İki kuram yazacam. Birbirleriyle yaşamda kesişip tutarsızlaşan saydamlaşmasıyla karşılaşacaksınız. Her sorunda “diplomasi” yönetimin bolca kulanırız. Sorunların çözülmesini diplomatik ilişkilerle ve diplomasiyle olacağı ezberi hep kolayca söylenecek dil ezberi halindedir. Ayni şekilde, yaşamımızda yaşanan gerçekleri de söylememe, sorunların doğrularını kulanmama adına da psikolojik baskı habreketiyle sansürlenip söylememe duruşu vardır. Hem konuşarak diplomasi denilir hem de ardından gerçeklerin söylenmemesi için de sansürlü yasaklar uygulanan koşullarda bu çıkmazda kulanılma zemini de oluşur. Konuşarak diplomatik yöntem ve söylememe baskısıyla sansür. Bu iki kavramı yaşamda her olayda nerede ise karşımıza hep çıkıyor. İkili kuramı Kuzey Kıbrısta oldukça yaygın yaşıyoruz. Hele de dış politikadan Kıbrıs sorununa nerede ise kendi dinamiği ile hiç kulanmadığımız diplomatik kavramını söylerken, hala yaşanan ve acılarıyla bedelleriyle kökleşen gerçekleri de sansürleme yoluyla söylemeye söylemeye unutulan siyasal koşullara geldik. Bu ikili kavramın yanına günümüz bir de Libya örneğini ekleyerek sonuca ulaşacam……
Kuzey Kıbrıs kendi koşullarını çoktan kabulendi. Hep ululslararası güçler denmesine karşın, dış gelişmelere duyarlılık sıfırlanma noktasında. Brakın geneli ve çevremizi, direk buradaki yetkileri ele geçirip, Ankaralaştıran Türkiye devleti durumu net yaşanıp övünerek söylenmesine rağmen gerçekleri kabul etirilmeki başaramayan garip yapımız kurumlaştı. Öyle ki onca Türkiyeleşme gerçeğimize ve iç belirleyici hale gelmesine rağmen, Türkiyedeki hem de direk bizi de etkileyecek gelişmeler hiç haberini görmek pek kolay deyildir. Son günlerdeki en başta Erdoğanın aBD Rusya gidiş gelişleri ve bazı durumlar hiç haber niteliği olmadı. Geçen yazımda da yazdığım gibi, hiç olmazsa eskiden Türkiye yetkilileri yaptıkları bu tip görüşmelerde buradaki medya en azından Kıbrıs konusunun da olacağı yorumlarını yapıyorlardı. Buda sonlanmış gibidir. Bu nedenle hem Türkiye hem de İngiltere Kınrısın geleceğinde önemli etken olmasına rağmen, oradaki gelişmeleri buradaki karışılığı yok. Sadece yalakayla ayakta kalma ile alıştırılan ezberlerin tekrarı devam etmektedir.
Oysa birçok gelişmeler oluyor. Hat ta buradakilerin şükran ve yalakada geri kalmadıkları Erdoğan bile bir dış politik dayanakla iç politikada ayakta durma hamlelerindedir. Şimdilik Kıbrıs yok. Ama, Kuzey suriye dibimizde. Görülen önemli gelişmeyi de yalaka takımı pek anlamaya hazır deyildir. Nitekim,Ostuyiro diye gezip saçmalayıp, etiektiyle örten Tatar daha Amerikan ayakkabı tozu kalkmadan yeniden hamasi saçmalama yolunda Anadoluya gidiyor. Bizdkei işleyiş, şimdilik böyle. Oysa Erdoğan ilk defa geçen azımda da kısaca deyindiğim gibi, deyişmesi olasılığını düşünmeye, konuşmmaya dış dünya başladı. Erdoğan sonrası olasılık ile yeniden ayakta kalma ikilemi Batıda epey yaygınlaşıyor. En azından medyaları tartışmaya başladı. Son olarak Hakan Aksayın da Moskovadan yorumladığı gibi Rusyada dahi Erdoğan sonrası olasılığı ağır ağır deyerlendirilmeye başlandı. Bu şu demektir: biraz da Türkiye muhalefetinin tutumu ve vereceği güvencelere de bakıyor. Hatırlarsanız, Erdoğanın sistemle sorunu pek olmadığı,hat ta sıkıştığı için ne isterlerse yaptığını epey zaman yazıyorum. Dahası, içteki seçeneklerin net olmaması da kendilerine göre isdikrar veya sorun olmama ikileminde Erdoğanı hala gözden çıkarmadıklarını da belirtim. Belli ki Türkiye gerçekleri giderek oluşan ve siyasal muhalefetin hala bütünleşemediği toplumsal tepkiler birileri için olasılıkları artırdı. Hele de Erdoğanın ABD Rusya fay hatlarını kulanıp fırsata çevirme hamleleri iyice daralıyor. Bunu idlip örneğinde de iyice işlediğime inanıyorum.
Bunlar hala K. Kıbrıs eksenine gelmedi. Hep şükrancılık ile teslimiyetin kısgacında ayakta durma hamleleri devam ediyor. Tabi ki Erdoğanın ve genelde Türkiye dvletinin K. Kıbrısta kalıcılaşma ve fırsata göre ilhaklaşma hamleleri de süratlendi. Fakat, bu gerçekler yerine hala diplomasi denilip kayum sisteminin işbirlikçilere halvale etmenin ötesine geçilemiyor.*****
Özetlediğim gibi, genellikle dış politikalar pek sorgulanmaz. Milli bütünlük denilip ya ortaklaşılır veya sansürleyip yasaklanır. Hem Türkiye hem de K. Kıbrıs bu konuda başarılı örnek olarak incelemeye deyerdir. Nitekim, Türkiyenin en yakın Suriye veya Libyada yaptıklarını, orda olanları kimse bilmiyor. Dahaısı bilmek isteyen de gerektiğinde hapisane yolunun neferi oluyor. Libya bu konuda daha sert kayalarla örüldü. Türkiyenin nerede ise hamasi söylemler olmasa Libyada asker bulundurduğu, cihatçı taşıtırdığı gerçekleri hiç bilinmeyecek dereceye gelindi. Yapılan Libya anlaşmasıyla ülkeden yabancı askerlerin başta Türkiye askerlerinin çekildiği ilkesi olduğunu da sanırım pek bilen yok. Yine, son krizlerde Libyada Türkiyeli üstlerin ve taşıdığı cihatçıların epey sorun teşkil etiği haberi de yok. Oysa yaklaşan uzlaşı Libya seçimlerinden önce yabancı askerlerin ve paralı milislerin çekikilmesi gerekmektedir. Türkiye buna en çok direnen ülkedir. Zaten yabancı asker sadece Türkiyenin oluşu da başka bir hikaye.
Bunları Türkiye ve bizim kamuoyu pek bilmez. Ama Libyadaki sorunun görüşmelerle ve anlaşmalarla sonlanmasını da kolayca söylerler. Diplomasiye olanak verilmesini vurgularlar. Libya halkının cihatçıların yaptıklarından dolayı gösterileri ise duyulmaz. Üstelik, bu koşullarla Türkiye askerine dayanarak bazı islami örgütler Libyada tutunmaya çalışıyor. Tıpkı Kuzey Suriyedeki gibi. Ama, Sene sonuna doğru Libyada seçimler yapılacak. Seçim öncesi yabancı askerlerin çekilmesi gerektiği anlaşması var. Ama çekilme dyeil fırsat kulanma hamleleri var. Belli ki Türkiye yanlıları kazanamayacak. Ama oradaki askeri güçle de kalıcılaşma peşinde.
Diplomasi denilir. Sansür ise uygulanandır. Grçekler söylenmeden, fırsat kulanılarak otoriteleşme ve hegemonya ise ikili yaşam tarzıdır. Libya da bizim memleket semalarında pek yok. Arada Türkiye yetkililerin açklamasıyla algı oyunu devam ediyor. Ama,ahali hiçbirşey bilmeden, bildiği bazı doğruları söylemeyerek istenilen ezberlerle de kendi kamuoyunu da oluşturur. Bu siyasalaşınca, yanlışlar ve eksiklerle de kendi kurguları oluşur. Yanlış kurumsallaşınca da dyeiştirmek daha zordur. Çünkü, doğru bilinip de gerçeğine ulaşmak daha bir güçtür.