arşivUlus IrkadGeleceğimiz sonuç buydu - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Geleceğimiz sonuç buydu – Ulus Irkad

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye’nin yaklaşık 90 yıllık geçmişinde hep otoriter ve baskıcı sistemler vardır. Türkiye egemenleri aslında cumhuriyetin oluşum sürecinde pek evrensel hukuku kaale almadılar. Her şey birçok etnik toplumun, aydının veya azınlık kesimlerin ezilmeleri veya haklarının ortadan kaldırılmasıyla oluştu. Statüko birini oluştururken diğerini bozdu ve dağıttı, ama bu aslında sağlam bir yapı değildi ve her zaman için uluslararası hukuk karşısında savunmasız ve zayıf kaldı. Yeni oluşan statüko, hak ihlaller üzerinde oluştuğundan dolayı, egemen kesimler Türkiye’nin demokratikleşmesine fırsat vermediler. Kontrolün ortadan kaldırılacağı sezildiği anda da, askeri darbeler gündeme geldi. Hiçbir yenilik de halka benimsetilmedi, aksine empoze ile geldi. Bu yüzden halkta, muhafazakarlıktan kaynaklanan tepki, ilericilik olarak isimlendirilirken, normal görüldü. İslami ve Milliyetçi fikirler, Türkiye oluşurken aslında demokrat olmayan ve despotizmi veya Bonapartizmi benimseyen rejime karşı alternatif olarak gelişti ama sonuçta despotizmin alternatifi de despotizme çok kolay dönüştü. Lozan sonrasında adalardan feragat edilmesi güçsüzlük ve kayıp olarak tepkilendirildi. Oysa bu tavizin barış için önemli bir basamak oluşu pek tartışılmadı. İlk başlarda cumhuriyetin pragmatist ilkelerle oluşmasına rağmen cumhuriyeti oluşturanlar despotik yapıdaydılar ve asker kökenliydiler. Dolayısıyla Türkiye’de sap ile saman çok kolay birbirine karıştı. Ama gene gerçek olan bir durum da Türkiye’deki yapı, Batı’nın aydınlanma çağı değerlerine, burjuva demokratik devrim getirilerine ve de demokratikleşmelere pek de samimi bakmadı. Bugünkü durumda Türkiye hala daha Macna-Carta’lardaki yaklaşık bin yıl önceki reformları ve yasaları bile kabul edemiyorsa, bu demektir ki Batı’nın Aydınlanma Çağı değerleri hala daha Türkiye’ye oldukça uzaktır.

Son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi gibi kendi imzaladığı ve öncülük yaptığı sözleşmelere bile arka çıkamayıp vazgeçen Türkiye, aslında birçok konuda dünya üzerinde hukuk, demokrasi, adalet ve insan hakları alanlarında da ters düşmekte ve kaybetmektedir. Kadının eşit insanlık hakları bile bugün hoş görülmüyorsa, varın siz bu ülkenin halini bir düşünün. Bu gün bu değerlerde bile Afrika ülkelerinin gerisine düşülmüştür.

Türkiye’de bugün kadınlar aşağılanmakta, erkekler tarafından her gün onlarca kadın katledilmektedir. Çocuklara tecavüz ve tacizler almış başını gitmektedir. Hukuk çoktan ayaklar altında ezilmekte, insan haklarında Türkiye devamlı sınıfta kalmakta, düşünce özgürlüğüne devamlı getirilen engeller, toplumsal gelişmeyi engellemektedir. Bugün TBMM içinde bile konuşan doğruları haykıran milletvekilleri, söyledikleri sözlerden ötürü hapislere doluşturulmaktadırlar.

Türkiye alt yapı ve üst yapıdaki sorunlarından ötürü kaybetmekte, ekonomik olarak da tüm değerlerini yitirmektedir. Demokrasi, tek adamın ağzına bakmakta, tek adam neyi emrederse o olmakta, yargıçlar ve savcılar özgürce karar verememektedirler. ABD dışında tüm başkanlık sistemleri despotluk ve keyfilik içermesine rağmen Türk usulü diye getirilen, ne olduğu belli olmayan bir sistem, bugün Türkiye demokrasisini de engellemiş ve Türkiye diktatörlüğe dönüşmüştür. Türkiye’nin dünya üzerinde kendi müttefikleri ile iyi ilişkileri kalmamış Türkiye herkesle, tüm dünya ülkeleriyle kavga eder bir pozisyona gelmiştir.

Türkiye’nin çoğulcu demokrasi, adalet, hukuk ve insan haklarına önünü dönerek süratle demokratikleşmesi ve bir an önce bu kabustan kurtulması gerekmektedir. Tek adamların ülke yönettiği ülkeler en geri ülkeler durumuna düşmüştür. Türkiye’nin süratle çağdaş ülkeler ailesi ile Burjuva Demokratik Devrimlerini gerçekleştirmiş, Batı Avrupa Birliği saflarına dönmesi aciliyet teşkil etmektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
330AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin