Halk anlayışımda Yanardöner olmak demek: tutarsız, bir dediği ötekiyle çelişen, tavırlarında tutarsızlık, gününe göre görüş değiştiren kişilere denilir. Bu genelikle politik alanda da tutarsızlık la ordann oraya savrulan kesim ifade edilmeğe çalışılmaktadır. Bir gün sağcı, öteki gün solcu, faşizmin yanındayken, kendini demokrat sanmak ve değişen her siyasal güç karşısında hemen ona yönelme gibi birçok davranışın açıklayıcı kısa sözcükleridir. Yanardöner denilince, güvenilmeyen, dinlediğiniz sözcüklerin birden tersinin savunulduğu ikileminin normalleştiği kişiliklere denilir. Birçok tutarsız ve çlişkili olguyu kısaca aktarma ifadesidir. İçeriği bol ve bol oldukça da güvenirliği de odenli silik haldeki kişilerde gayet karşılık olarak yerleşir. Sosyalistlik derken birden çıkar veya kendince başka amaçlarla hemen Neoliberalist veya faşist olma noktasına gelmenin karşılığıdır Yanardöner olmak. İnanılmaz ama, kendini gündemde olumsuzluklarla tutan kesimle çakışır. Hele de koşullar da ona göre şekillenip, yandaş, kul, işbirlikçilik geçerli kural halindeyse, siyasetden de pay alınıyorsa, Yanardöner olmak oldukça “karlı faydacı tutumdur. Bunları politik alanda her dönemde yakalarız. Mevki almak, avantadan mülk sağlamak, bilmeden lafazanlıkla becerip yükseklere çıkmada yanardöner olmanın önemi tartışılmazdır. Üstelik, bu tutumla birçok çevreyi de çaktırmadan idare etmek de kolaylaşır. Bizde modadır: bir taraftan görünüp, üstelik fayda da sağlarken, öteki kesime de “ben aslında sizdenim, ama ihdiyacım var ve onları kandırıyorum” durumlarına oldukça fazla şekilde karşılaşmak mümkündür.***
Amacım durmadan Yanardöner etrafında klasik dolaşımda bulunmak değildir. Bize oldukça önemli kıstaslı Yanardönerlikten söz etmek isterim. Yukarda özetlediğim klasik her dönemlik Yanardöner olmanın yanında bazen belirli ülkelerde, kendine has koşullarla oluşan dönemsel farklılıklar da var. K. Kıbrısta şu anda seçim dönemindeğiz. Anlayacağınız, dünkü koşullar, gündemler siliniyor ve yerine seçim dönemki kurallar giriyor. Buna uygun da kendine has Yanardönerlik geçerli olmaya başlanıyor. Hemen güncel canlı örnekle başlayalım: düne dek sadece medyadaki konuşulanlara bakın. Birileri sistemi eleştirirken, değişecek bir şey yok veya sorun başka yerdedi denilip hep sandığa gitmeyecekelrini söylerler. Hele de partili olup da ya istedikelrini alamayan veya tarafcıl oldukları kesimi savunamayan kişiler hemen “bunlarda iş yok, Hepsi ayani, onun için sandığa gitmeyecem” lafları havada uçuşuyordu. Aynen, onları dinleyen, izleyen kesimler de boykot etmeliğiz demeğe başlar. Bakarsanız, önemli CTP UBP ve diğer partililerin dahi bazı kesimleri ayni havadan uzun hava çalar gibi söylüyorlar. Hele de yanardöner bazı gazetecilerin de ateşlemesiyle de bu ktürkü acemi akorla bolca okunur…
Fakat seçim sürecine girince, çoğu aybni kesim bu defa boykot veya sandığa gitmemenin oldukça yanlış olduğunu haykırmaya başlar. Çünkü dönem değişti. Seçimsiz koşullar değil seçim sürecine girildi. Dikat edin birçok konuda ayni Yanardönerlik hemen gündeme gelir. Boykot da bunlardan birisidir. Hele de normal koşulalrda durmadan sandığa gitmeyeceğini söyleyen kimi medyacı, birden sanki onlar değilmiş gibi boykot yapmanın zamansız ve yanlış olduğunu durmadan tekrarlarlar. Daha dikati çeken durum, bu tavrı genelde öncesinde tersini savunan kesimin yapmasıdır. Daha ielri gibip, boykotun karşı tarafın “ajanıymışsın” gibi de söyletilmesidir.
Konu sadece boykot değil. Başka Yanardönerlikler de hemen sırıtmaya başlar. İlk adımdan aday adaylıkla göz kamaştırır. Öylesi adaylar etrafta öylesi partilerde dolaşır ki ibretliktir. Önemli ispiyonculuk yapan kişinin, birden muhbirlik yaptığı partiden aday olması, durmadan birokratik araştırmaları eleştirilenleri aday listesine alma tuhaflıkları, seçim döneminin önemli Yanardönerlik ilk görünen net figürleridir. Hele bazı tesadüfmü grçeklik normalliğimi bilmediğim gibi: Eflasyonu açıklayan istatistik dayre müdürlerinin iki büyük partiden aday olması resmi gayet mübnasiptir. Herkes onların yanlışlarına veriştirirken, birden gayet iyi birokrat insan olarak aday olması herhalde tesadüfün ötesinde içeriği vardır.
Alıştığımız seçim dönemi kuralları işliyor. Beyenmeyip de ötekisinden aday olmak isteyenden tutun, en kirli ilişkiler havada savrulup destek buluyor. İnanılması güç sözler insanların kucakladığı beklentiler konumunda yerini alıyor. Beklentielrle karşılanmayınca tepki koyup başkasına giden, daha fazla çıkar için direnip küsmeceyle atıp tutup pazarlık arayanlar bolca etrafta dolaşır. Seçim siyasal denilir de siyasaldan öte siyasetçilik ve çıkar etrafında uçuşur. Seçim öncesi yapılanlar unutulur. Unutulunca da atış serbestir. Hele de kendine öncelik bekleyen, seçimlerle pay kapma peşinde olanların durumları Yanardönerciliğin seçimsel ödülü şeklinde yarışılınır. Nitekim, son vergi artırma yasası gündeme gelince, birçok yerden gelen bilgi beni yine haklı çıkardı. Herkes yeni konulacak vergiden şikâyetçi. Ama, söylemek de istemez. Birileri işe alınacak evladını, başkaları havvadan gelen teşviği kimisi de alacağı avantayı kaybederim korkusuyla vergi artırımını gelip kendinden oy isteyen bazı partielre söylemez. Size söyleyip sizin seslendirilmesini ister. Çünkü gelene “evet efendim, bu kadar oyum var. Benim işimi de yapacaksın” beklentisi vardır.
Bir başka acıtan gerçekler manzumesi: hafta başı Avrupa gazetesinde 3 kişinin ortak resmi çıktı. İçinde kendine dışişleri bakanı diyen kişi de vardır. Ötekisi ise son günlerin operesyonlarındaki merkezinde olan ve eski Lefkoşa Belediye başkanı danışmanıydı.. Ötekisi daha vahim. Fakat, brakın istifa veya eleştiriği haberi dahi yapılmadı. Seçim dönemi olması nedeniyle öteki partiler bu resmi kulanıp lehlerine çevirme çabası gösterilmedi. Yine hala tutuklu olan Falyalı hakında internetde ERK Acarerin yayınladığı haber bilgisi dolaşıma girdi. Bazı görüşmeler belirtildi. Ses çıkmadı. Oysa, ilgili ilişkilerde kulanılan bazı isimleri dolaylı veya direk daha önceki adapas gibi sgandalda da duyduk. Oda unuturldu. Demek ki Seçim dönemi dahi bazı konulara dokunulmazlık zırhını kıramaz demektir.
Sonuçta seçimler yapılacak. Yaşananlar da unutulacak. Beklentilerin çoğu da olmayacak. Hele de krizler dalga dalga geldikçe çaresizlikten yeni şartların Yanardönerciliği başlayacak. Seçim dönemli değil normal koşulların kuralları işleyecek. Kazansız durumlar ise dönemin durumuyla yeniden yanarlaşacak.