Kim derdi ki ayni anda hem maç ve hem de bizim ile alakalı bilgileri bir arada yakalayıp makale yazacaktım: Cumartesi gecesi Türkiye ile Cebelitarık maçı vardı. Ayni gün şaheser yeni saray makamcımız Tatar ise Anadoluda cirit atıp hamaset satıyordu. BRT dikikalarca Tatarın orda burda tıp tutuklarını haberleştirip ekrarnda taktim ediyordu. Öte m yandan, ekranlarda önemli ahali de Türkiye Cebelitarık maçını izliyordu. Tatar yine sıkıyordu: “egemenlik, eşitlik, haklar ve tarihi köklerde” siayseti ekip, hamaset biçiyordu. Anadolunun orta kentelrinde, hem de ünüversitelerinde coştukça coşuyor. Sanki yeni fethin fetvasının hazırlık şerbetini hazırlıyordu. Öte tarafta, Türkiye kolay yenmeyi beklediği Cebelitarıkın sıkıntılarını yaşıyordu. Kimse Ersini dinlerken dangadungalarını doğru diye alkışlarla, acaba maç yaptıkalrı Cebelitarıkın durumuyla kıyas yapmayı dahi düşünmüyuordu. Çünkü konuşan Türk olup kendi duygularına hitap algılarına şerbet taşımaktaydı.
Cumartesi gecesi tuhaf sanatsal sahneyi dinliyordum. Resmi BRT adeta kuşatılmış Tatar esirliği ile egemenlik ve türklük ksişleri yapıyordu. Spor kanalı ise kaçınılmaz olarak Türkiye oynadığı için Cebelitarık ismini de telaffuz ediyordu. Görüyorsunuz, nasıl ki güne uyup iskeledeki dualı lise açılışı yapılır gibi ben de arapça kelimeyi hemen iliştirdim. Spor ve siyaset ikileminde Kutahya hem de ünüversitesi tatarın resmen hamasi nutkunu bilim diye sunuşu yaptırıyordu. Söylenenlerin kaçı doğru diye sorgulayan da yok. Bu konuşanın onca egemen laflarına karşın, maç yapılan Cebelitarıkın karşısında hangisinin daha egemen olduğu kuşkusu dahi oluşmuyordu. Cebelitarık tam da iki aşamada bana kıyas yapma örneği olarak karşıma geldi. Birincisi, Annan planı döneminde hem de Bürkselde görevli şanlı ama adı epey dalaveralarda dolaşan “temsilcinin” Kıbrıs için Cebeli tarığı kuzeye sunma şekli geldi. O dönem, adanın birleşmesine karşı çıkanlar, düşünmeden, cihalete dve kuluğa güvenerek önüne gelen örnekleri savuruyorlardı. Cebeli Tarığı da şaheser birisi bize AB içine alınma örneği olarak taktim yaptı. Böylesi parlak beyinlerimiz elbet mevcutdur. Oysa, Cebelitarıkın ingiltereğa bağımlı olması veya ispanya ile ilişkin konumu hiç düşünülmeden, yeri geldiğinde nasıl hamasi yalan makinesine konulup çıkar adına sunulduğunun önemli kanıtıydı.
Şimdi Cebelitarık hem de Avrupa futbol kupasında Türkiye ile maç yapıyor. Çok kolay bir ezberimiz yerlebir oluyordu. Onun için çoğu resmi kesim bunu kulanmayı hiç düşünmedi. Tufan gibi muhalifler ise yıldızlarda gezinip, uzay birasını yudumlamaya devam ediyorlardı. Ersin ise esiyordu: Hamasi sesi yükseliyordu: Eşit devlet, Anbargolar, uluslararası haklarımızı peşpeşe diline dolandırarak ses tutsaklığı ile atıp tutuyordu. Ama, Türkiye kuzey Kıbrısla deyil Cebelitarıkla Dünya kupasına gitmek için maç yapıyordu. Öyle bağımsız falan da deyildi. Ama, federasyonu dünyaca tanınıp uluslararası turnuvalarda resmi takım olarak Cebelitarık futbolda yerini alıyor. Oysa bizim atıcılarımız hemen önce “KKTC” deyip ollmayan bağımsızlığı isteyip kendince dünyaya meydan okuyor. Hele de bağımlı olunup ikidebir şükran çekilen, sayesinde denilen Türkiye dahi bağımsız devlet olmayan Cebelitarıkla maç yaparken, övgülerle ahaliye nutuk çekilip egemenlik suyu ile damıtılan “KKTC” bu maçı dahi yapamıyordu. Tatar herhalde Türkiye yenince övünerek ayakları dahi gökyüzüne çıkacağı da kesin. Ama, bir Cebelitarık kadar egemenlik ve bağımsızlık olgusu olmadığını nedense anlayıp ona göre çare düşünmeyecek konumdaydır. İşbirlikçi kul olup kayumlaştırılan seçtirmenin acı sonuçlarıdır. Ama, Cebelitarık sorumluları için kolay kolay dosyalar kapatılıp bazı durumlar da aklanmıyordur. Oysa bizimkilerin bu özellikleri oldukça mevcutdur. Övünç olup hamasinin aşkıyla dda örtülmektedir.
Unutmadan, Cebelitarık ingiltreye bağlı küçük bir yer olmasına karşın, ispanyanın nenrede ise içinde. İspanya İngiltere savaşlarında Britanya kralığı tarafından ele geçirildi. Yine de arada ispanya İngiltere tercihleri üzerine referandumlar da gerçekleştiriliyor. Özellikleri ile kuralları geliştirme sonucu da uluslararası spor katıımlarına bağımsız federasyon olarak katılmaktadır. Halbuki keskin sirkeli egemen devletimiz, olmazsa olmazımızın hak olmasına rağmen nedense bir türlü kitabına uyrdurulamıyor. Hiçbir etkinliğie resmi olarak girilmiyor. Ama, şark kurnazılığı veya kendi kendini kandırma becerileriyle de başarılı hikayeler uydurmayı da gayet güzel yerine getiriliyor.
Cumartesi gecesi iyice sesizlik çöküyor. BRT son haberlerinin önemmli kısmını Tatarın Türkiyedeki atışlarına yer verdi. Spor kanaları ise Cebelitarık Türkiye maçının sonucunu tartışıyordu. Bizim keskin egemen kelimelerimiz, ahaliye şiringa edilen algı hesabına işlenirken, gerçekte Türkiye, Cebelitarık maçı arşivlere yapılan futbol müsabakası olarak çoktan yerini aldı. Biz kendi ironimizi travmalaştırıp Türjkiyenin desteği ile süslerken, sahada Cebelitarıkla Türkiye maçı sonlanıyordu. Bilmem, bundan ders alan oldumu. Hele de hep Norveçle veya öteki Kıbrısla kıyas yapan malum gazetecilerimiz, Cebelitarıkın dahi resmi maç yaptığı Türkiye gerçeğimizle birlikte düşüünmeye hazır mı? Hiç sanmam. Kutahya Tatar atışları ve söylediklerinin dahi birbirini tutmayıp, yalanın bolca sserpiştirilip salatalaştığı koşullarda kim Cebelitarık kıysaı yapacak. Yeni Osmancılık ve pantürkizmin kuşatılmışlıktaki kendini beyendirip yer kapma rekabeti bizi bu noktaya dek getirdi. Nedense Kıbrıslılar Güneyle maç yapılınca ayağa kalkanlar, devlet veya bağımnsız devlet olmayan Cebelitarık gibi konulara hep yabancı kalmaya devam ediyorlar. Buda şaheser marazi muhalefetin sayfasında başlayan gerçektir.
Cumartesi eylül gecesi maçın deyerlendirmesi ve Atarın saçmalıkları dahi sızlatan sözlerinin alkışlanma ikileminde, bana böylesine rüzgarla yeleşen makale yazma dürtüsünü verdi. Bakalım, bu Kuzey Kıbrıs bana daha neleri yazdırtacak.