Genelde önümüze konulan haberlerle bilgi elde etmeğe uğraşıyoruz. Çoğu zaman resmen bunun sorgulatma tekniğine de baş vurmayız. Özellikle her kesim gelişmenin özünü deyil de tarafgilik gözlükle konuyu aktarma alışkanlığı da yaygındır. Böylelikle, istemeden ve hat ta karşı olunan düşüncenize karşın, ilgili bilgiyi doğru olarak kabullenme tuşuna düşeriz. Batılılar kendilerine göre politik çizgilerindeki doğru yanlışı haberleştirir. Biz de sorgulamadan bunu ele alırız. Devletler kendilerine göre öncelikli boyutu ve poletik tercihini kulanır. Her iki uygulamada da önemli ayrıntılar dışta kalma olasılığı yüksektir.. Daha kötüsü, sizin bakışınıza ters olanı size doğru zemin diye sürerler. Çok kolay yanıltıcı ifadelerle “Terörist” denilenin aslında sisteme karşı olan tutum veya özgürlük neferi denilenin cihatçı oluşu gerçeğini dahi kaçırırıp, sistemin istediği düzeyde konuşulur.
Bulunduğumuz coğrafya bu konuda zengin örneklerle doludur. En basiti idlipteki cihatçıları çoğu kesim hala özgürlük neferleri veya Suriyeye karşı korunan sivil insanlar olarak algılandığının kanıtıdır. Bir başka komşu ülke de Lübnan. Genelde Lübnan kuruluşundaki özellikle devamında bölgesel hegemonyanın aynasıdır. Ayrıca, Lübnan Ortadoğu çirkefinin de bedeleini ödetilen ülkedir. Nerede ise Bölgedeki her gücün Lübnanda temsilcilikleri vardır. Böylesi karmaşalı Lübnanda herkes kendi karşıtına veriştirme, yakınını da övme tutumları da normal haldir. Lübnan bu açıdan birçok bölgesel bedeli de kendi ödemektedir. Son Ortadoğu oynundaki kural aynen işledi. Lübnan görünüşte taraf olmasa da resmen tüm bölgesel karardan direk olumsuz şekilde etkilendi. Suikaslerin uğratıldığı, anbargoların yansıtıldığı ülke haline sokuldu. Suriyeye konulan anbargo direk Lübnanı da içine aldı. İsrailin saldırganlığında aynen kendisi de sarsıldı. Ülkedeki konuma bakmaksızın, düşmanlar yaratıldı. Hele de Lübnanda israile karşı yenilgiyi tatırma ilk örnek de olunca, bu tatıran güç olan Hizbullah’ı batı çoktan şer eksene koydu…
Son dönemde Lübnan benzer oyunu yeniden oynatılma sürecine girildi. Batılılar Hizbullahı egemen bloktan kopartma adına ve Suriyeye olan sınır ilişkilerini etkileme başkışıyla hem anbargo listelerine koydular, hem de Hizbullaha dierk tutumlar sergilendi. Lübnan farki birden işlemeye başladı. Üstüne üslük İsrail provakasyonları ve iç sancılar, ilgili tutumlara da yanıt deyişik yönden oluyordu. Bonbalanan Beytrut limanı veya infilak eden gaz yüklü gemi Lübnanın sorununa sorun kattı. Anbargolar ve Suriyeli mülteci gerçekliği de sorunları katmerlendirdi. Fakat, tüm iç derin çelişkilere ve dış baskılra karşın Lübnan direk yanıtla iç savaşa sokulamadı.,batı bize hep Hizbullahı terörist örgüt olarak sundu. Onların tasfiyesinin gerektiğini sorunların nedenini teşkil etiği probaganda algısına sık sık baş vuruldu. Oysa Lübnanda tüm oyunlara karşın Hizbullah bloku önemli güç halinden çıkarılamadı. Sıklandırılan ve Suriye nedenli ambargolarla yapılan bonbalamalar, ülkeyi daha krizlere doğru hızlandırdı. Enerji sorunuyla ekonomi iyice sıkıştı. Suriye nedeniyle Lübnana petrol gibi kaynakların da verilmesi engelenirken, ayrıca içte provakasyonlar da yerini alıyordu. Bu durumda da hep Hizbullah suçlanıyordu. Bu arada on yıl önce Ürdün, Suriye ve Lübnan gaz hat borusu da İsrail tarafından bombalanıp inşası durduruldu. Tüm bu çıkmazlar üzerine Hizbullah hamlesini yaptı. İrandan petrol tankeri ile petrol getirmeğe başladı. Batı ayağa kalktı. İç mütefiklri de geri kalmadı. Özellikle irandan petrol almak ambargoya karşıymış gibi sunuldu. Hizbullahın kendine petrol aldığını vurguladılar. Hizbullah lideri de açıklama yapıp “tankerdeki petrolün tüm Lübnan için kulanılacaağını” söyleyince herkeste banbaşka duygular gelişti. Bazı battılı kesimler hemen Ürdün ve Suriye boru hatını tekrardan ısıtmaya başladılar. Gerçi Esat olayı da sorun gibiydi. Mısır elektrik konusunda yardımcı olmaya başladı. Bir anlamda, Hizbullah’ın iran hamlesi ülkenin kabus anbargosunu zorlamaya başladı. Bakalım Hizbullah’ın ilk hamleli başarı nerelre doğru evrimleşecek.
Hizbullah bir anlamda hamlesini iranla yaptı. Konulan ambargolarla iyice sıkıştırılan ve istediklerinin önetime gelmesini dayatan batı ve Ortadoğu işbirlikçileri, birden kaybetme korkusuyla kendi uyguladıkları politikayı dyeiştirmeye taşıdı. Bunlaar uygulanınca, Esatın durumu, Suriyeye bakış gibi birçok sorunu da masaya taşıma koşulu getirecek. Bir terörist yapı denilen Hizbullah, ambargolarla yönetimden koparlılmak istenirken, yapılan iran hamlesiyuyle konum deyiştirilme sürecine girildi. Lübnan karmaşası bu tip garipliklere açık ülkedir. Dün iran petrol tankerine karşı çıkıkanlar, Hizbullahı tasfiye etmek isteyenler,bir kaybetme döngüsüne sokuldular. İsrail ise Hizbullahla karşılıklı bir birlerini yoklarken, belirli ekseni de genişletmemeye çalışıyorlar. Suriye kısgacıyla yeniden Lübnan oynunda şimdilik ilk hamleyi Hizbullahın öne çıkmasına neden oldu. Ama, bu karmaşada yarın ayni yönde gideceğini kimse garanti edemez. Ama, hala batılı yazarlar Lübnanın en tehlikeli örgütü adıyla Hizbullahı suçlamaya da devam ediyor. Böylesi bir tuhaf dünyamız da mevcut.