Son günlerde epey gündem sıcağa rağmen birikiyor. Bu konulardan birisi de yeni dalga ile Türkiyedeki Afgan konusudur. Afganlar konusunu izlerken, ister istemez aklıma Kıbrısta olma gerçekleri de sıralanıyor. Zaman zaman belitiyorum: genel konulardaki bakışta ortaklaşılsa da yerel farklılıklar bazen konuların deyişik yönlerinde de ele almada yansımaktadır. Özellikle onca Türkiyeleşme K. Kıbrıs yapılanışına rağmen, Kıbrısta olmanın ve yaşananlar nedeniyle bazı konularda ister istemez kendine has konumları da ortaya getirme zorunluluğu oluşuyor. Bundandır ki Afgan sorununun tartışılmasını izlerken, Kıbrısta geçmişten beri yaşamanın bir hatıra filimi de yeniden sarılmaya başlandı. Özellikle bazı genel sömürgeleşme benzetmeleri bakımından önemli zengin bilgilendirmeye yaranması bakımından önemlidir.
Afgan insan göç akışı ve gelen özellikle Türkiye eksenli tartışmalar, yapılan uluslararsı anlaşmalı tutumlar, bana Kıbrısın da geçmişine dönme şansını getirdi. Basit bir olayla durumu aktarıp günümüze bağlayacam.****
Çocukluğumda yaşanan ingilterenin Kıbrıs politikasındaki Klasik sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçme sürecinde,, birçok gelişmenin de basit denecek günceliğini de yaşadım. Türkçeleşmiş adıyla Bozdağ, köyün eski orijinal adı ise Aytotoroda bu dönemn geçiyordu. Şimdi bu köy 64 yılı sonrası dondurulup resmen yıkımlarla başbaşa brakıldı. O dönem İngiltere tam da yeni döneme geçip klasik sömürgeciliği sonlatırken, Kıbrıstan bazı türkler de ingiltereye gidiyordu. Anamın halasının oğlu da bunlardan birisiydi. İlgili süreçte köyümüzden bazıları Britanyaya gider. Arada haberleşildi. Fakat, benim yiyenin pek sesi sedası gelmiyordu. Anam ve Halası konuşurken, hep bu konuda sohbetlere acıyla katlıyordu. Önceleri bazı mektuplar geldi. Sonra onlar da kesildi. Kardeşi ise TMT vurucularından birisiydi. Oda pek konuşmuyordu..
Gençliğimin baharında içime kapanıklıkla sıkışan kişiliğim siyasal deyişimle patlayınca, birçok kısa geçmişi de araştırıyordum. Yine bu konu konuşulunca, direk Anama bu yiyenin haberilerinin gelip gelmediğini sordum. Anam hep “kesildi” diyordu. Kafama takıldı. Özellikle eliler sonunda Kıbrıstan ingiltereye giden deyişik nedenli insanlar vardı. Kimisi solcu olup öldürülmemek için, kimisi fırssatı kulanıp verilen süreçte göç ederken, özellikle sömürge döneminde ingiltereye iyice çalışan kesimleri de Britanya kralığı ülkesine aldı. Bunların biraz mesajları kısıtlıydı.
Aradan yıllar geçti. Eokacıların güneş altında çalıştırıp gölgeli yerde oturup İngiltere adına çalışan H. A. İle sohbetimde bana bazı isimler daha veriyordu. Ben ona yiyenim ve köylüm olan şahsı da sordum. H. A. Bana onun önemli babzı görevler aldığını söylemekle yetindi. İstediğim sonuca ulaştım. Yeniden ilgili şahsın TMT li kardeşine sordum. O bana fazla karışmamamı önerip, “herkes onu zaten unutu” dedi. Mirastan dahi ona hak verilmedi. Ama, her hatırlayışta herkes ne olduğunu da hep merak ediyordu. Sonuçta deyişen nesilerle oluşan göçler sonucu bu şahıs unutuldu……
Ben niye bunu yazdım: Çünkü, son Afganistan gelişmelerini izlerken, özellikle ABD Talaban anlaşması sonrası olacak gelişmeleri de kolayca tahmin etmek gerekir. Sonuçta, işkal adına Amerikanın yanında savaşan, birçok siyasal baskıyı yapan geniş bir kesim vardı. Kimisi asker, kimisi savcı kimisi de muhbirdi. Şüpesiz ABD çekilişiyle birlikte eğer Talaban veya başka güç ülke denetimini eline geçirince, bu kişilerin durumunun ne oalcağını tahmin etmek kolaydır. Nasıl ki ABD yanlıları kabile giderken, Raşit Dostum kadınları toplayıp kendi merkezine giderken, öteki cihatçılar da yapmadıkaları kalmadıydı.
Bu durumlar yeniden yaşanacağı için, Amerikanın yanında çarpışan ve işbirlikçi yapan kişilerin ülkeyi terketmesi kadar doğal bir şey olacaktı. Üstelik, şimdiden Amerika bazı en yakın işbirlikçilerini ülkesine kabul ediyordu. Ötekilerin de kaçışları gayet normaldır. Hele de Talaban gücüyle ilerlediği koşulalrda savaşmak istemeyen, yaptıklarıyla geri dönüleceği korkulu kişiler de ülkeyi terketmesi gayet normaldir. İşte bu durumda, yeni Baydın Erdoğan görüşme sızıntılarıyla da Türkiyenin Afganistan işdahı ile akan göçlerin elbet bir bağı da vardır. Türkiye kendi tezine de uygun bulduğu Kabil ile ülkede kalıcılaşma hamlesi zaten ülke bataklığına biraz daha saplanmaktır.
Bir de şu garip örnekler çıkıyor: türkiyenin Afganistandaki işbirlikçisi Özbek Raşit Dostum hikayesi vardır. Bazı gelen Afganlıların kendielrini Dostumun gönderip kendilerine iş verilip veya Avrupaya gönderilecekleri sözleri de olayın nedenli içeleştirilip uluslararası denkleme oturtulduğunun başka yüzü. Herkesin birleştiği, kolayca eğer Türkiye sınırlarından kitlesel böylesi geçişler olyorsa, elbet bunun bir pazarlığın da olduğunun öteki kanıtıdır..
Yeniden yazının bütünseliğine ulaşalım. Sömürgeci efendilere hizmet eden kesimler vardır. Bunlar sömürgeciliğin, işkalin sürdürülmesi için her türlü işi de gerçekleştirir. Hiçbir zaman sömürgeciliğin sonlanacağına inanmaz. İşkal sömürge uğruna savaşır, işbriliği yapar. Üst elit haline gelir. Sömürgeci geri giderken, kendine çalışan önemli eliti genelikle korur. Ülkesine alır. Olmazsa, bazı müttefik ülkelere doğru yöneltir. Boşuna dyeil, Türkiyeye gelen Afganlar genç ve bir kısmının Amerika adına savaşan askerler olduğu söyleniyor. Bu genel sistem işleyişinin bir sonucudur. Kybeden ABD yeniden sömürgeleştirme için Türkiyeye rol verirken, kendi yandaşlarını da koruyup, sonradan başka işkel veya benzer durumlarda müttefik bulma şansını da ayakta tutmak gerekmektedir.
Ben size AYtotoruolu bir köylümün kısa hikayesi ile Kıbrıs versyonunu hatırlatırken, günümüz Afgan tartışmasında da daha genel boyutla olayın nasıl dünyalaştığının da gerçeğine taşıyorum. Bununla da Türkiyenin Afganistanda Kabili korumak için idolojik nedenleri ve Amerikayı yanına çekmek amaçlarının akılda tutulmasını da sağlamaya çalışıyorum. Ayni şekilde şimdilerde Suriyeli sığınmacılarla ırkçı ve ekonomik tartışmalr yapılırken, Türkiyenin Kuzey Suriyede yaptıklarının hiç konuşulmaması eksikliğine bu defa Afganistanda bulunmaması önemlidir. Kabil sadece başkent hava alanı dyeildir. Bir de dünyaya açılan afyon uyuşturucu madesinin de kapısıdır. Bilmem bu son olgu birşeylr kafalrda zorlamaya başlattımı?