yaklaşımlarÖzkan YıkıcıŞaşkınlık değil, bayılıyorum! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Şaşkınlık değil, bayılıyorum! – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Birilerine utanmaz derseniz ve o  gerçekten yaptıkları için utanmıyorsa,bir faydası olmaz. Kocaman yalanlı söyleyenlere, bunun yalan olduğunu vurgularsanız, onlar bundan hiç alınmaz, dahası daha büyük yalanı da söylemeye devam eder. Çirkefteki olana siz kokuyor drseniz, onlar bundan dolayı ters tavır deyil, sizin yalan söylediğini vurdular. Birçok yapının kötü olup varlığını söylerseniz, karşınızdaki bunlardan ya korkuyor veya çıkar sağladığı için, bunu görmezlikten gelir. Kelimeleir yanlış kulandığı için eleştirince, size önem vermeyip bildiklerini okurlar. Daha bu gibi kuramları ve kavramları sıralamak mümkün. Fakat, ek olarak sıraladığımız ve öteki deyerler kültürleşip örgütsel güçhaline de gelince, artık bunların normal hal haline gelip, sizin gerçeklerini de yeren tutumlar sergilenmektedir. Yalancıdan, uutanmazdan, hırsızdan, faşistden ve nice deyeri taşıyan kişi veya devletlerden normal hal beklemek, yaptıklarından özleştiri vermesini istemek, oldukça yanıltıcı hayal kırıklıkları dışında bir şey kazandırmaz. Hele de kitlesel potansiyel destekleri de olunca, yalanla cihaletin bütünleştiği kitle sizi yerden yere vurur… Doğrusu, böylesi bazı sergilenlere de nben yeri geldiğinde gerçekten bayılırım!

Yetmişler ortasında Kıbrıs fiylen ikiye ayrılır. Gerek Kıbrıs seminer hazırlama sürecinde karşılaştığım birçok bildiğimin yalan olup siyasal öngörülerim de geliştikçe, bazı düşünceler kafamda netleşti. Yetmişyedide siyasal Kıbrıs hareketine  girip hem çalışmak hem de kendi politikamızı oluşturma dönemine geçince, şu basit gerçekleri yarınlar için hemen özetlemeye başladık: “Gidişat, böyle giderse, K. Kıbrıs sömürgeleşip, işkal altında kaldıkça, fuhuş, kumar, uyuşturucu gibi birçok olumsuzluk kuurumsalaşıp ekonomiden kültüre hakim olacak” tesbitini yaptık. Doğrusu, günümüzde yaşanan güncel koşullar bunun kanıtıdır. Ayrıca, seksenler başına dek sürdürdüğüm K. Kıbrısın sömürgeleşme şekli üzerindeki çalışmalarımla, Klasik sömürgecilik, Yeni sömürgecilik ve ilhaklaşma gibi kuramlarla oluşturduğum birikimle, Kuzey Kıbrısın klasik sömürgeleşme tipi dyeil de gelecekte ilhaklaşma üzerinden yapılandığına inandım. En net örnekler ise taşınan nifus ile defakto dyeiştirmesinden tutun kültürel dönüşümler ve ekonomik yıkımla gayri nizami işbirlikçi sermaye oluşturma örnekleri gibi birçok gelişen kanıtla bunları savunmaya başladım. Basit gibi gelse de özellikle klasik sömürgeleşme ile ilhaklaşma farklılıkları bana bazı ip uçları verdi. İngilterenin Kıbrıs sömürgeci efendisi olma ile o  dönemdeki sömürge ile ilhaklaşma ikili davranışlar bana epey ders veriyordu. Nitekim, tüm bunların yanında, bizim hareket içindeki bazı arkadaşlarla da durumun önemini bu noktadan anlatıyorduk. Uyuşturucu hiakayeleri başladı, nifus taşıması özellikle 81 seçimleri sonrası kimisinin de geri gönderilmesiyle daha dikkatli yapılması da tesadüf deyildi. Sonuçta, günümüze gelince, odönemin çalışmlarıyla varılan sonuçlar oartada.****

Yukarda özetlediğim birisi kvramların pratikle kıyası ile yakın dönemdeki Kuzey Kıbrıs ilk çalışma örnekleri, şu günlerde etrafta uçuşuyor. İşbirlikçi yönetimlerin nereye dek geldiğini, UBP kongreli kaçkaçlı günler ve en önemlisi normal halde konuştuğumuz mafya tipi olayların  pratikte aldığı görünüm, resmen bizim çekilen resmimizdir. Videyo olayı, UBP kongresi, saraydaki “liderin” içi boş teslimiyet dolaşımları, bildiğimiz ve konuştuğumuz, ancak resmi alanda söylemedmekten kaçtığımız mafya olayları hepsi bir arada birleşerek yaşanıyor. Tabi ki medyada korku veya çıkar adına çoğunu görmeme veya görmek istememe ikilemle sığlaştırma habrrciliği de aldı başını gidiyor.

Bu arada yaklaşık 1  haftadır Türkiyedeki muhalif medyayı da izliyorum. K. Kıbrıstan politikacı ve gazeteciler ekrana çıkartılıp buradaki gelişmeler soruluyor. Bilgi almak i  istiyorlar. Fakat bizimkiler öylesine kaçıyorlar ve burdaki konuşmama veya konuşamama tutumunda oluyorlar ki gereken gerçekler net olarak anlatılmadı. Bilmiyorum veya türkiye şükranıyla geçiştirme hala rövançta. Ozaman, gelişmeler hakında bilgi almak isteyen veya Türkiye kamuoyunu bilgilendirme adına sarfedilen sözler, sonuçta belirli kesimin Kıbrıs algısını da oluşturuyor. Ozaman: dönüp de Türkiye kamuoyunu eleştirmek, ilgisizliğini söylemek de bizim ayıbımız olmaya adaydır.

Bir de tersini belirteyim: Özellikle Tele 1  prokramında herkesin beyendiği Nur Batur gibi gazetecilerin hala Denktaş kuşatmasını yaramadığını acıyla izledik. Hele de K. Kıbrısta Türkiyenin açık müdahalelerine rağmen, hala buranın Rumlara teslim edileceği Denktaş söyleminde olması, çok üzücüdür. Buda türkiyedeki devletçi refleksli Kemalistlerin adeta Denktaş hastalığının nedenli derin olduğunu yeniden kavrıyorum. O  zaman bizim işbirlikçi kesimin AKP oluşlarına da kızmamak gerekir! Zaten bunun çelişkisi Türkiyede muhalefet ekseninde kısa zaman sonra yaşanacak: Suriye tesgresinde, suriyeyi odenli eleştiren CHP evet oyu verirse kim şaşırır?

Doğrusu, ben bunları izlerken, kızmıyorum. Bayılıyorum! Gerçekleri anlatmadan, önemli yanlışlarla bilgi algısına oynamanın sahnesini seyrediyorum. Bir haftadır Türkiye medyasındaki politikacı, gazeteci geçişinde resmen gülerek bayılacak hale geliyorum. Bilip de “bilgim yok” diyen gazeteci veya Mehmedali beyin resmen şu kaçışla “eskiden de öğrencileri sürdüler” deme kaçışı, resmen insanı bayıltacak derecede kendinden geçiriyor. Böylesi dönemeçlerde de ne sıkılma,ne de utanma var. Zaten bu yaşam tarzı da normal hale geldi. Baızısı da bilir ki istenmeyeni söyleyince, ya işini kaybeder, veya linç edilir. Bunun örnekleri çok. Son sözüm ismayil Saymaaza: gerçekten K. Kıbrısla alakalı çoğu söylediği bizim katılımcının söylemekten kaçtığı gerçeklerdi. Bu araştırması tepriğe adaydır. Yalnız, İsmail şunu bilsin, Denktaş döenminde demokrasi falan yoktu. İkincisi BRT şu anda TRT den  farklı deyildir. Nedense Nur Baturdan öteki Türkiye gazeteciler hep Denktaşı demokrat görme paranoyasında. Kemalistleri dahi ne hale getirdiği ortadayken, nedense bu gerçeklik sığ duvarı aşamadı. SDentktaş paranoyası ve Türkiye kısgacı iki tarafta aşılmaz duvar oldukça, iki taraflı aydın ve demokratların doğru alanda buluşması mümkün olmayacaktır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin