Dünyada birçok önemli sorun, günceleşmiş şekliyle ordan oraya yaşamaya hız veriyor. K. Kıbrıs da bunların çoğunu direk ya yaşıyor veya direk hisetmektedir. Tersinden, yaşamasına karşın, tam tersi algılama veya daha kötüsü farkında olmamış gibi geçip gitmesidir. Göçmen, mülteci akışı bunlardan en can yakanlarından birisidir. Genelinde kapitalizmin siyasetinin sonucu oluşan göç dalgaları savaşların, ekonomik krizlerle oluşan yoksuluklar, ekolojik krizlerle yaşam şansları kalmayan milyonlarca insanın çaresizce baş vurduğu bir hareketliliktir. Kaçışın bir anlamda ifadesidir göçmenlik. Değğişik nedenelri yanında, siaysetin tetiklemesi veya mafyalaşan sistemin bu yolu kulanarak insanları ordan oraya savrultularak kar kazanmasının da esrumanları oldular.
Kısa zaman içinde, önce Güney Kuzey Akdeniz göçmen boyutunu duyduk. Denizlerde binlerce insanın çaresizce ölümünü duyduk. Berlili tetbirler alındı. Sonra, Türkiye Yunanistan sınırındaki mülteci kirli kulanım politikasını gözelrimizim önünde oynandı. Bunu da kanıksadık. Uzakta, ABD Meksika sınırındaki sorun nedeniyle duvar çekilmesi haberleriyle de karşılaştık. Birçok ülke sınırı göçmenleri engelemek adına duvarlar örülüyor, tehlikeli dikenli telelr çekiliyordu. Oysa, Almanyada Berlin duvarı yıkılırken Neler söylenmedi ki!
Şimdi de sıra Belerus Polonya sınırında yaşanıyor. Belerustan Polonyaya göçmen mülteciler geçmek istiyorlar. Polonya ise kabullenmiyor. Önceleri Litvanya gibi ülkeler de dikenli duvar çekip engel olmaya çalışıyordu. Batı kamuoyu bunu hemen kulanmaya başladı. Direk hedefe kondurtan Belerusa karşı ambargolara dek yeni tetbirleri vurguladılar. Polonyaya destekler yağdı. Hele de AB merkezli tutum adeta “gözlerimizi yaşartır gibiydi”. Oysa biraz bilginiz varsa konbudan çok önemli kuşkular çıkarmanız kolaydır. Kıyasta en basitiyle ayni anbargoları neden Türkiye Yunanistan sınırında ileri sürülmediğini sorarsınız. Yanıtını da bulunca, çifte tavırlıklar suçlamanız kolaydır. Ama, bedel hep savaşlardan, yoksuluktan kaçan insanların ödediği de kesindir. Üstelik ne tesadüftür ki Belerus sınırnda bekletilen mültecilerden bir kısmı ırak kökenlidir. Polonya da günümüz ırak yıkımının oluşmasında direk tavrı oldu. Irakın işkaline katıldı. Bu insanların mülteci göçmen olmaalarında Polonyanın da katgısı vardı. Ama, bunlar söylemekten hep kaçınılıyor.
Bir başka nokta da şu: Belerus son dönemde renkli devrimlerle şekillendirilmek istenen ülkeydi. Başarılamadı. Lukaşenko iktidarını korudu. Avrupa bundan hoşnut kalmayıp ambargolara girişti. Belerus Ukrayna olmadı. Polonya ise AB üyesi. Ancak, son dönemdeki siyasal gelişmelerle, otoriter Bonapartis tipi devlet şekline geldi. AB ile ters kararlara sahipti. Hukuki yönden de AİHM kararlaarının belirleyici olduğunu ret etmeye başladı. AB içi çelişkileri var. Fakat, iş Belerus olunca, istenen renkli devrim gerçekleşemeyince, bu defa ayni AB Türkiyeye veya Afrika ülkelerine uygulamadığı ambargolara yönelmeye başladı. Buda, politik ikiyüzlülüğün önemli kanıtıdır.
Bu gelişmeler olurken, bedeli elbet savaştan, yoksuluktan kaçan insanlar ödüyor. Ordan oraya, mafyaların, devletlerin tutsağı halinde savruluyor. İlginç gelip konuşulmayan başka bir olgu da şu: Belerus sınırında bekletilen mültecielrin önemli kısmı hat ta tümü denecek sayısı Müslüman kesimindendir. Nedense, onca övülen Müslüman ahlaklı ve insani koşulları burada görmek münkün olmuyor. Kimse şu soruyu sornmuyor: inançlı olan bu göç dalgasındaki insanlar, neden Müslüman refah devletlerine değil de “kafir” diye isimlendirdikleri ülkelere gitmek istiyor? Bu soru da doğru dürüş sorgulansa, beraberinde düşünsel önemli etkisi de mutlaka olacaktır. Üstelik, yine Belerusa taşınan birçok mülteci göçmenin Türkiye Hava yolları tarafından Belerusa taşındığı da başka bir handikaptır. İnsanlar muhteşem Türkiye değil de ısrarla Avrupa seçkisi yapıyor.****
Yukarda özetlenen binlerce insanın Belerus Polonya sınırındaki sıkışmışlığı içinde akla gelen bazı sorulardır. Bunu kısa zaman önce Türkiye Yunanistan sınırıyla direk filim seyreder gibi yaşadık. Aynisi son Güneyden gelen demeçle de tekrarlandı. Kıbrısın kuzeyinden Güneye onbinin üstünde mültecinin bu yıl içinde güneye geçirildiği belirtildi. Bunun tısı dahi tepkisel sorgu olamadı. Birielrin göç eden insanların rantıyla mafyalaşarak oynamaları normalleştirildi. Belerustaki yığılma ve Polonya gerçeği kadar. Kıbrısın konumu nedeniyle iser denizden ister sınırdan insan ticareti dereceinde kulanıldığı utancı da burada yaşatılmaktadır. Öyle doğaalaştı ki siyasal erk bunu kulanımda kulanmak istemediği müdet ce haberi, gündemi dahi yapılmamaktadır.
Kısaca, kapitalizim çürüyor. Özü kardır. İnsan faciyalarıyla dolu eşitsizliklerle örüldü. Bunun sonucu, yaratılaan sistem insan acılarıyla doludur. Mültecilik de sonn yılların kabaran dalgasıdır. Ülkler siyasal sorun yaptıkça ancak gündem olma şansıdır. Şimdi de Belerus Polonya sınırı buna nasip oldu. Yarın başka yer de mümkün. Ama, gerçek, Kapitalizim eşitsizliklerle sömürdükçe savaşlarla Pazar elde ederken, bedelini hep insanlık ödeyecektir.