Artık, bize sunulanla kıyas yapma, düşünce geliştirme davranışı nornalin de ötesine geçti. Fıkranın tehlikeli dediği “cahil olup da cahiliği kabul etmeğip, bildik sanmanın” tehlikelerini de aştık. Bile bile yalan söylemek, ötekisi de çıkar adına bunu kabullenmesiyle, banbaşka dördüncü ayak da oluştu. Cahil, bilgili ikilemine nasıl ki tehlikeli olanın cahil olup da bilgiç sanılmanın duruşu söylenirken, şimdi de direk yaşayarak en yalın yalanı sırf çıkarına veya devşet aşkına doğru kabullenip menfaat sağlayan önemli kitlelerin de oluşmasıyla yeni denklemin kurulmasıdır. Böylelikle yönetici veya kendine bilimci deyip de cahil olanın kolay kolay ikna edilemeyeceği gerçeğine, çıkar adına bunları kabullenip çıkarla oluşan ve oda normaleşen dördüncü ayağın artık imkar edilemez haldeki yaşanırlığıdır. Bunu son günlerde öyle net yaşıyoruz ki çöken kurumsallaşma ve krizlerin peşpeşe yakıcılığına rağmen “normal hal, başarılı gidişat” diye söylenip bunu çıkar kültürleştirilen önemli kitlelerin de kabullenmesi gibi acı yaşanırlıkla birlikte savrulmaktayız.
***
Burası biraz daha vahim: çünkü bilimsel rakamların tartışılması için, önce nifusun bilinmesi gerekir. Nifusu net olarak söyleyen yok. Ama, ulusal gelir, büyüme gibi rakamları hep tartışırız. Oysa yaşanan eflasyon gibi gerçeklerle, açıklanan resmi rakamların dahi ters olduğu çoktan kanıtlandı. Ama, bunu önce tepki göstererek, sonra kabullenip, belirli kesim alacağı parayla iliştirilme kısırlığına dek geriledi. Bunları çoğaltmak mümkün. Hele şu pratikler; hapisaneye bakınca suç oranında yurtaş ollmayanlar çoğunlukta, birçok kamu okulunda vatandaş olmayan öğrenci sayısıyla karşılaşmak sürpriz olmuyor… Nifus bilinmeyince de planlama, ulusal gelir gibi konuların da içi boş olmaya adaydır. Hele şu paradoks oldukça doğallaştı:birokratken resmi görüşlri savunup işbirlikçi olan kişilerin emekli çıkınca bu defa gerçekleri aramaya başlaması tavırları sık sık yaşanmaya başlandı. Doğayı katledenin, emekliliğinde çevreci olması veya planlama başında tüm manüpüle edilen rakamların imzacısının birden muhalefet veya emeklilik döneminde de eleşetirmesi ironisi de yaşanır normali oldu. “Ödül bey” bu renkli örneklerden birisidir. Eflasyonu açıklayıp eleştirilere karşın “bilimselliktir” derken, şimdi emekliliğinde veya benzer koşulda muhalefeteders vermesi gibi….***
Bunları neden sıralıyorum: artık iş zıvanadan öylesine çıktı ki krizlere karşı verilememe, teslimiyetin gidrek kendilerini silikleştirdiği ortamda, daha bir atmalar yüksek sesle artıyor. Birisi Singapurdan ötekisi Tayvan olmaktan söz ediyor. Üstelik, “tanınmamaşlık örneği” diye de yuturmakla konuyu tamamlıyorlar. Elbet Anavatanın aşkıyla ve teslimiyetin itibarıyla atıp tutmak kolay. Müdahalelerle koltuklara gelişleri net iken, sıkılmadan bunun “demokrasi dersi” denerek övmeleri gibi. Yolları Türkiye olunca, orada da işler benzer. Yalnız daha otoriter ve üst telden yapılmaktadır. Bizimkiler dediler ya “Singapur ve Tayvan” hemen türkiyedeki ayni dönemli ses Hapıonyayı örnek gösterdi. Eski Başbakan Binali herhalde yaylan tartışmalardan da bunalarak Amerikan eflasyonu ile kıyas yapıyordu. Tam da bunlar uçuşurken de BBC sitesinden şu haberi okudum:
Japonyada yeni mali destek paketi açıklandı. Diyeceksiniz ne oldu: Çünkü kıyas Japonya ile yapan AKP başkan yardımcısı, Türkiyede işlerin yolunda olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Tam da Türkiye Japonya denklemiyle Türkiyedeki çöküşü gizlemeye çalışırken, yukardaki haberi okuyana biraz soğuk duş yaptıracak derecededir.
Japonya pandemi nedeniyle oluşan konuma yeniden mali yardım paketi açıklıyor. Elbet Türkiye ve K. Kıbrıs daraltısında olanlar bu süreçteki yardım gerçeğinin de ne olduğunu herhalde hatırlar. Konunun daha da önemsenmesi gereken noktası; Japonyanın ayırdığı yardım paketi Türkiyenin önümüzdeki yıldaki Bütçeden daha fazla oluşudur. Yanlış okumadınız: Türkiyenin önümüzdeki yıllık bütçesinden oldukça daha fazladır. Üstelik çocuklara da epey yardım içermektedir. Japonyada ayrılan miktarın fazla olduğu tartışmaları da başladı. Özellikle bazı çocuklara verilecek yardımın zaten kulanılmadığını da belitiyorlar. Deneyim ise Japonyada daha önce yapılan yardımları beklenen kulanımı sağlamadığı da anlaşılıor. İnsanlar tüketmek yerine tasarrufa önem veriyorlardı. Piyasa beklenen tüketim harcamasını yakalayamadı…
Tesadüf mü bilmem. Elbet tesadüf deyildi. Nerden bilecek ki yeni Japonya başbakanı Türkiyeden birinin gelişigüzel açıklamasıyla kıyasa gireceklerini! Ama oldu. AKP li Chahit bey Japonya örneğini verirken, elbet birçok yandaşın da inandığı kesindi. Şimdi, bizim kiler Sİngapuru tanınnmamış yapmış, çokmu? Hele de Tayvanın adını çok derken bir zamanlar B.M. üyesi olduğunu ve Asya kaplanları örneği oluşturulduğu konumundan haberleri var mı, emin değilim. Ama, bu saçmalamalar oluyor ve olmaya devam edecektir. SÖmürgesel gerçeğimizin ilhak dönüşümlü kültürleşmenin birer sonuçlarıdır. Çünkü sistemle birliktelikle inananlar olacaktır. Tıpkı hep yakınırken, makamcı karşısında övgüler yayan iş adamlarımız ve ünüversite patronlarımız gibi. İnanmayan Pazar Sabahı Sucuoğlu ile iş çevrelerinin açıklamalarını BRT ekranından geniş şekilde yakalar. Kendimizle kendimizi kandırırken, bazı Japonlaşma, bazen de Singapur rüyası uyanık ken görmek normaldir.