Tekrardan önemli uyarımla başlayacam: Türkiye K. Kıbrıs yapılanışı malum. K. Kıbrısın Türkiyenin deyişik isimlerle vurgulanan sömürgeleşmeden alt idari birimine varan simgelerle ifade edilmektedir. Buna karşın, özellikle hala sisteme karşı olanların birbirini anladığını söylemek mümkün deyildir. Her iki tarafta da ilgilenmeme veya resmi görüşe davranma tutumu devam ediyor. Hat ta, K. Kıbrısta kendine muhalif diyenlerin veya Türkiyede devlet eksenli kesimler olaya oldukça yanlış yaklaşıp resmi idoloji gibi tutum sergilemeye devam ediyor. Bu çelişkili durum aynen gelişen olayların yansıtılmasında da yaşanılmaktadır. Son günlerdeki gelişmeler bize bu sakat duruşun nedenli tehlikeli olduğunu kanıtlıyor. Öyle ki oluşan gelişmelerin dahi haber yapılmama tutumunun hala süürmesi de resmi idolojik duruşun dimdik ayakta durmasına yardımcı olmaktadır.
****
Kuzey Kıbrısta protokolelrle eldeki tüm ekonomik yetkielr Elçiliğe,kordinasuyon komitesine ve dahası Ankaraya teslim edilirken, seçimelrle yetinilmeyip partilere dek gelişen direk müdahaleler de kanıtsanırken, K. Kıbrısta direk askeri üstlerin normal hale gelip konuşturulmama doğalığına gelinirken, hükümetcilik oynunda artık Elçliğin direk açıklamalrla da hiçeleştirmeleri peşpeşe yaşanıyor. Güdük işbirlikçi burjuvalarımız teslimiyet şarkısını dahi söyleyemeyecek hale geldiler. İhaleler resmen Ankarada belirlenirken, hastahane olayı ve binanın yapılma şekli dahi buradakielrin açıklayamayacağı durumda olması, Elçilikle buradaki bazı dini kesimelrin adeta cami kurslarıyla bisiklet dağıtma prokramının veya çanakale kanp durumlarının kanıtsanır hale gelmesi, boşuna deyil. Bugünün konusu da olarak başlamadı. Buna benzeyen birçok gelişme peşpeşe hızla gelip yapılanışa ekleniyor. Son çalışma ve sendikalar yasaları da buranın nasıl bir yere geleceğinin mesajıdır. Bol vatandaş yapma hamleleri veya buradaki kara para hikayelerine yeniden deyinecek deyilim. Hat ta silik yeni işbirlikçi Sanerin her konuşmasındaki çelişkileri ve habersizcesine bilgi vermemesi de tercih edilen işbirlikçi modelin adeta yanıtıdır. Bunlar, AKP dönemindeki K. Kıbrısın yapılanıdırılıp yeniden kendi rejimiyle içeleşmesinin sadece birkaç uygulamasıdır. Sonra da “bağımsız, eeşit” gibi laflarla da lafazanlık algısı kurgulamaya devam edilecektir. Bunların çoğu türkiyede elbet onca içeleşmeye karşın hala farkında olduğunu söyleyemiyorum. Devletci partilerin ise banbaşka telde bunları savunması da tesadüf deyildir….
Onca Türkiyeleşme gerçeğine karşın da K. Kıbrısta Türkiyede olanların önemli kesimi haber dahi yapılmıyor. Bilinmiyor. Öylesi tuhaf idolojik tutum da oluşturuldu. Üstelik, K. Kıbrısta çoğu yaşayanın TC kökenli olmasına rağmen. Halbuki, onca Türkiyeleşme nedeniyle oradaki gerçekleri doğru yakalamak gereksinimi tartışılmazdır. Nitekim, Peker açıklamalarıyla ortaklaşan gerçekleri dahi burada pek duyarlılık olmadı. Hele mafyalara dokunulmalara oldukça uzak durulmaya çalışılınıyor. Bundandır ki ben mümkün oldukça yayzı yazma veya prokram yaparken, Türkiye gerçekelrini birazda K. Kıbrısta yaşayan birisi olarak da önemseyerek ele alıyorum. Elbet, Türkieydeki direk yaşayanlar ile buraya yansıyış şekileri kadar, K. Kıbrıstaki çok önemli kesimin, bu konulara uzak olma koşulunu da gözetmek zorundayım.***
Bizim kiler yetkileri devrederken, hat ta rant kapılarını da kolayca el deyiştirip, üstüne şükran çekip teşekkür ederken, Talimatı ile de uyguladıkları yalakalı itiraflarını gerçekleştirirken, elbet Türkiyedeki son krizleri konuşacak deyillerdir. En paradoksu, Türkiyede Pekerin açıklamaları, HDP üzerinden baskılar, kapatmalar ve en son izmir binalarının basılıp kurşunlanması gelişmeleri K. Kıbrısta pek konuşan olmayacaktır. Hele medya veya özellikle parlementer partielr kendilerine bu alanda tehlikeli çizgi çekip susyorlar.
Son dönemin Türkiye devlet yapısının iki önemli patlayan kanalizisayon borularının kokuları yayılıyor. Devletin yönetme şekli veya ilişkilerinin Sedat Peker videyolarıyla ortaya serildi. Devlet içi oluşan mücadeleyle açığa çıkan resimde elbet K. Kıbrısı da kapzayan bilgilerin olması da tesadüf deyildi. Mafya, siyaset, paramiliter ve sermaye karışımlı ilişkilerin kirli işleyişinin ufak bir resmini görmeye başladık.
Ayni şekilde, hem kapatılma davası, hem Kobani mahkemesi, Güneydoğudaki saldırılara ek olarak en son izmirdeki parti binasına yapılan saldırıyla de HDP durumu da resmin öteki çerçevesini oluşturuyordu. Sadece Peker açıklamalarıyla ortaya serilenler, HDP üzerinden uygulanan baskılar, Türkiye resmi siyasetin nerelre geldiğinin basit işaretlerini veriyor.
İzmirdeki bina basıp, kurşunlamayla öldürülen Poyraz olayı biraz daha öğrenilince, dehşetli provakasyon yaratılmaa gerçeği ile yüzleşiyoruz. Hele de ilgili saat de HDP binasında 40 kişilik toplantı olacağı ve son anda bunun ileriye uzatılma bilgisi de eklenince; bunun dahi nedenli katliyaam siyasal oyun olduğunun kanıtıdır. Zaten, hep belirtim, Türkiye özellikle Kürt konusundaki anticiliğin siyasal eksendeki yeri önemlidir. Provakasyondan, karşıtı suçlamaya dek hep kulanılmaktadır. Bu olayla, resmen Kürtleri yeniden provakasyonla katliyam girişiminin içinde olması olasıdır. Üstelik, Pekerin de bu konuda uyarı yapması da tesadüf olamaz.
Özellikle muhalefetin dahi HDP ile yakınlaşmama tutumu devletin resmen bu deyeri hep kulanmaya hazır kart olarak getiriyor. Türkiyede hala Kürt sorunu kabullenmiyor. Alevi sorunu, resmen provakasyon için dini mezhepçi kulanım aracıdır. Ayrıca yetmişer döneminde direk yaşayarak, devletin paramilieterlerin gerçekliği de hep biliniyor. Nitekim, binayı basan kişinin, Suriyedeki silahla çekilmiş resmi de bunun basit bilinenin itirafıdır. Bunlar yine de yönetimdeki AKP nin iktidarda kalmak için kulanacağı önemli koşullardır. Şideti kulanarak, kan dökerek oy artırdığı bizat kendi itiraflarıyla yaşandı. Hocam Emre Kongar çok haklı bir açıklama yaptı: Haziran kasım dönemi katliyamlarında başbakan olan Davutoğlunun bu dönemi mutlaka açıklaması gerekir. O zamanın başbakanı şimdi muhalefet içine HDP den daha kolay kabullenirken, bu gerçekelri de açıklaması mutlaka şart.