Fazla geriye gitmeyecem. Üstelik, günümüzde ağırlaşarak süren günceliği ile alakalı konulardan seçki yapmaya çalışacam. Öyle ki sadece en çok 3 yıl öncesinden günümüze gelip, hem de seçim koşullarındaki yeriyle sınayacam. İnsanlardaki bellek silinmesi ve isenilen gündemler yanında, öncelik verilen değerlerin de sınanacağı yorumlar yapmaya uğraşacam. Öyle ki kısa zaman önceliği ile günümüz doğallaşıyor. Bunlar birer birer gelip geçiyor. Fotoğraflar dışişlerinden saraydakine dek önemli şaretler veriyor. Kimse tınmıyor. Eski saraycı dalkavukçusu gazetecisi ise ozaman “tesadüftür” deyip ilgili kişiyi kurtardı. Oysa şimdi, yediği tekme nedeniyle bağırıp eleştiriyor!
Bunlar yaşanıp devam ederken, birden seçim dönemine girildi. Hepsi silindi. Öyle silindi ki sgandalı pandemi dönemli makamcı yeniden en üst sıraladan aday oldu. Kimse onun yaptıklarına değil sağladığı çıkarlara bakarak oynaladı. Önceki yazılarda belirtiğim gibi, seçiim sSeçim meydanlarında ise konular oldukça uzakta kaldılar. “Biz iktidara geliyoruz; sorunları çözeceğiz” gibi boş laflarla geçilip gidiliyor. Önemli kesim ise gözleri kulakları Ankaradan gelecek para ve desteğe bakıyor. Buradaki bazı finansörlerin nasıl istediklerini yaptıklarını her alanda kolayca yakalanılınıyor da yoruma eklenmiyor. Onca krize istikrar deme pişkinliği de mevcut. Yeter ki koltuğa ulaşsın. Tekrar geçmişlerde yazdığım örneği verecem: bazı memurlar bana ısrarla vergi artışını soruorlar. Özellikle koltukçulara sormaktan ka kaçıp onlara destek olanlar da vardır. Onlara hep “kahvede dayrede onlara sorun” diyorum. Onlar ise “sen sor” diyenler çok. Çünkü onlar terfi, iş, tdestek, teşvik gibi beklentileri olduğu için sormak istemiyor. Sadece yağ çekmeği biliyorlar….
Kısaca, seçim dönemine girdik. Kısa zaman önce başlayıp hala devam eden krizleri dahi yakmadıkça unutuk. Siyasetcilerden beklenti haline getirmeği ise şimdilik sıfırda tutuyorlar. Onun için pandemi ve ekonomik krizler hala belirleyici oy kullanımında değildir. Hele Türkiyeyi sorgulamak, temeldeki nedene koymak,ürecine girince, eskisi bıçak gibi kesildi. Aynen yaşanan güncel sorunlar gibi. Binlerin katılımıyla adaylar sıralandı. Beklenti sorunların çözümü değil, en büyük olma veya çıkar sağlama dar eksenine sıkışıp kaldı. Ne Korona yakıcı gelişmelerle, başarısızlıklar, nede ekonomik çöküşle geleceğin belli olmamasının kuşkular ise zinhal olmazda brakılıyor. Ama seçim dönemindeğiz ve çözümler olup demokrasi gerçekleşecekmiş! Hayırlısı.ı pek yansımıyor. Birileri ekranda bağırırken de nedene hiç eğilmiyor. Türkiye gerçeği
Oraya bağımlı olmanın bedeli sorgulanmıyor. Sadece paket sesleri ve kimin daha iyi işbirlikçi olacağı lafları ısıtılıp ısıtılıyor. “Ezanın sesi, camiler peşpeşe vurgulanıp konudan uzaklaşma hamasisi kulanılıp ilahiileştirilmektedir. Türkiye bağımlılığı ve ordaki kötü ekonomi denilince, hemen ezan ile gelecek tahminli para ile karşılık veriliyor. Artık yapılan yurttaşların oy kullanımındaki rolü dahi silikleştirildi. Hepsi “kurtarıcı” da reçelterleri dahi yok. Hepsi diyor ki “ötekine vermeğin” ile sınırlı kalınıyor. Her doğru eleştirinizde size “onamı yardım ediyorsun” karşıtıyla özdeşleştirilme tehlikesine giriyorsunuz. UBP mi kazansın.
