yazılaryaklaşımlarBAŞKAN: Dr. Mustafa Hami (2) - Dr Bülent Dizdarlı
yazarın tüm yazıları:

BAŞKAN: Dr. Mustafa Hami (2) – Dr Bülent Dizdarlı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

İlk krizimizi Ocak1993 yılında yaşadık. Yönetime gelir gelmez ilk işlerimizden biride Türk Tabipler Birliği’yle temas kurmaktı. Ankara’da bulunan Merkez konseyiyle görüşmüş onları Kıbrıs’a davet etmiştik. Onlarda bizi Adana’da düzenlenen bir panele konuşmacı olarak çağırmışlardı. Bu davete yönetim kurulumuz adına Dr. Hami Bey, Dr. Erol Şeherlioğlu’yla birlikte icabet ettiler. Panelde yaptığı konuşmanın yansıması sadece Kıbrıs’ta değil, Türkiye medyasında da yer buldu. Konuşmasını özetlemem gerekirse “ Kuzey Kıbrıs Türkiye’nin kara para akladığı bir yer olmamalıdır” diyordu. Çok sayıda bankanın kurulmasını eleştiriyordu. Türkiye Mafia’sının K.K.T.C’ye yerleştiğinden dem vuruyordu.
Bu konuşma sonrası ortalık kalkmış oturmuştu. Kimse bir hekimin sağlık dışında toplumsal bir sorunu irdelemesine alışık değildi. Hami ve Erol Bey’ler Ada’ya döndüklerinin ertesi günü polise ifade vermeye çağrıldılar. Orada ‘kara para aklanmasıyla ilgili ne bildikleri, neye dayanarak bu konuşmanın yapıldığı” soruldu. Onlar da “Bu topraklar üzerinde yaşayan her bireyin bildiği dillendirildi” şeklinde ifade verdiler.
Konuyla ilgili hükümet ve Devlet kanadından başka bir gelişme olmadı . Ne bir dava açıldı ne de sorgulama yapıldı öylece kaldı. Belki de üç-dört yıl sonra yaşanan ”Bankalar Krizi” bu dosyanın tozlu raflarda kalışının esas nedeni oldu.
Bu olay üzerine daha yaşanması gerekenler vardı. Hami Bey’in başkan olmasından rahatsız olanlar bu konuşmayı fırsat bilip saldırmaya başladı. İşin ilginç yanı en muhalif üyemiz bile söylemin doğru olduğunu ama bunu söylemenin Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı’nın işi olmadığını savunuyordu. Sanırım , en fazla baskı yiyende bendim. Malum, yönetimde merkez eğilimli olan kişiydim. Doğal olarak “zayıf halka” olarak görülmem ve üstüme gelinmesi normaldi. Nitekim bu baskılar nedeniyle olacak bir gün Dr. Hami’ye “Abi, Sağlığı ilgilendirmeyen bir konuda konuşman doğru oldu mu şimdi?” deyi verdim. Aldığım ders dimağıma bir daha çıkmamak üzere yerleşti: “İyi bir meslek örgütü, aynı zamanda toplumsal muhalefeti de yapmalıdır. Ve bu muhalefet sırasında bazılarının imtina edip söyleyemeyeceği çok ciddi bir konu varsa mutlaka dillendirmelidir”. Haklıydı. Tüm yönetim Hami Bey’in arkasında yer aldık.
Haklıydı haklı olmasına ama buna rağmen onun başkan olmasını istemeyenler de rahat durmuyordu. Aidat artışı isteğiyle ilan ettiğimiz olağanüstü genel kurulu adeta bir güven oyu yoklaması haline çevirmişlerdi. Eğer karar olumlu olmazsa Hami Bey’in istifa etmesi gerektiğini söylüyorlardı. İşin ilginç yanı Hami Abi de bunun böyle olacağını söylüyordu.
Bu vesileyle yaptığımız olağan üstü genel kuruldan biraz bahsetmek isterim. O güne kadar kitleyi aidat artışı için ikna etmeye çalışmıştık. Ne var ki seçimsiz bir genel kurula üye çok da itibar etmemişti. Ve yaklaşık atmış dolaylarında katılımla gerçekleştirmek zorunda kalmıştık. Salona baktığımızda aidat artışını destekleyenlerin bir miktar daha fazla olduğunu görüyorduk ama yerine de rahat değildik. İşte tam bu sırada çok önemli bir destek geldi. Dr. Hüseyin Erçal söz alarak bu artışın gerçekleşmesini istedi, desteklediğini belirtti. Dr. Erçal önemli bir figürdü. Zira birkaç ay önce Dr. Hami’yle yapılan seçim yarışını az farkla kaybetmişti. Erçal, kendisi de seçilse ayni yolu izleyeceğini belirtiyordu. Onun desteği muhalefet etmeye niyetlenenleri iyice susturdu. Karar nerdeyse oy birliğine yakın bir oy çokluğuyla kabul edildi. Hami Bey’de konuşmasında tüm arkadaşlara duydukları güvenden dolayı müteşekkir olduğunu belirtirken, Dr Erçal’a özel olarak teşekkür etmekten geri kalmadı.
Olağanüstü genel kurul sonrasında Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği ile ilişkilerimiz daha da gelişti. Dr. Selim Ölçer başkanlığındaki merkez konsey adamızı ziyaret etti. Genel Sekreter Şükrü Hatun “sivil toplum yapılanması” özellikle “çocuk diyabetleri” konusunda bir dizi konferans verdi. Dr. Erol Şeherlioğlu’nun Tıp-İş Başına geçmesinden sonra, sendikayla da direk bağ kuruldu.ve sendikanın yaptığı her eyleme güçlü bir müttefik olarak destek verildi. Selim Ölçer sonrası Dr. İskender Sayek döneminde de ilişkiler en üst düzeyde sürdü. Onların sivil toplum değerli meslek örgütü olma deneyimleri bizim daha hızlı yol almamıza yol açtı.
Paramız artmıştı. Kimseye muhtaç olmayacak bir şekilde para birikmeye başlamıştı. Dr. Hami “kurumsallaşmak gerek” diyordu. Faks cihazı, Fotokopi cihazı, bilgisayar ve printer alındı. .Bir de sekreter istihdam etmek gerekiyordu. Münhal açıldı. Gelen müracaatları tek tek inceledi. Mülakata çağırdı. İlk deneyim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ama sonraki müracaatlar arasından Emel Alkan’ı bizzat o seçti. Emel Hanım’ı bilgisayar kullanım kursuna yazdırttık. Sanırım yirmi günlük bir kursun sonunda masa başına geçti. Otuz yıldır Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nin sekreteryasını adeta bir Müdür gibi yönetti. Hami Bey’in isteğiyle zamanla her şey digitalleştirildi.
Bu sırada yönetim kurulu toplantılarımız saatlerce sürecek şekilde sürüyordu. Gerçekten de özellikle kamudan gelen Dr Erol ve özel hekim olan Dr. Ahmet’in tatlı sert tartışmaları toplantı süremizi uzatıyordu. Ben bir gün bundan şikayet edecek oldum. “Hami abi, ne izin verin bunların tartışmasına, saatlerce toplantı mı olur” diye sordum. “ Tartışma, saygı çerçevesinde olduğu sürece verim doğurur. Bilerek bırakıyorum. Hem bak bu sayede iki cenahtan da haber alıyorum” demişti. O, iyi bir başkan olduğu kadar iyi bir öğretmendi.

DEVAM EDECEK

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin