Son günlerde, eski kulanım adıyla ceryan, şimdi ise elektrik denilen enerji aracı, oldukça deyişik çarpmalar gerçekleştirmektedir. Yazın sıcağı demeden, öğlenin kavurtucu bunaltısını aldırmadan elektrikler kesimeye yeniden başlandı. Her an yeni zamlarla da ceplerin içine eller konulmaya heran hazır haldedir. Aylardır bitiyor denilen yakıta karşın, boş laflarla demeçler uçuşurken, şimdi sıkıntının kapısına gelindi. Geldiği günden beri şov demeçli tutarsız açıklamalarla geçirilen kurum, şimdi ihaleleri de kaldırtıp, elden teklifle hem akaryakıt hem de arızalanan santralerin parçalarının getirileceği bilgisi yayılıyordu. Halbuki aylardır santrallerin bozuk olduğu, tamir istendiği, yakıtın bitmekte olduğu haberleri hep peşpeşe vurgulanıyordu. Makamcı ise at üstünde, imam cübesiyle fetihçi türküsü, parti içi arızalarla kendi koltuğunu koruma peşindeydi.. Sonuçta, elektrik kesilmeye başlayınca, Teknecikteki kara dumanın şekli ve kulanılan yakıtdaki aykırı olma bilgilri gidrek yoğunlaşırken, elbet ceryan çarpacaktı.
Bunlar yaşanırken, birileri de takeyi giyip eldeki televizyona çıkıp, sıkılmadan sesini de yükseltip, “türkiyeden elektrik getirin, burdaki kurumu özeleştirin gitsin” naralarını kedi tipi bağırışla atmaya çalışıyordu. Belli ki dünya örnek gösterilirken, hiçbir bilgisi olmadan, ezberletilen sözlerle konuşmanın şeklinin işbirlikçi oluşunun örneklemi gerçekleşiyordu. Deyişmeyen gerçek, yazın sıcağında Teknecik santralindeki yükselen duman, sık sık kesintiler ve peşpeşe gelmeye devam edilen yolsuzluklardır. aAyrıca, kurumsal öze ve riyakate o denli önem veriliyor ki kurumun müdürünün yüksek yargıda hem de kurumla alakalı yargısı olmasına rağmen, müdürlükte koltukta olmasına devam edilmesidir*
Senelerdir elektrik konusunu hep yaşadık ve konuştuk. Öneriler ne olursa olsun, çoğunun sırf lafazanlık ve ezber halinden öteye gidilmediği de anlaşıldı. Hele, kuruma kamusal işletme denilme yalanı oldukça tutuyor. Onca ünüversite yapımıza rağmen, kuramların içeriğinin böylesine saptırılması da eğitim alanındaki başka bir gerçektir. Elektrik kurumu adı kamusal örgüt dneilip halkındır simgesi konulsa da gerçekte bu deyildir. Devltin arpalığı haline getirilen, yandaşlama istihtamların ve siyasal tercihlerin havada uçtuğu bir yapıdır. Kamusal örgüt kamu adına olup halk ekseninde örgütlenme şekline denilir. Devlet ile kamu içerikleri oldukça farklıdır. Fakat, tıpkı Koperatiflerde olduğu gibi Elektrik kurumu da yönetim atamalı, arpalıkla partili istihtam yönelişleriyle daha baştan hantal haldedir. Bu arada AKSA anlaşmasıyla karşımıza özel ilişkisi de konuldu. Yönetimin AKSAYA verdiği imtiyazlarla da elektrikteki pay paylaşımında özele açılan kredi hibesiydi. Bu durum dahi özelleştirildiği zaman ne olacağının anlaşılmasında yardımcı olunurdu. Oysa hala AKSA elektrik tartışmalarında kendini dışta brakarak gelecek yatırımı yapmaktadır.
Tekrar edelim; ister Türkiyeden elektrik getirilme çağrıları, ister özelleştirme denilirken, bunların içriğini de konuşmak gerekir. Ayrıca, gerçekten elektrikteki kamusal dönüşümle özerkliği de tartışmalar ra sokulmalıdır. Genelde kurumdaki hantalık ve yapılan yolsuzlukların olumsuzluklarıyla sonradan özeleştirme hedefi yanyana getirilip siyasal seçki haline sokuluyor. Biraz özeleştirilen enerji alanına bakılırsa, hele de dışa bağımlı hale sokulursa gelecek satılmasının sonuçları da irdelenmelidir. Ülkemiz ne yazık ki kamusal özerk yapıları koltukçuların eline verip onlar da atamalarla ve istihtamlarla yandaş doldurturken, elektrikte olduğu gibi yoksula deyil de ssrmayeye hibeler veya borç silmelerle de ödüllendirmeler gerçekleştiriliyor. Bu durum dahi elektrik kurumunun kamusal dyeil arpalık ve işbirlikçi kulanım yapısı olduğunu kanıtlamaktadır. Kurumun hem de milyonlarca lira alacaklısının da yönetim kesimi olduğu durumu elbet tesadüf deyildir.***
Yaz geldi. Ceryan çarpıyor. Kesintiler ve gelen faturalarla adeta bir cendere oluşturdu. Fakat, ihaleyle yakıt dahi getiremeyen makamcı, amacının özeleştirme veya Türkiyeleştirme olduğunu da sıkılmadan açıklıyor. Çünkü ahaliyi şu noktada gayet güzel kulanıyorlar. Hedef çalışan. Her konuda onlar sorumludur. Yolsuzluk ihaleleri, mahkemede olmasına rağmen müdürlük tayinleri hepsi sendikanın talepleriymiş gibi algılatılıyor. Dünyada tüm kapitalist çevreler ve özellikle ilgili yapıdan yararlanan siaysiler hep suçu çalışana göndermektedir. Bu arada hak ile avantayı da karıştırıp hem de en üstünü onlar almasına rağmen, yine de suçlu sendikadır. Buna yönelik epey etkili olup normal çağrıları da alehte kulanmaktan yüzleri kızarmaz.
Son günlerde ceryan çarpıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Medya tarafcılığı ile oynayıp istenen algıların operasyonunu gerçekleştiriyor. Halkın önemli kısmı her kesintide çalışanın hantalığı veya ilgisizliği üzerinden maşalarını sorgularken, nedense en basitiyle yönetimde olanların paylaşımları veya borçlarını ödemeyen kesimlere pek dokunmuyor. Buda, her zaman güçlüye başka normale banbaşka kültürleşmenin sonucudur.
Kısaca, belli ki ceryan daha çok çarpacak. Bu yapısıyla da K. Kıbrısta sorunun özüne inip çözüm yapılamaz. Yolsuzluk ve ayrışmaların giderilmesi de mümkün deyildir. Her olumsuzluk kanıtsanınca da tepkiler daralır. Bakalım bu sıcakta ceryan çarparken, daha önümüzde neleri bulacağız!