yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGündemlerin sıkıntısı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gündemlerin sıkıntısı – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Normalde bayramlar dönemi, siyasal tartışma bakımından donuk geçer. Üstelik, yaz ayına düşen bayramlarda, sıcağın da katgısıyla duyarsızlık daha bir artmaktadır. K. Kıbrısa bakarsanız, özellikle muhalefet cepesi ve ilgisiz kitlelerde yine de bayram donuk geçiyor. Ne yoğunlaşan korona  salgını nede Erdoğanın gelmesiyle ateşlenen siyasetin etkisi fazla görülmüyor. Sadece saray sevincine veya ok atışlı şımarık çocuklar haline gelen işbirlikçi siyasetçilerimiz havalarını bir başka atmaktadır.

Bayram günelrinden geçiyoruz. Bir paradoksal durum gelişiyor. Bayram başı adamıza gelen Türkiye Cumhurbaşkanının açıklamalrıyla etraf iyice ısındı. Maraş hamlesi, bilinen siyasal tekerlemelerin tekrarlanması ve en son Afkanistan fitilinin ateşşlenmesi, Kıbrıs merkezli yükselen siayset dünyada dahi yankı buldu. Namaza gidene bisiklet verilen, daha büyük cami yapma yarışı, tüm yetkiler Türkiyenin eline verilirken, buna saray eklenmesi de adeta bir politikanın adımlarının birer birer geliştirmesi gibi oldu. Hat ta, daha yüksek telden başka kararlar için de hazırlıklar gerçekleşti. Fakat, kendisi dahi kulandığı yöntemi deyerlendirmeyen muhalefetin konuşmayı boykot etmesi ve bazı dış uyarılar, Kıbrıs versyonunun Tatara saray ve Millet bahçesiyle sınırlandırılmasına neden oldu. Yine de arada resmi siyaseti tekrarlayıp, araya Maraş sopasını da yerleştirildi.

Konu Erdoğan olunca ve açıklamalar da Kıbrıstan yapılınca, elbet deyişik alanlara açılma da oldu. Ama, boykotla anlamı tavır koyan muhalif partiler nedense devamındaki gelişmeler konusunda fazla görüş belirtmemeleri de tuhaftır. Hat ta Halk TV prokramına  katılan Mehmedali Talat, konuşurkenki konuşma şekliyle resmen geçmişteki işbirliklerinin gölgeleri iyice hissediliyordu. Özellikle bilinen Mehmedali deyil de konuşurken dahi dikat etme veya kaçma ikilemli seslenme şeklini kulanması tesadüf deyildi. Halbuki birçok yerde muhalefetin boykotu oldukça karşılık buldu. Belki de bunun deyerine deyer seslendirmeği de bu işi yapanlar tarafından gerçekleşmesi de sorgulanması gereken davranıştır.

  1. kıbrısta pek fazla konuşulmasa da alışılmamış şekliyle Türkiyede tersinden oldu. Bol bol konu edildi. Hele de Erdoğan karşıtlığı ile bula bula saray çıkma müjdesi de oldukça mavzeme oldu. Fakat, hep ayni sıkıntı gelip duvarda yankılanıyordu. Yine de konuya yönelik epey yazı çıktı. En son, Duvar Gazetesindeki Metin yeğinin makalesinin altına imzamı atarım. Baskın hocanın Artı Gerçekteki yazısı daa okunmaya deyer. Ama, hocamın müsaadesiyle ufak bir yanıltmayı düzelteyim. Özellikle Türkiyedeki ve dünyadaki önemli kesimler bu yanılgıya hep düşerler. K. Kıbrıstaki iyi demokrasiden söz ediyorlar. Burada yaşayanlar bunun böyle olmadığına da tanıktırlar. Fakat, tuhaf kültürleşmenin de tavrını gösteriyorlar. Sanki demokrasi ve bağımsızlık varmış gibi bilgilendirme yapılıyor. Bunun engelenemeyeceği görüşü de ekleniyor. Halbuki bu kelimeleri söyleyen kişiler dahi iş genel gerçeklere gelindiğinde “zamanı deyil veya şimdi sırası deyildir” gibi sansırrleme tutumuna girerler. Hepsi müdahalelerin ne olduğunu bilse de sanırımla yaşaman bu eksiklikler ister istemez hep sıkıntı yaratır. Bir de Okkan Dağlının konuşmasında yakaladım. Dağlının anlatıkları doğruydu. Fakat konuştuğu Kamuoyun türkiye halkıydı. Çoğu bilgiyi ya bilmiyor veya tersinden algıladı. Bu nedenle Okanın biraz da bilgilendirmelre dikat etseydi, eminim Türkiyedeki dinliyecinin kaafasında soru oluşturacaktı. Maraş konusunu çok ters bilgilendirildi. Güncel akışkanlıkla olunca, Maraşın özünü söylemedikçe pek de fazla kavratma durumu olamaz.

Gördüğünüz gibi: Kıbrısta patlatılan siyasal füze, şimdi Türkiyede yankı buldu. Konuşuluyor. Tartışılıyor. Ama özde Kıbrıstaki yanlış algı hala kırılmadı. Hat ta ortak çıkarlar denilip ayrışma Erdoğana göre şekillenmesi de tehlikenin öteki yüzü oluyor. Bakalım bu sıkıntılar nereye kadar sürecek.ın normalleşmesi sonucu bunda hep etkin oluyor.

Bir başka sıkıntı da şu: tartışmalar genelde Türkiyede yoğunlaşması, AKP eksenli iki eksene oturması durumu görülüyor. Kıbrıs genel politikasında ise genelde devletçi tutum görünüyor. Örneğin, ne CHP nede AKP Kıbrıs konusunda federasyonu savunmuyor. İki devletlilik veya Türkiyeleşme durumlarını idolojikleştirdiler. Birçok olguyu da görmezen geliniyor. Hakını yemeyelim: demokrasi ve öteki konularda Hüsnü Mahali daha net konuşuyor. Demokrasi ve tutum konusunda K. Kıbrısta nifusun ancak Kıbrıslıların 3.1  cıvarında olduğunu vurguladı. Nifus taşınarak iradenin deyiştirildiğini söyledi. Bu konuda Türkiyede olsun K. Kıbrıstakiler pek de söz etmiyorlar. Sadece masada bunların gelecek yurtaş konumuyla ilgilendiler…

Yine bu süreçte demokrat aydın kesiminde şu tuhaf ekseni yeniden yaşadık. Kıbrısı en iyi bildiğini söyleyen birçok gazeteci “Nur Batur gibi” Kıbrıs eksenini Denktaş noktasıyla tutsaklaştırıyorlar. Denktaşın Kıbrıs sürecindeki yaptıklarını dyeil Denektaşın Kıbrıs tabusu olarak temel eksene oturtuyorlar. Denktaş gözüyle Kıbrıs düşüncesinde takılıyorlar. Bu düşünüş, birçok dönemeç konusunda Denktaş bakışıyla ele alıyorlar. Demokratlığı dneilirken de muhaliflere karşı tutumları hiç bilinmek istenmiyor. Hat ta Denktaş eksenli artan baskı dönemlrinden deyil tam aksi Dentaşa karşı düzenlenen suikasler hayalerini anlatmaktadırlar. Böylelikle kIbrıs sorunu çoğu ekrandaa, AKP karşıt desteklik ikilemine oturtuldu. Bunda, K. Kıbrıstakilerin konuşurken gerçekleri anlatmama gibi öteki yanlkışın da rolü oldukça fazladır. Nitekim, son olaylarla ilgili Türkiye medyaları bazı kişilere baş vuru. Anlatılanlar ise K. Kıbrıs sansürünü yırtamayan konumda kaldı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin