Biz kısır seçimlere dalıp giderken, Türkiye sorunlarıyla yüklü gündeminden fırsat bulup dünyayla pek alakadar olmazmışçasına devam ederken, sistem yine de işlemeye devam ediyor. Özellikle Baydın dönemiyle yeniden şekillenme hanmleleri yapan ABD, Ukraynadan Çin açıklarına yeni kriz yaratma peşinde oluyor. Rusyayı kuşatıp etkisiz kılma ile Çin ile rekabetini yoğunlaştırıp etkisiz yapma uzun vadeli stratejiler yeniden şekilleniyor. Taktiksel değişiklikler yanında genelde siyasal strateji aynen sürüyor. Bir farkla, devletler düzeyinden kurumsal eksene kayılarak, müttefikleri de sürükleyerek genel tutumla geleceğin karanlığında sermaye karına oybnanmaktadır. Ukrayna hamleleri, kübanın aşı dahi yardımını engeleyen, Çinle inanılmaz rekabet ve ortadoğuda müttefikler ağını tekrardan düzenleme çabaları bunlardan sadece birkaçıdır. Herkesin algı oynuna gerçekle pratikte yanıt geliyordu. Baydın dönemiyle demorkasi ve özgürlük denilirken, aslında yeni otoriter ve savaş krizli hem de direk katılımcılıkla birlikte yeniden dünyada yayılmaya başladı.
Deneyimler ve uygulamalara rağmen, hala Amerikan propagandasının oldukça etkin olduğunu yeniden anlıyoruz. Emperyalist gerçekten koparsak, sşermaye egemeliğinin sınıfsal özünü yok sayarsak, buna karşın medya gücüyle de algılaşırsak, Amerika konusunda hep yanılma ve sahte umutlarla beklentilere düşmekten kurtulamayız. Üstelik, birçok olay hem de yalan söylemlerle başlatılıp, özgürlük denilirken işkalerin faciyaları faşist otoriterliği dahi aratan seviyede yaşanmasına rağmen, tekrardan ayni yanlışa düşmekten kurtulamıyoruz.
Örnekelr direk yakın coğrafyamızda ve hat ta bizde yaşandı. Sorgulamadığımız ve havıza kaybı nedeniyle bazen bunları tersinden dahi iyi olarak da savunulduğu da sık sık görülmektedir. Afkanistan, ırak işkalleri, Suriye müdahaleleri, aKP seçimi, daha nicesi burnumuzun dibbinde yaşandı. Daha da kötüsü, örneğin ırak işkalinde idiya edilen ve işkalin nedeni sayılan tüm bulgular hepsi yalan çıkmasına karşın. Yine, hep ABD tutumlarının demokrasi kriterli vurguları söylenirken, insan hakları hikayeleri okunurken, Korona salgınında dahi ğrana aşı girişinin engelenmesi, kübanın aşı gerçekliğinin yoksul ülkelere gitmesini engelemesi dahi konu edilmedi. En kritik olanlar ise şunlar: ABD birçok ülke ile anlaşmalar yapıldı. Hem de direk onlara baskı yaparak tavizler almasına rağmen. Sonuçta dierk ABD bunları yok sayarken, direk ihlal ederken, probaganda makinesiyle karşıtın suçlum olduğunu söyleyip, yeniden baskılar ve tehtitler yağdırtmaktadır. Örnek, Sovyetlerle yaptığı anlaşmalarda Doğu Avrupaya yayılmayacağı, eski Sovyeler cumhurieytlerini Natoya almayacağını bbelirti. Fakat, hiçbirini uygulamadı. Tam aksi hepsini Nato şemsiyesi altına almaya uğraşıyor. Gürcistan ve Ukrayna krizleri bunun son kanıtlarıdır.
Yine, iranla hem de AB ile Rusyanın da olduğu ülkelerin de altında imzası olan anlaşma gerçekleştirildi. Daha mürekkebi kurumadan Amerika çekilip yeniden ambargolara girişti. Üstüne stlük, çevresindeki ülkeleri de buna katılmak için baskıalr gerçekleştiriyor. Bunların belgeleri netken, probagandada sanki tutsak kullar gibi tüm batı karşıt güçelri suçlayıp, anlaşmalara uymamakla da suçluyorlar. Unutmayalım: 58 yılından beri Kıbrıs gelişmelerinde direk Amerikan etkisi vardır. Açersondan Kisincır droktinleri Kıbrısı da epey sarmaladı. Son Annan planını da buna eklemeden edemiyecem. Türkiye ise birleşilen görüşle Natonun Truva atı olarak çoktan simgesel adıyla anılmaktadır.**
Son Ukrayna krizinde ilginç noktayı kimse sorgulamıyor. Daha doğrusu resmi eksene yakın olan kesimler tam aksini savunuyor. Oysa, Amerika, Natoyu da kulanıp Yunanistandan Kuzey baaltık cumhuriyetlerine dek uzanan alanda üstler kurup Rusyayı resmen kuşatmak peşindedir. Türkiye yoluyla da karadeinzden bunu tamamlama peşinde. Buna karşılık hep Rusyanın kendi sınırında yığınak yapmakla suçluyor. Önemli medya şu soruyu dahi sormuyor: Amerikanın Rusyanın dibinde böylesi yığınak yapması doğrumu? Tam aksi üstüne Ukrayna krizini de ekleyip haklı olduğunu ve tehtitler yağdırıyor. Önceki konuyla alakalı yazılarımı okuyanlar hatırlayacak; Ukraynada nasıl seçimleri çalma adına faşist darbelerin nasıl düzenlendiği bilgileri hep mevcutdur.
Böylesi kısır döngüde ama tarafcıl algı operasyonlarıyla resmen ABD haklılığı ve karşıt düşmanlıkla bir düşünce kamuoyu oluşturulmaktadır. Genel strateji yok sayılırsa, ABD emperyalist kuşatma hamleleri yok sayılırsa, neden buralarda ABD zorlaması oluyor soruları sorulmadıkça, kolayca yeri geldiğinde kandırılmak kolaycılığı da olur. ABD Yunanistana üstler kurup bunları Rusyaya karşı Ukrayna krizinde kulanmaya çalışırken, Türkiye kimi devlet çevresi olaya Türk Yunan düşmanlıkla açıl-klaması gibi saptırma tehlikesi de hep vardır. Oysa ABD resmen Yunanistnan, Bulgaristan, Polonya, Romanya, Baltık cumhurieytlerini üstelerle donatıp Rusyayı kuşatıp ilk etapta daraltma ve gidrek küççültme taktiğine baş vurmaktadır. Bu gizli siyasal tercih değildir. Doksanların ortasında çıkan uzun vadeli askeri siyasal stratejisinin halkalarından birisidir. Nitekim, Suriye krizinde uzun uzun yazdığım gibi: “Rusya biliyor ki Suriyeden sonra iran, irandan da sonra sıra kendine geleceği siyasetinden haberdar olduğu için, Amerikayı ve batıyı Suriyede karşılama hamlesini gerçekleştirdi” diye yorumladım. Nitekim, hatırlayın uydurma kimyasal silahlar veya Cihatcıların kulandığı kimyasal zehirli gazlerı Suriye kulandı diye ABD Suriyeye füzeler yağdırdı. Buda yalan çıktı. Fakat, ilginç olan: Suriyede de kimyasal kulandı diye Suriye füzeleri yerken, Cihatcıların kulandığı ortaya çıktığında ABD ve yandaşları hiç ses çıkarmadılar.
Görüldüğü gibi: ABD emperyalist ülkedir. Tekelci sermayenin sınıfsal dünya kar hırsının devlet süper gücüdür. Bu politikalar da sınıfsal gerçeğe bağlıdır. Algı operasyonları kadar çekinmeden en büyük yalanla işkaler yapıp, faciyalar da yaratmaktadır. Hiç gerçekleştirmediği ise demokrasi ve özgürlüklerdir. Sadece Ortadoğuda kimleri desteklediğine bakarsanız herşeyi arar. Herhalde Cihatcısından şeryatcısına veya yeni faşist yapılardan işkalci milislere dek hepsi ABD adına gerektiğinde kulanılan kesimlerdir. Bu nedenle Amerikayı doğru okumamız şart. Yoksa çok yanılırız.