yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçeklerden kaçışla ekonomide debelenme - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçeklerden kaçışla ekonomide debelenme – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Başlangıçtan itibaren, gerçeklerden kopuk, sınırlı sonuçlar la uğraşırsanız, hiçbir zaman ççözümcü  sonuca ulaşamazsınız. Devamında ise gelişen sorunmlar karşısında neden sonuç ililişkilerle değil de çıkan sonuçların birisini alıp onun etrafında dönerseniz, konuyu dahi kavramaktan çok uzakta bulunursunuz. Sorun ile dönüşüm seçenekleri birlikte tartışmadıkça da gelecekte değişim rüzgarına ulaşamazsınız. Bilimsel kuramı değil de cihaletle inancı, particilikle yalanı seçki yaptığınız dönemden de kurtullma şansınız yoktur. Bu tür gerçeklerin acı tekrarına daha birçoğunu eklemek kolaydır. Ancak, siz temelden elde alıp çıkan sonuçlarla bağdaştırma yerine bir sonuçla başlayıp temel edip etrafını farazilerle örerseniz, gerçeklerden kopuklukla, gerçekleri çözememeği de anlayamazsınız. Ekonomi kuramı da bu alanlardan birisidir. Hele de birçok bilimsel gerçek sonrası, çok yönlü deyerlendirme yapma zenginliği de olunca, daha baştan yapılan yanlış, sizi bilinmez deryada lafazana dönüştürür. Kapitalizimsiz, sömürgecilik, eşitsiz gelişim, kar hırsı ve en kötü krizde dahi mutlaka fırsatla sistemsel kurallarla kazanma durumlarını da dikate almadan günümüz krizlerini anlayamazsınız. Hele de günümüz genelden yerele varan sorunlarla, bunları toptan ret edip bir sonuçla sorun aktarmanın yanlışı artık imkar edilemeyecek dereceye çoktan geldi. Ama, sorunu anlama birikimi ile yeni siyasal seçenek ikilemi birlikte bütünleştirilmedikçe de sistem kendini krizden çıkarsa da yeniden krize girmekten kurtulamaz. Özü bu. Siyasal gerçeklik de net.. Son krizlerdeki aşmaz sadece kriz değil,krizle fırsatıla kazananların da yanlışı yetmiyor, buna kitlelerin çıkmazda olması ve yönetilememe yanında seçeneklerin de olmamasının sıkıntıları yaşanmaktadır.****

Erdoğan gürlühyor, tehtitleri parmak işaretiyle gösteriyor… Ayni anda, yükselen sese uygun da döviz yükselip TL tepetaklat yoluna devam ediyor. Artık yolsuzluk, uyuşturucu ticareti, hırsızlık suç olmanın ötesinde,sorgusu dahi yapılmayan tutumu aşıp siyasal kültürleşme haline geldi. Bu koşul elbet önemli kesimce faciye denilirken, birileri de sıkılmadan ekonominin iyiye gitiği algısını açıklamaktan sıkılmıyor. Çünkü hem siyasal otoriter desteklik varken, otoriterlikle de kullanışlı çıkar kesimleri de bulunmaktadır. Eğer siyasal tutum haline geldiyse, kaybetmenin de elbet etkileyeceği çıkar çevresi de varlığından dolayı dirençte beklemektedir. Türkiyede resmen her alandaki yıkım ve çökmüşlük, K. Kınrısta onca teslimieytcilikle hiçbir basit kuralı dahi işletemeyecek derecede gericileşmenin koşullarında onca oy desteği varsa, sadece propagandaya dayandırmak da yanlıştır. Çünkü, kaybetmekten korkan önemli fayddacı sınıfsal  blok da oluşturuldu.**

Erdoğan, TL düşüşüne ve onca içiçe girren mafyatipi ilişkilere rağmen, yükselen sesiyle ekonominin doğru yolda olduğunu söylüyorsa, önemli desteği varsa, bunun elbet sınıfsal ve çıkarsal karşılığının olmasından dolayıdır. Bakın, Türkiye çevreleri bu konuyu nasıl bağdaştırıyor: “TL düşünce ülke parası da düşük hale gelip, ucuz işçi oluşumu gerçekleşecek. Ucuz işçi olunca da yabancı sermaye gelip yatırım yapacak. aAyrıca, düşük para birimiyle resmen ihrracat artacak ve cari açık kapanacak formuluyla olay taslaklaştırılmaktadır”….

Bu bu kurallar sinsilesindeki temel ilk hamle ise fayizin düşürülmesi ile eflasyonun düşürüleceği tezi de geliştiriliyor. Fayiz düşünce daha kolay borçlanma yapılıp tüketimde yardımcı olunacak. Bunu genişletip devamını da yazmak kolay. Oysa tüm kapitlaist formüllerde eflasyonla mücadelede ayni derecede fayizin olma ilkesi vurgulanmaktadır. Ancak, kapitalizme dahi ters olan olguya rağmen, iktidar olmanın ve bilimseliğin ret edilip inancın temeleştiği düşüncede böylesi kuram geliştirme kolayclığı oluyor. Nitekim, başta Mustafa Sönmez, Hayri Kozanoğlu ve Ergin Yıldızoğlu gibi Türkiyenin ekonomisleri, hem genel kapitalist hem de Türkiye ölçeklerinde bunun neden imkansız olduğunu, örneklerle hep belirtiler. Örneğin, ihracat edilecek denilirken, Türkiyenin italata bağlı olduğu, ihracat edilecek kesimin, üretilmesi için italat yapılması gerektiği, italatın yüksek fiyatlı nedeniyle ihracat ürününün adeta pahalı hale geleceğini hatırlatıyorlar. Bir anlamda Türkiyenin üretimden kopan ve ihracat yapacağı ürünlerin dahi italatla yapılışı gerçeğini vurguluyorlar. Bu arada Sönmezin son yazısındaki önemli durumu pek Türkiyede yazan yok: Sönmeze göre, Amerikan FET bankasının fayizleri yükseltmesi ve para akışını daraltma ikileminde Türkiyede düşürülen fayizlerin de sıcak para çekme olasılığının kırılması demek olduğunu yazar. Sönmez, Türkiyenin dış sermaye hareketine ve dış sıcak paraya ihdiyaçlı oluş ayağını da ekliyor.

Görüldüğü gibi, Erdoğan çevrelerinin geliştirdiği ekonomik görüşte eksikliklerle yanlışlar kolayca yakalnırken, ucuzlaştırılacak emek ile de ülkeyi adeta sömürülen bir duruma sokacaklarının da itirafıdır. Çin modeli gibi Çinle alakası olmayan yapıyla bir anlamda yandaş burjuvaya aktardıkları kaynakları da gizlemekle meşkul olmaktadırlar. Dahası, dışardan gelmesi olası döviz parayı vurgularken “katar ve BAE” bunun aslında Türkiyedeki varlık fonundaki kamusal kaynakların devri olma tamamlayıcı kuramı da kaçırmaya çalışıyorlar. Şimdiye dek satarak kazanmak ve onu kulanarak yeni blok sınıfı oluşturma döneminin adeta iflasa doğru geldiğinin renkleriyle karşılaşmaktayız.

K. Kıbrısı fazla anlatmaya gerek kalmıyor. Daha baştan, sömürgeci karakterisliği ve ilhaklaşma adımları yok sayılarak zaten ekonomik kriz gerçekleri de sıfırlandırılmaktadır. Kendine göre uydurmalarla ve sömürgesel örneklerle normalmış gibi yuturmayla devamın devamına oynanmaktadır. Daha nifusun sayısında dahi uzlaşamayan kurumlar, bize uygulayıcı veya işbirlikçi kesimin çıkarıyla resmen normal oyynun kendisini oynatıyorlar. İşbirlikçi olmanın işbirlikçileri ödüllendirme kısgacında takılıp gidiyoruz. Ozaman da UBP deniliyor. Faciyalarla sarsılan muhalefet ise seçenek olamamanın itirafıyla kendi dönemlerini başarılı olarak gösterme çabasıyla karşımızda sırıtmaktadır. Tufanın son örneklemiyle dörtlü kualisyon başarısı bunun çok acı itirafıdır. Ozaman, daha gerçeklerle konuşmaktan dahi çok uzak olan koşullarda, çözümleri bulmak da şimdilik oldukça güç.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin