yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGelgidiciydiler – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gelgidiciydiler – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Mutlaka önemsiz olsa da her yaşanan olay veya bulunan ülkenin örneklem sunacak yaşananları vardır. Bunlar zaman zaman örneklem olmaya da adaydır. Ayrıca, yaşanan her koşuldan yaklaşım sergileyince, beraberinde deyişik seçkiler, önemsenme durumları ve yorumlama şekileri bakımından da farklılıklar oluşması da normaldır.  Hele de günümüz kapitalist sistemde sermaye yanlısı ve emek eksenli, sömüren ülke ile sömürgeci durumları veya deyişik coğrafyalarda olmak ayni sistemde bulunsanız da deyişik açılardan kendinizin yaşananlarıyla katgıların oluşması kaçınılmazdır. Tek tip yerine, yaşamın koşullarıyla yaşananların dresleriyle zengileşerek ancak siyasal dönüşüm ile gerçekleri bağdaştırma olasılığınız da artar. Size tuhaf gelen veya yaşanmaz denilen gelişme, başka yerde kolayca normal halde yaşandığını genel sistem bize direk yaşanılanla kanıtlamaktadır. K. Kıbrıs da koşulları nedeniyle denenen siyasal yapılanışıyla kendine uygun kurallarıyla da ilerlemektedir. Buna yönelik kültürü ile düşünce şekli de idolojikleşip sürdürülünür halde devam edilmektedir. Hem de gerçeklerini imkar ederek, kurgulanıp doğru diye uydurulan görüşlerle ne yazık birliktedir. Son günler başka ülkelerde kolay kolay bulunamayacak ama burada gayet normal şekilde yaşanan gelişmeler oldukça deyerlendirme eksenine alınması gerekmektedir. Buna dayanarak, ufak katgı yapma amacıyla özetlemeye çalışacam. Bu tip örnekleri gelişmiş veya normal işleyen sömürge ülkelerde pek raslanmaz. Bu Yine genelikle ihaleler Ankarada çıkarken, burada yapılan birkaç ihale olaayı ihale yapılarak deyil, kararla acil elden yapıldı. Nitekim, bazısı kirli yakıtla süslendirirken, bazısı da Adapas sgandalı gibi birilerini ödülnediriyordu. Ama partili koku ile yandaş garnetürlü işlem masadan eksik olmuyordu. Bunlar hep Türkiyeye şükran teşbihi ile teşekkür sofrasında tüketilmekteydiler. Birbirine saygı duymama ise olmazın olmazıydı. Nitekim en son iki makamcının mecliste başlayan söz duelosu gidip arsanın yerinde karşılıklı tutumlarla zenginleşti. Ama bu yapı bir gece yarısı başladı ve Anavatan aşkıyla gözleri kör ediyordu. Hele de türkiyeye sokullmayan aydınlar tutumunda gıklsarı çıkmıyor. Diplomatik ufak hamlenin yeli yoktu. Yetmeyince de şükranın aşkı adına inanılmaz yalanla saldırmaya girişiyorlardı. Saraayin hamasert şerbet içişi ile dışişleri denilen yerdekinin saçmalama kelimesini sızlatan laflarıyla teslimiyetin ruhiyesini dışa vuruyordu…..

