Ne ilizyon yapmak niyetindeyim, ne fantazielrle uğraşacak zamanım var, nede dedikodularla zamanı geçiştirme ihdiyacım vardır. Sadece, geride kalmakta olan haftadan yerel bazı resmen ileride oldukça konuşulacak basit yaşananlarla şöylesine deyerlendirme yazısı yazacam. Tam da Pazarın gecesinde, etrafta mangal yakılan kebap kokularıyla burnum dolarken, ben kendi kendime takılıp, haftanın aynasından aslında başka yerlerde raslanamayacak gelişmelerden seçkiler yapmaya uğraşacam. Öylesine olanlar oldu ki demeyin gitsin. Başka ülkelerde brakın istifaları ve halkın sokaklardaki tepki vermesini, bizde tam aksi hala desteklerle nasıl faydalar oluşan tam bir sömürge tipi ilhaklaşma koşullarındaki yandaşlama paylaşımın geldiği yeri anlatmaktadır. Hem de tam da yaşanan kriz sorununu çözme yerine, hala yandaşa pay çıkarmanın rezaletinin nerelre geldiğini, yetkisizleşen politikacının nasıl işlerle uğraştığının tarihsel önemli sayfası şeklindedir. İlerde inceleyenler, nasıl olur da bu kadarı olur sorusunu mutlaka soracak davranışlar gerçekleşmektedir…
En hahifinden başlayalım: hiçbir görüşme yapmayacak ken, müdahalelerle hem de yargı alanındaki tutuklama kararları dahi kaldırtılarak en üst makama getirilen Tatar, şimdi de Amerikada “Ostunyiro” gerçekleştirmektedir. Adı hernekadar B.M. toplantılarına gitmiş ifadesi konulsa da aslında gezme ve şovla şımarıklık köpürtülmenin hazını yaşamaktadır. Doğrurdürüs hiçbir ülke lideriyle görüşmeyen, önemli toplantılara katılmamasına rağmen, günler öncesinden aAmerikayı mesken tutup gezip duruyor. Toplatdıkları erkanla zefküsefa yaparken, taşıdığı gazetecilere de çocukluk şımarıklığını dahi geride brakacak haberlerle mahşetlendirme çıkarsanaaması gerçekleştiriyor. Çektiği resimler, yediği yemeklerle hem de BRT ekranında mahşetleşip, işbirlikçi kayumculuğun tadını çıkarıyor. Kimisi de hala onun yapacağı görüşmelerle adaya “barış” getirebileceği ihtimalinde durması da ilginç. Sadece Erdoğanın aştığı Türkevinde iyi poz verdiğini de belirtmeden hakını yemiş olacağız. Hafta içi hep böyle haberlerle resmi teslimiyet medyasında ilk haberi olup uçurduğu dediği memleketde ABD Nivyork kendinde şımarıklıktan uçmaya devam etmesinin hazını anlatıyordu.***
Haftanın belki de ilginç ortak noktalı durum, yasa durumuna rağmen ihalesiz verilen hizmet satın alma kkararlarının rezaleti dahi hafif brakacak durumlardı. Üstelik, savunmalar da daha sancılı halde vurgulanıyordu. Geçen yazılarımda Elektrik ihalesindeki fuyloy hikayesine deyindim. Yeni numaralarla şimdi tahliler tartışılıyor. Gelen gemiden alınıp kimseye göstermeden ilan edilen temiz ile sivil örgütlerin santralden alıp da kirli çıkan mazot hikayesini izledik. Bu arada denecilerin resmen ihalesiz yapılan işin yasadışı olduğunu açıklaması da bir şey ifade etmedi. Sadece yükselen kara düman, makamcının artık diyecek sözü kalmadığı için “ruh hastaları” diyecek derecede kendinden geçmesi kalıyordu. Ama, gerçekler yaşanmaya devam ediliyordu.
Patlaayan yeni slgandalın sonunda yine ihalesiz hizmet almanın beraberliği ile ortaya seriliordu. Sağlık krizinin olduğu pandemi döneminden geçtiğimiz dönemde, konuyla alakalı makamın sgandaları adeta yarışırcasına peşpeşe geliyor. Hele de herkesin ulaşmak için aradığı aşıları bizimkilerin hem de elibinini geri göndermesi, resmen hem sgandal hem de utanmazlıktır. Kulanamamışlar! Bedava almanın, beceriksizliklerin ve yandaşlama paylaşımın yeni bir örneği idi. Fazla ses gelmedi. Ardından yenisi geldi: ADAPAST sgandalı: aşı yapmayanlara aşı yapmış gibi belge çıkarmak. Bunun adına ne derseniz deyin, rezaletin de çok ötesindedir. Gizlemeye çalıştılar. Deşildikçe rezaletler peşpeşe dans etmeye başladı. Öyle ki ihalesiz vermekle başlayan, makamdaki çalışanın şirketi çıkması, eşinin de sistemin önemli milli ayarcı medyacısı olması, tam bir KKTC resmi çiziyordu. Sesler yükseldi.Akan bilgiler de peşpeşe geliyordu. Oysa, birielri hep kapatılsın baskısını yapıyordu. Derken en son Sayıştay ve öteki denetçiler de konuştu: hem ihale şekli yanlış, hem fondan kaynak aktarmak da yasa dışıydı. Hepsi toplanp sistemin aşı şekline geldi. Ama, başta makamcı olmak üzere resmi çevreler susuyor. Telefonlar işleyip bir yerde durudurulması deniliyor. Avantacılar ise mahsumluk masalı anlatıyorlar.
İşin ilginci, sağlık makamcısı sadece pandemi döneminde epey sgandalın olduğu yerdeki bakanlık gömleğini giyiyordu. Jet Sgandalıyla görevden alındı. Ama sanki daha iyimiş gibi de sağlığa oturtyutuldu. Hem de en çok övülen makamcıyı yerinden alarak. Sgandalar devam edip gidiyordu. Pisiyar sahtelemeleri, Adapast sahtelemeler peşpeşe geldi. İhalesiz makamcı şirketden hizmet almak, fonları keyfi kulanmak ve giderek başka rezaletler artık normal halde devam ediliyor. İhalesi yapılıp iptal edilen Girne hastahane olayı gibi konuları şimdilik dışta tutuorum. Yine ayni makamcının şu durumu da var: görevden alındığı zaman, yerine verilmesi için protesto gösterileri dahi yapıldı!
Tüm bunlar olurken, baş makamcı bazen Ankara, bazen İskenderun ve bazen de Adanaya gidip dili yetiğince hamisi ve şükran çekiyor. Buraya gelip abuksabuk konuşuyor. Her makamcı ayrıca ezberledikleri son nakarat ile Singapur veya serbes bölge sözlerini acemica söylüyorlar. Hangi şarkının nakaratı olduğunu unutarak elbet. Bir de baş makamcı zaman zaman kendi adamlarının yaptıklarını eleştirmeye çalışıyor. Katılmadığını söylerken dahi ne dediği yine belli deyildi. Yeter ki kurultltayda kayumcu kalması için birileri onu desteklesin.
Görüldüğü gibi haftamız sadece birkaç makamcıylla dahi şenlikli geçti. Daha eğitmciyi, ulaştırmacıyı, maliyedeki varlığı yokluğu belli olmayanı saymadın.