Fakat, yaklaşık üçüncü yılına girdiğimiz, giderek etkisi artan Korona konusu nedense seçimlerde pek yeri yok. Ekonomik çökmede özellikle borç ve zamlar nedeniyle mırıltılar çıkıyor. Çıkıyor da siyasal karşılığı hala yok. Ama, sağlık çöküşü pek daha seçim heybesine konulmadı. Sgandaları ise unuturuldu. Dünyada Adapas sgandalı veya pisiyar sahtelemeler gibi yetmedi yasakta Jet sgandalı durumları birlikte pek başka ülkede yaşanmadı. Ama bizde hepsi kapatıldı. Bu konuda rol alanları ise aşka mafya sgandalarına dek isimlerini duyuyoruz. Onları da bizim medya değil de Türkiyede konuşulup da burayı sarsan boyutuyla duyuyoruz. Tabi burayı vuran dalgada olan olayları da hiç sorgulanmadı. Ekonomik iflas, pandemi fırtınası, mafya dalgaları net şekliyle dünyada dahi konu olurken, burada konuşturulmuyor. Pekerin açıklamaları, Timur Soykanın Birgünde yazdıkları, Bahadır Özgür gibi öteki basın çalışanının aktardıkları, Almanyada Erk Acarerin açıkladıkları hiç hiç ama burada pek yansıtılmadı. Duyulanlarla alakalı bağımsız yüce yargımız ise harekete geçmedi. ne karşın, kaçının hem de seçim sorgusuna takıldığına da bakmayı biraz size brakacam. Kendi kendimizle de yüzleşirken, neden ve unutturulma sorularına daha kolay yanıt verme şansınız olacak. Üstelik 21 ünüversite gibi adanın adeta eğitim sektörlü gerçeğimizin de nereye kadar olduğunu da görme şansı oluşacak. Çünkü, onca ünüversite gerçeği, nifusun bilinmese de tahmini sayısı oranlaşırsa, burada konuların çok dinamik ele alınıp sosyal etki yapması da gerekmektedir. Böylelikle ilk can yakan gerçeği de araya sıkıştırma yaptım.***
Çok değil, 3 yıl öncesinden başlayalım. Ben ve benim gibi düşünen birkaç kişi Türkiyeden gelen net işaretlerle, ekonomik krizi yazmaya başladık. Buradakiler hiç ama hiç alakalı değildir. Sadece yeni koltuk devşirme hesabıyla, saraya kimin gideceği polemiklerinde baskıları yönlendiriyorlardı. Ondan sonra bir yıl geçince, bu defa dünyada başlayan Korona salgını buraya da misafirmiş gibi geldi. Yeni darbeli koltukçu atarcımız hemen “teyet geçecek” deyip, tarihe önemli gaflarından birisini daha kaydetti. Bu iki olay hala Kuzey Kıbrısta serseri mayın gibi ordan oraya vuruyor. Her tarafımızda yerleştirdiği virüs mayınlarıyla sağlıktan ekonomiye bizi sarmaladı. Birçok olay yaşandı. Seçkiler hep partizzancı olunca, talimatları da giderek en basit birokratik hamleği dahi devredilen Türkiye yapıyordu. Buda kopuşun teslimiyetin yerleşmesini iyice krizlerle sertleştirdi. Bunlar da gayet normal geçip günümüze geldi. Etkileri ise ortada. Sadece saatlik para dalgalanması dahi bir ülkede iflasın ilanına yeer durumdadır. Yeter ki kitleler de doğrudürüs tepki versin. Muhalefet bu fırsatı kulansın. Oysa gelinen noktadayız. Paketler ve gelecek paralar. Bir de sgandaları mafyaları konuşmayarak günü kurtarma peşinde duruluyor.
Pandemi ise iyice yaygınlaştı. Ölümlerin dahi önemi yok. Üstüne üslük nifus yığılma peşinde. Sgandallar ise artık haber değeri dahi kalmıyor. Jet sgandalı, Adapas rezaleti, pisiyar sahtelemesinin saray ziyaretine dek doğallaşma gerçekleri önümüzde…