* denir ki “boykot böyle olmaz”, “boykot örgütlü olursa işe yarar” bu argüman için ilk sorum kim dedi? nerde okudunuz? Boykot kutsal kitabı var ve boykot yapmanın caiz olması, helal boykot için uyulması gereken usuller var da bizim haberimiz yok?!
* Kimileri diyor ki “Lenin dediydi ki”; Marxist klasiklerden cımbızlayıp alıntı yapılması 1970’lerin sol içi yaygın manipülasyonu idi, tüm ustalar, somut koşulların somut tahlilden bahsederken 1920’lerde Lenin’in sözü ile boykot nasıl yapılıra karar verecekler için, çok net söyleyim, Lenin dönüp gelse bunu söyleyenlere karşı “ne yapmalı 2021” versiyonunu çıkarır ve herkese cevabını verirdi… Lenin’in yazdığını doğru anlamak için bütüncül okuma yapmak gerek mesela Karl Kautsky’in parlamentarizm üzerine yazdıkları için Lenin’in yazdıklarını çok iyi okuyun, iyi anlaşılır… Bu arada devrimciler hiç boykot yapmadı da denir, o dönemin özgün koşulları içinde Lenin Duma seçimlerine hem katılma kararı aldı, hem de boykot etti… Ayni şekilde Dev-yol gene kendi özgün koşullarında farklı seçimlere hem katılmış, hem de boykot kararı almıştır, örneğin Devrimci Yol dergisi 31 sayısından okuyalım “örneğin, Lenin’in İngiliz ve Alman “sol”ları ile olan tartışmalarda “bir genel ayaklanma koşulları bulunmadığından, parlamenter mücadele yollarının reddedilmemesi gerektiği” şeklindeki çözümlemelerinden kalkılarak, “Türkiye’de Lenin incelediği duruma benzer bir durum varsa seçimlere katılmak gerek, hayır bir genel ayaklanma için gerekli gördüğü koşullar varsa o zaman boykot yapılabilir” şekilde bir tutum teorik olarak tamamen saçma bir şeydir. Eğer gerçekten böyle bir şey geçerli olsaydı, gene Lenin’in İngiliz komünistleri için “henüz emekçi kitleler açısından bir umut olarak görülmesi nedeniyle İngiliz İşçi Partisinin desteklenmesi” önerisinden kalkılarak Türkiye’de de “CHP’nin desteklenmesinin doğru olduğu” sonucunu çıkarmak mümkün olabilirdi. İşte bizim oportünistlerimizin yaptığı da bütünüyle bundan ibarettir. Bu anlayışın ya da yönetsel çarpıtmanın varıp dayandığı yer ise ayaklanma koşullarının hazır olacağı bir döneme kadar barışçıl ve parlamentarist mücadele yöntemlerini temel alan revizyonist çizgidir. Bütün Boykot aleyhtarı grupları ayni siyasi tavırda birleştiren ortadaki ideolojik temel budur”…
* denir ki “boykot UBP’ye yarar”, “sol zarar görür”, siyasal parti terimi yani “political party” parça anlamındaki “part” kelimesinden türemiştir, yani tüm siyasi partilerin seslendikleri kendi toplumsal parçası var, herkes kendi parçasına sesleniyor, solda olduğunu söyleyen partilerin kendi toplumsal parçaları ile ilişkileri kötü ise, bunun sebebi elbette bizik de çünkü benzer toplumsal parçaya “bizce” doğru siyasetin ne olduğu konusunda çağrılar yapıyoruz, deşifre ediyoruz, günün sonunda bizimle hareket etmesini istiyoruz, bu nedenle yıllardır ayni tuhaf tartışma içindeyiz, YKP 1990’larda seçime girdiğinde solu bölen ve UBP’nin hükümet olmasının önünü açan parti suçlaması ile karşı karşıya kalırdı, şimdi de solu zayıflatan ve gene UBP’nin hükümet olmasını sağlarız eleştirisine uğruyoruz, tuhaf değil, bu iddiadaki parti taraftarı kendi