İşler böyle gidiyordu. Türkiyeden de onca lafa karşın, para da gelmiyordu. Teslimiyet belgeleriyle eldeki yetkileri de elçilik müşavirlerine dvretmelere rağmen, akıtacak yandaş parası bir türlü gelmiyordu. Ama ödül için verilen boş zarflar, yardım çekinin boş olması, boşaltılan kalkınma bankası haaberleri birbirini kovalayıp, maratonda rekor kırmaya doğru gidiyordu. Pisiyar vve ardından Adapas sgandalı duynmazlıktan gelip birileri korunurken, sıkılmadan, güler yüzle pandemide dünyanın en iyisi olunduğu sözlerini vurgulanıyordu. Ama, çoğunluk yoktu. Muhalefetin usluluğu ve hala beklentideki yandaşın yardımına rağmen doğru dürüş söz söylenemiyordu. Üstelik, onca gelişmeye ve beraberindeki başarısızlıklara karşın, UBP kurultay ilçe yönetim seçimlerine oldukça kalabalıklar katılıyordu. Sanki belediye veya bölgesel seçim gibi yaşatılıyordu. Kirli yakıt, Adapas sgandalı, başarısız pandemi politikası,eflasyonun yükselmesi, borçların artışı, eylimi etkilemiyordu! Üstüne bir de onbinle atlandırılan yurtaş yapma nifus yığması ise şimdiden gelecek seçimdeki oy deposunun işaretiydi. Nifusun yaklaşık Y.3  demekti. Ama duacı oldukları muhalefet vardı. Hele de seçildikten sonra brakın parlementoyu, ülkeye gelmeyen pehlivan hüseyinin vekiliğini düşürmeme durumu yasaların nerelere gelindiğinin acı kanıtıdır. Ama, bunlar gayet normaleşen yaşam kurallarıydı. Muhalefet ise ana muhalefet lideri hala yıldızlarda bira yudumlayıp, direk Türkiyenin yaptığı eylemleri hükümete faturalayıp birşeylr döktürüyor. Öteki muhalefet de hükümete veriştirirken, hep Türkiye ayağı dışta brakılmaya özen gösteriliyordu. Bunu en net Türkiyeye sokulmaayan aydınlarda, Türkiyeye yönelme deyil de Ersin ile Tahsine göndermede yaaşadık. Onların da dedikleri bir başka rezalet. Ama, sonra sıkılmadan, öncelikle Tatarın toplum lideri olarak da Kıbrıs sorununda çözüm getirilmesi gibi paranoyla tutuma da devam edilmektedir.

Daha sıralanacak nic nu da hatırlatalım.***

On ay  kadar önce burada yeni bir tuhaflıklar “hükümeti” kurdurtuldu. Parti kurultayı ile seçilecek başkan başkanlığında hükümet beklenip, kurultay da sonucu nerede ise kesinleştirirken, birden gece yarısı bir telefon trafiği ile işler tersdüz oldu. Kazanacak aday başta olmak üzere adaylar geri çekildi. Aday olmayan ve hesapta bulunmayan Saner, kötürpülüp şımarıklaştırılarak birden karşımıza hem de azınlık hükümeti simgesiyle çıkarıldı. K. Kıbrısta kısa zaman önce saray kayum müdahale deneyimi de tam da hemen unutulacak ken,bu yeni kayum hamlesi Ankara paketinden yel gibi çıkar. Öylesi bir işbirlikçi kayumcu atandı ki bştan itibaren anormallikleri normal doğuruyor gibiydi! Konuşurken, bir dediğini, sonradan tersini söyleme, yetmiyorsa, kendi açıkladığı kararla ertesi gün yayınlanan resmi gazete çelişkisi hemen doğal hale getirildi. Hele de arkadaş birliktelikleri oldukça yine sorguluydu: bir önceki kabinede Jet sgandalıyla görevden alınan makamcı, hemen pandemi krizinin başındaki makama konuldu. Kırgızistan Azerbeycan seferli şahıs da tam da ekonomi ile enerji gibi önemli denecek yerlere kondurtuluyordu. Maliyedekinin haberi dahi yoktu. Günahkar sayılıp veto edilen bayan ise bu defa Beyaz Ev operasyonu sonrası günahlarını afeden birileri onun bu defa makamına ses çıkarmadı….

Hepsini saysak, birer sayfayı doldurur. Sarayın hakimi ise malum Ortaak nokta şudyu: Türkiyeye şükran subnmak, teşekkür etmek ve en iyi paraları biz alırız algısıyla işler yürüyordu. Yürüyordu de devamı da geliyordu. Başarının sırında kamu gücünde 74  yasa kararı alınırken, meclisten 6  yasa geçirildi. İkisi ise protokol yapılan olanlardı. Oysa adımız parlementer demokrasiydi!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin