Siz açılan bir yarışa girersiniz. Diyelim ki adı fotoğraf olasun. Yarışma yapılır, yarışmayı da ilgili kültür makamı düzenler. Ödül de para olmaktadır. Yarışma yılın başında sonlanır. Sonuçlar açıklanır. Aradan aylar geçer. Pek de törenle ödül verimeme durumu yaşanıyor. Yaklaşık 8 ay sonra ödül kazanan sanatçılar çağrılır. Tören yapılır. Kurdele kesilir. Eserler sergilenir. Baş makamcı yine papağan gibi ama “dangadunga” savurmaya başlar. Kelimeler karışır ve hamasinin sanatsal tekerlemelerini veriştirir. Tam bir ırkçı hamasi sanati övgüleriyle dolu övünme nutkula çevrilir. Derken, ardından alanın makamcısı da övgüleri dizer. Tören biterken de ödül alanların eline birer zarf verilir. Herkes, zarfta para olduğuna inanırlar. Zaten ödül karşılığı da paraydı….
Evlere giderler. Zarfları açarlar. İçreisinde para beklerken, para deyil de bir teşekkür yazısı ise teknik nedenle paranın gecikerek verileceği müjdesine kavuşurlar. Bilmem siz olsaydınız ne derdiniz. Herhalde makamda olsaydınız övünürdünüz! Nedenmi: ilkleri gerçekleştirdiğiniz olayın zefkini yaşadığınız için. Olay ne isterse olsun. Hem haber deyeri vardır hem de aldatılmanın da öfkesi duyulması gerekiyordu. Gerçi, mutlaka ödül parası verilecek. Ancak,hamasi nutkun ve siyasal kulanımın içinde olmanızdan dolayı bir tepki duymak gerekirdi. Ekranda konuşan sanatçı fotoğrafçıları dinledim. Pek de şikâyetçi deyiler. Konuldukların yerden de öyle tepkili de deyilerdi. Yapanın fırsatçılıkla hamisiliği, kulanılanın da pek de tepki duymaması ikilemi, gazetelerin de çoğunun bu habere hiç önem vermemesine neden oldu. Oysa nadir ve anormal bir olaydır. Başka ülkelerde böyle tekil olayı pek duymazsınız. Daha hafifine dahi sanatçıların özellikle kulanılma nedeniyle ve aldatılma gerçeğinde tepkilerinin hoşgörülü olmadığı bilinmektedir. Örnekleri çok
Kısaca, Burası Kuzey Kıbrıs. Kimisi buna “KKTC” diyor. Övünüp egemenlik ve hoş görülü çağdaş kültürden dem vuruluyor. İşte size bir ilkler örneği ile sanat siyasal ilişkisi. Yorum sizin.********
Bir başka pencereye geçelim: gerçi daha önce de kısaca deyindim. Kalkınma bankası kurulurken, bankalrdaki hesaplardan toplanan parayla finansmanı oluşturuldu. Anlayacağınız, banka kalkınma kredilerini insanların birikimlerinden aldı. Bir kamusaal gerçek varken, dağıtımda da ta baştan kriter resmen yandaşlıktı. Bu nedenle herkesin bildiği “verilen kredilerin kulanımı ve geri dönmesi deyil, yandaşa kaynak aktarma gibi” işledi. Yeni kualisyon da tıpkı ötekiler gibi alınan koltuk hesabıyla Kalkınma bankasına yönetim krulu atar. Daha ilk atamayla, önceki Koperatif yönetim kurulunda sgandalarıyla sorgulanan kişinin de olması tesadüf deyildi. Partinin herşeye rağmen siyasal seçkisi buydu….
Yeni yönetim tıpkı ötekiler gibi davranınca, elbet bazı çevreler atanıp da eskiden sorgusu olanı konuşmaya başlar. Oda kamuoyunu deyiştirme adına birlkaç gazeteciği çağırıp sadece dilediği yöneticileri de alıp karşı saldırıya geçer. Bu tür örgütlerde karşı saldırı için hep önemli mavzeme bulmak kolaydır. Bu da hemen görüldü. Verilen kredilerin Y.53 si geri gelmedi. Yani buharlaştı. Kimse hesap sormadı. Baanka tehlikede. İnsanların kaynaklarıyla oluşturulan banka, kalkınma adına siyasal rüşvet dağıtıp bunu da geri almadı. Böylelikle kulanılan kredilerin yarısından fazlası uçup buharlaştı. Kimse tınlamadı. Muhalefet muhalefet aşkıyla fazla saldırmadı. Ama, açıklamayı yapan kişinin geçmişteki başka Koperatifteki yaptıkları hatırlatıldı. Ben de daha geri giderek, başta Mağusa hastahane yolsuzluğu kuşkularına dyeindim. Birkaç gün konuşulur gibi oldu. Herkes kendi penceresinden işine geleni alıp deyerlendirdi. Ama, soruşturma falan pek duyulmadı. Bu arada açıklamayı yapan yetkilinin eskideki durumu merkez bankasınca soruşturulduğu bilgisi de arada eridi.*****
Bizim coğrafyamız böylesi acayip ama normalik gibi akıp giderken, bağımlı olduğumuz Türkiyeden de benzer gelişmeler duyuluyordu. Nede olsa Türkiyede ne varsa, burada da olacakmış! Hele son günlerdeki kurultay makam ikileminde tuaflık normalik şarkısı çok söylenmektedir. Şükranı tekbir gibi çekip vurgulayan veya yalakanın teşekkürü ile talimatın alınma biçimleri adeta Türkiyeleşmenin yeni senfonik başlangıcıdır. Onun için oradan gelen haberler, buranın da yarınıdır.
Norml olarak, mahkeme kararı eyer uygulanmazsa, polis devreye girip bunu uygular kriteri işler. Devlet yönetimi ve yargı gerçeğinin işleyiş ilkesidir. Türkiyede Büyük Adada bir isgele yerinin mahkemesi olur. Mahkemeyi belediye kazanır. Yer Erdoğanın oğlunun Bilalin işdiyari konseyinde olan vakıfın işkalindeydi. Belediye inzibatı yeri boşaltmaya gider. Karşısında devletin polisi ve çelik kuvueti bulur. Dahası, ufak bir gençlik kesimi binayı işkal edip tetbir getirmeye başladı. Bir ara polis inzibat çatışması dahi oldu. Binauyı boşaltmak isteyen inzibatı devletin polisi engelemeye başladı. Tam bir Türkiye fotoğrafı. Yoruma gerek varmı?
Garo mafyan HDP vekili. Meclisin açılmasıyla yeni fezlekesi de meclise geldi. Savcılığın suçlamasına bakın: Pervin Buldan konuşurken, Mafyan oturuyormuş. Sesiz kaldı. Suça katılma nedeniyle veya hukuki deyimle iştirak etmesi nedeniyle dokunulmazlığın kaldırılması isteniyor. Parmak sayısı ve meclis kuruluna getirildiğinde buda olasıdır. Bir vekil bbirvekil konuşurken, ayni partiden olmak ve sesiz kalmanın suça iştirak olduğu ilkesi mecliste dokunulmazlığın kaldırılmasına dek neden olan demokratiklik….
Kısaca, burdan ve Türkiyeden bazı gelişmeleri özetledim. İnanılmaz gelen bu yaşananlar, aslında normaaleşen yönetim ilkesi haline geldi. Kültürleşip hukuklaşan ve siyasal yönetme şekli oluşan anlayış. Ancak örgütlü ve siyasal dönüşüm seçeneklerle ancak normal demokratik hale gelir. Bunu da unutmayalım.