seslendiği toplumsal parçayı ikna edemedi, mobilize edemedi, bir şekilde küstürdü, bunu her dönem yaşayanlar logo, parti rengi, liderliği, programlarını değiştirip, kendi toplumsal parçasına yeniden sesleniyorlar, başaramadıklarında ya yeniden değiştirecekler, ya da suçlayacaklar, kolayı suçlamak! YKP, kendi programı, kurultay kararları çerçevesinde tespit ettiği toplumsal parçaya çağrı yapmaya devam edecek, onun parti organlarının aldığı karar çerçevesinde çalışma yapmasını engelleyeceksiniz? bu demokrasi mi? teknik olarak yapılan bu, kendi başarısızlıklarını, küstürdüklerini, ikna edemediklerini kendi yanlarına çekme çalışması yerine bizlerin susmasını istemek maalesef başka anlam ifade etmiyor… bu dönemde ilkesel olarak sağdaki siyasi partiler bizlerin esas kavga alanımız, diğer kesimlerle elden geldiğince aşırı derece gerekmedikçe polemiğe girmeyeceğiz ama seçtiğimiz toplumsal parçaya da seslenmeye devam edeceğiz, diğer solda olduğunu söyleyenlere de tavsiyemiz anti-demokratik şekilde bizi susturmaya uğraşmak yerine political party olduklarında hatırlasınlar kendi “parts’“ yani parçalarını ikna etsinler, sorun bizlik değil, biz susarsak kitleler akın akın bazı partilere gitmeyecek…
* denir ki “boykot bir işe yaramayacak” “boykot kaç olursa yarar?” “dünyada katılım oranı düşer, ne işe yaradı?”, bu aslında yukardaki cevap ile ayni, kafanızı bu sorular ile meşgül edeceğinize herkes kendi işini yapsa, insanlar ikna edilse sorun çözülecek, ha ikna edemiyorsunuz? e bunun sorumlusu biz değiliz! Katılım oranın düşmesi işe yaramaz mı? hep söyledim, söylemeye devam edeyim Türkçe haber kaynaklarını takip etmek dünyayı anlamamayı getirir, dünyadaki binlerce kurum katılım oralarının kendi çıkarları için yükseltilmesi için on yıllardır binlerce döküman üretti, hade okumazsınız Discovery Channel’de belgeseller var, Obama, Biden nasıl seçildi, onları seyredin, geleneksel olarak sandığa gitmeyen “diğerleri” nasıl ikna edildi, neler yapıldı, adım adım görün… yani sandığa gitmemek işe yarıyor, ABD yıllardır Afro-Amerikalılara sistematik olarak arkasını döndü ama şimdi seçim kazanmak için onların ikna edilmesi gerekti, ne sözler verildi, ne politik değişimler yapılmaya çalışıldı ve mobilize edildiler, seyredin öğrenin, evet birçok yerde sandığa gitmemek işe yaradı yarıyor, ötekilerin sesinin duyulması, bazı siyasi ortamların dönüşmesine yarıyor, kimi zaman sessiz bir protesto anlamında, kimi zaman bağıra çağıra kampanyalar işe yarıyor, katılım düşünce meşruluk sorunu ortaya çıkıyor, kimi partiler oy kaybediyor, kimi partilerin toplumu temsil etmediği afişe oluyor, bir şekilde dönüşümler yaşanıyor, işe yarıyor… bu seçimde Türkiye’yi yönetenlerin bu derece müdahale ettiği koşullarda, Türkiye’yi yönetenlerin dünyaya dönüp ‘işte bak bu da Kıbrıslı Türk idaresi beni istiyor, ben de onların yanındayım’ demek için güçlü destek istediği bir zamanda, bu destek yok denmesi sizleri neden üzüyor? bizim esas dediğimiz bu, seçilecek olanın arkasında Erdoğan’ın istediği gibi destek yok dendiğini ortaya koyuyoruz rejim sorunu var diyoruz, Erdoğan ile mesafe koyanla bizim ne derdimiz olur?