşayarak yeiniden kanıtladı. Öfke ve protestolar sonuçta ülkenin de yerini yansıtan siyasal gösterge haline geliniyor. Muhalefetin olmaması ve yaşatılan krizler idare edilse de sonuçta kemer bir yerde kopar. Böylesi sert protestolar olur. Olur da bu protestoları, hemen birielri de kulanmaya girişir. Hele de iç muhalefetin sıfırlandığı anda, dış güçler denilen emperyalizim ile devlet içi güç mücadeleri hemen hayata geçer. Kazakistan böylesi bir tarih birkaç gün içinde yazdı.
Bize de şu basit uyarıyı getirdi: hani hep neden türk konseğine üye olmadık diye eleştiriler yapılyor ya: Kazakistan olayı ile bunun ABD projesi olduğunu ve Nazarbayefin de siyasal diplomasi kuralına dayalı hamlesi bileşkesi durumunu açıkladı. Onun için kulanılan dile özellikle kendine aydın demokrat diyenlerin dikat etmesi önemlidir. Hele kendiliğinden yapılan kitlesel tepkilerin örgütsüz olma ve siyasal önderlikten yoksun olmaları, sonuçta bu haklı tepkileri karşı çıkıılan kesimin kulanmasına da neden olacağı dersini vermektedir. Bunları benzer şekilde Annan planında yaşamadık mı?
Kısaca, yıla Kazakistan serüveniyle girdik. Dileyen dilediğini söyledi. Kimisi de bizdeki gibi onca Türkçü söylemine karşın Kazakistan olaylarında diyecek sözleri olmadı. İlgisizlikle yağmacılığa sığınıp demokrasicilik denilip kendi kendine oynamaya devam edildi. Bakalım, Kazakistan ile neler gelişecek. Yeni Orta Asya sayfası açılacak mı?