Geçen yazımda yakın tarihin önemli sayfasında dolaşmaya giriştim. 6 7 Eylül olaylarının genel yaklaşımı na deyindim. Birçok olgunun neden sonuçlarını özetleyerek, kimlere bedel ödetildiğini kısa köşemden yazmaya uğraştım. 6 7 Eylül 19955 yılında yaşanan tek yanlı saldırgan ve temizleme saldırıları, bir tarihin de yeni sayfalarını zorluyordu. Olayın birçok nedeni varken, bedeli hiç suçu olmayan rum, ermeni ve Musevi Hristiyanlara, katliyam, yağma ve sürgünle ödetildi. Sonuçta zarar listesine bu halklar İstanbul ve izmirde mülkelrini ve canlarını kaybederek, göç ederek ödediler. Oysa, yapılan siyasal hamleylerle, Emperyalizmin soğuk savaş döneminin ilk türkiye eylemi, ingilterenin Türkiyeyi Kıbrıs içine çekme sonucu ile Türkiyedeki sınıfsal burjuvazinin mülklere el koyarak güçlenme çabaları olarak sıralandı. Bir anlamda, Türkiyedeki 6 7 eylül saldırılarıyla azınlık Hristiyanlar darmadağın edilirken, siyasal göstergelerde başka konularda “başarılı” listeleri yazılıyordu. Nedense Türkiye de cılız olsada yapılan tartışmalarla oluşan katliyamlar sonucu Kıbrıs politikasında türkiyenin yer alma yönü de pek işlenmiyor. Çünkü günümüz idolojik yaklaşımla, sanki Türkiyenin hep Kıbrıs konusunda, müdahil olduğu algısı hep önde tutulmaya çalışındı. Oysa, ilgili olaylar da gösterdi ki Türkiyenin o dönemde hala Kıbrıs sorunu diye sorunu olmadığı tutumu öncelikliydi. İngiltere bir türlü bunu netleştirimiyordu. Kıbrıslı Türklerin işbirlikçi duruşlarına karşın, İngiltere yeni sömürgeciliğe geçerken, Türkiyenin de konuya girmesini isterken, Türkiye hep ayak sürüyordu. Bu provakasyon hareketi sonrası, Türkiye artık Kıbrıs sorununda direk muhatap oldu. İngilterenin Taksim tezi de sanki Türk teziymiş gibi de ulaşılacak hedef haline sokuldu. Kıbrıslı Türklere kurdurtulan örgütlerin de amacının taksim olup Türkiyenin adaya müdahale etmesi hedefi konuldu. Bunlar hep 6 7 Eylül provakasyon saldırı yapması sonrası şekilenmeye başlandı.****
Yine önceki yazımda kısaca belirtiğim gibi, bu saldırı yağma olayları sadece Türkiye ile sınırlı tutulamazdı. Deneyen STK ki sonradan Özel harp dayresi veya sosylialistlerin dediği gibi konturgerila yapılanışın planladığı da akılda tutulmalıdır. En öenlisi, Soğuk savaş, Nato gibi olgulardan bağımsız anlaşılmazsı hep eksik brakılacaktır. Yüzleşilip sorgulanmadığı, suçlu şekilde yargılanış olmadığı için bu yapılanışın benzer uygulamaları, ihtiyaç duyuldukça tekrarlandı. Maraş katliyamı ile 12 eylül yöneliş, Sıvas katliyamı ile doksanlar devlet içi hesaplaşmalar hep ayni düşünce kulanıldı. Hristiyan azınlıklaar, Aleviler, Kürtler hepsi ötekileştirilip gereken provakatif siyasal hamlelerle katliyam ve zülüm olarak baş vurulan politik ihtiyaç mavzemeleri oldu. Bu nedenle, 6 7 eylül sorgusu yapılsaydı, yüzleşip suçlular cezalandırılsaydı, birçok sonradan yapılan benzer olaylar da gerçekleşemeyecekti. Dini yobazlık ve etnik ırkçı faşist eylimler militan saldırılarda milis gibi, karanlık odakların saldırganları şekilde kulanıldı. Hep devlet, bu tip provakasyonlarda Türk etnik ile dini suni gericiliği idolojik saldırganlık olarak kitlesel yönelişte kulnndı. Geniş bir öfke hedefli eksen oluşturuldu. Her provakasyonun hedefinde bedel ödeyen bir başka Anadolu kesimi oldu. Böylelikle emperyalist siyasal eylim de gizzletildi. Karşıtlara etietiketler kondurtularak düşmanlaştırılıp saldırtıldı. Cihalet ve devlete bağımlı kesimler kulanıldı. Bu saldırıların “vatan” simgesiyle de kutsallaştırıldı.
Anlatılan tarihin Kıbrıs ayağı ise 6 7 eylül hareketleriyle oluşturullan düşmanlıklar ve acılar, Kıbrısta da taksim teziyle yeni sömürgecilik geçişinde önemli syasal tamamlayıcı hegemonyacılık olarak gelişti. Artık İngiltere Kıbrısta istediği ikili yapı ve Türkiyeyi de içine çekerek Kıbrısı batı emperyalist ayğda tutmanın koşullarını da temelini oturtu. Bunları toplamda düşünüp genel ve yerel sonuçlarıyla Kıbrıs, Türkiye, giderek İngiltere ve Amerikaya dek birlikte düşünüp taşları yerine koymak şart. Acısı ise kaybeden ve sürülen Hristiyan azınlıklar bedeli ödedi. Onlara yönelik genel politika yokken, nedense istenen politikaların gerçekleşmesi için rum, ermeni ve Museviler bu acı tarihi yaşamak zorunda brakldı. İşte bundandır ki kimse 7 8 eylül olaylarıyla yüzleşmek istemiyor.