yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTel tel dökülmek dahi az gelir – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Tel tel dökülmek dahi az gelir – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlre bakın: baş makamcımız yanına fanatik derin makamcısını da alıp Türkiyeye gider. Fuat beyle fessdival dahi birlikte gezer. Memleketin hali ise ceryan çarpmalarından, talabe krizlerine varan olayları güncel normalin de daha normalinde yaşamaktaydı. Gezintisinden dahi pek haber verilmez. Konunun Kurultay olduğu de herkesin dilinde. Çünkü, yine tıpkı saray seçimlerinde olduğu gibi Saner sonda bulunmaktadır. Ama, sorunlar sürüyor, yönetimin yetkileri muhtarılığın gerisine dek düştü. Anadolu merkezli, elçilik görüntülü açıklamalarla işler anlaşılmaya çalışılınıyor. Tarihin yeniden yazılımı direk acitasoyonlu sözlerle konuşulurken, türkiyeye kanpa gönderilen ve temaslı çıkan öğrenciler durumu pek de gündem yapılmaz. Bunlar K. Kıbrısın sıcak ayının kavuran güneşindeki birkaç gelişmedir. Saraydakimi, o  şimdilik küliğenin hayali ve beklemediği makamdaki sevdasıyla rumlara atıp tutuyor….

Yukarda özetlediğim hiç sürpriz dyeildir. Baş makamcı, önce üstası tarafından elinden tutulup “işte size genç vekil” deyip, meclise gönderildi. Yetmedi, ödüllendirme yakınlıkla da makama oturtuldu. Daha baştan anlaşma ile şartnameyi ekranda karıştırıp, onu gazeteci düzelti. Batırılan hava alanı ile maket hava alanı hikyesini gerçekleştirdi. Kocaman teslimiyet belgesini verirken, yanında resmen hava yolları maketini de nisan şakası tarihine oturtuyordu. Ama, makamcıydı ve dediklerini önemli haber alıp sorgulamadan mahşet yapan epey sayıda medya vardı. Derken, pratik kritik noktasında başına saksı düşerek eski ustasının karşısında yeni ustanın yanında bir gecede dönüverdi. İşler yolundaydı. Makam almasa da yaptıklarıyla gündem olmaya devam ediyordu. Örneğin, yasalara uygun hazırlanan Mağusa isgele eimar planını ret edip makamcıları esir aldı. Çünkü herkes biliyordu ki birkaç yandaşın da bazı yeni yerlerinin de imara açılmasını istiyordu. Böylelikle imar planı da çöpe artılrıldı. Yine beklemedikleri gerçekleşmeye devam ediyordu. Tatarın beklenmeyen ve dış kayum atama müdahil şekliyle saraya gitmesinden sonra, boşalan koltuk doldurulmalıydı. Adaylar çıktı ve sonuç hemen hemen malumdu. Bir gece operasyonu ile durduruldu. Yerine birisi köpürtülerek, şımartılarak, partiye rağmen o  baş makama oturduldu. Bu kadar şımartma elbet yetersilzikle buluşunca tel tel dökülmelere de hız gelecekti. Öyle ki konuşulanların ve alınan kararların dahi birbiriyle çelişmesi gayet normal hale sokuldu.

Şimdi türkiyeye gidiyor, yanına derin düşünceli birikimli dışişlerini de alıyor. Onun da sayfaları kalabalık. Örnekk, çoğunun belekten sildiği Kopenak hikayesi var. Hani Denktaş gitmeyip, onu imza atmak için gönderilip, imza saatinde kaybolan şanlı makamcımız. Yine oturduğu bir makamdaki milyonlarca dolarlık imzasının yasal olmadığını Onbusmanın açıkladığı ve şanlı kişinin kılıcını çekip küfretmesi akla geliyor. Daha vijdanlısını da hatırlatmadan geçmeyelim: katrolanma döneminde bir çalışanının müracatını kaybettirip, diplomasını dosyadan çıkartıp “ben bunu istemiyorum” diyecek derecede insan aşağlatan siyasal makamsal tutumu da vardır. Gerçek olan, bunların şu anda hiçbiri brakın sorgulanması, akılda dahi kalmadı. Öyle ki Rumların tek bşına AB girişini söylerken, bunu şanlı Tahsinin de katgısını pek ekleyen yok.

Bu makamcılarımız türkiyeye gidip geldiler. Kurultay hesapları ise sürüyor. Belli ki Saner, kendi gücüne kalsa hiç kazanacak gibi deyildir. Tıpkı eski ustası Ersin gibi. Ama, arkasında Türkiyenin ne drecede duracağı veya krizlerle kurultay yapılmadan seçime girme seçenekleri hepsi beklenti halindeki yarındır. Ama memleket tel tel dökülüyor. Ceryan çarpıyor. İhalesiz alımlardan, arada hem de suçlanan şirkete alım yptırılması dahi toplumsal direnç eksenini oluşturululamıor. Hala Anastasiyaise veriştirmek kolaycılığı işliyor. Türkiyeye alınmayan insanlar, alandan geri sürgünleştirilenler sorusu dahi unutuldu. K. Kıbrısta gençlik kampları pandemi nedeniyle yapılmazken, türkiyedeki kamplara öprenci gönderilmesi de eleştiri çizgisinde pek görülmez. Üstelik pozitif verilerin de gelmesine rağmen. Makamcı bunu yine elçiliğe havale ediliyor. Çünkü koordinasyon yönetim biçimi K. Kıbrısı çoktan yetkileriyle Türkiyeleştirildi. Bu kammpların da resmen siyasi olmasına karşın, aylelelrin dahi normal kaşılama derecesine gelmenin de teslimiyet çizgisini işaret etmektedir.

Bol bol yeni yurtaş hızı ve türkiyenin göçmen tartışma paradoksundan geçerken, bizde kurultay ve yeniden kim gelecek acayip soruları da havada uçuşuyor. Ceryan ise çarpıyor. Öyle çarpıyor ki kulanılan mazot kaynağının Hatay yanıtındaki gerçek dahi gözden kaçırılıyor. Oysa Hatay yollu yakıtın ne olduğu çoktan B.M. belgelerine dahi girdi. Kirliliği ise bilinmesine rağmen işler yolunda. Hele Arıklı demeçler le geçmişle yüzleşmek istemeyenelrin de diyecek sözleri kalmıyor. Bu kabinenin oluşunu ise kendileri için de mümkün olasılık nedeniyle de fazla dokunan olmuyor. Her şey dökülüyor. Ne nifusu belli, verilen rakamlara inanan yok, pandemi ise banbaşka senaryo. Aşı hikayesi masala dönbüşürken, verilen günlük vakalara da inanan pek yok. Ama inanmamada, gelecek yasaklardan kurtulma bahanesi de vardır. Tel tel dökülürken, bu cümlenin az gelmesinin nedeni de bu. Daha neyi sayalım. Üstüne Türkiye gerçeklerini eklersek, birileri belki Afkanistan ve Kuzey Suriyedeki yapılanları da biraz duyarlılık katgısı olur gibidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin