Perşenbe gününün bazı senelerimdeki önemli önemi vardır. Zaman zaman, ilgili günde bunu anımsayıp tarihi gençliğime dönerim. Hata ve doğrularla bir anlamda geri dönemeyecek şekilde hatırlayıp yaşar gibi de olurum. Bu perşenbe hiç umadığım bazı siyasal gerçeklerin buluşması, yeniden ilgili gün imgesiyle makale yazma düşüncemi de oluşturdu. Pek alışılmamış şekliyle Kılıçtaroğlu K. Kıbrısa geldi. Bir anlamda, hala anlamayanlara gerçekleri haykırdı. Kuşandığı devlet kılıcıyla birlikte resmi TC devlet idolojisini tekrarladı. Dış politikada ayrımın olmadığını ve Türkiyedeki partilerin dışarıya yönelik ayni çizgide olduklarını belirti. Devlet idolojik eksenli düşüncenin dar ekseninin itirafıydı. Ayni zamanda, K. Kıbrısta sosyaldemokrat dneilen kesimle neden TC sosyaldemokratların oldukça uzakta olmalarının da nedenini açıklıyordu. Zaten, son dönemde Türkiyede ister sosyaldemokratlar isterse siz ona Kemalistler deyin, devletçi bakış ekseniyle oluşları sonucu fetihlerde, Emperyalizim adına müdahalelerde “ulusal zırh” koyup savundukalrı hep gerçekleşti. Bu Kıbrısta net olarak yaşanıyor. Aynen ANti kürt politikasında olduğu gibi. Sadece devlet içi AKP karşıtlığı ile durulduğu için de toplumsal muhalefetle deyişim yoluna da girememektedirler. Son dönemdeki daha da tuhaflaşan Türkiyedeki Kemalistlerin durumu ise hala Denktaş merkezli Kıbrıs algısıyla günümüzü hala bağdaştıramamanın sıkıntılarıyla yaşamaktadırlar. Seçimlrde hem de tüm Sosyaldemokrat çırpıntılarına rağmen Akıncıya destek vermemelerinin de durumu burada gizli.
Kılıçtaroğlu adaya geldi ve net söyledi: dış politikada milli duruşumuz var. İç politikadaki farklılıkar dış politikada görülmez. Milli davadır. Ortakdır. Devamında da resmi yeni idolojik savunmaya destek verip daha ileriye de gidiyordu. Ayni perşenbede, başka bir gelişme de oldu. Hazırlanan raporla yapılan K. Kıbrıstaki saray seçimindeki müdahaleler anlatılıyordu. Çoğu bildik bilgielrdi. Önemi, ilgili yaşananları konuşulduğu oranda raporlaştırıp tarihi belge olarak kazdırtılar. Elbet gerçeklerin ortada dolaşmaları, birilerini de sıkıntıya sokacak gibidir. Aslında bilinen gerçeklerdi. Beyaz evdeki toplantıyla, UBP vekielrine Tatarı desteklemek için baskı yapılması zaten konuşulduydu. Yine hatırlarsak, aslında UBP içindekilr dahi Ersini istemiorlardı. Kutretden Serdara varan adayları da destekleyeceklini söyleyenler mevcutdu. Türkiye kesimlerinin müdahaleleriyle, önce UBP içi desteğin baskıyla sağlandığı biliniyordu. Devamındaki baskılar da duyuluyordu. Israrlara karşın, özellikle hala umudu varmışçasına Akıncı hep susuyordu. Bunlar yaşandı. Sonuçta, Tatarın İnterpol İngiltere gibi sorunları da haledildi. Rapor bu gelişmeleri, anlatıldığı oranda belgeledi.
Eksik fazla bir yana, toplu deyerlendirme belgesi olması önemlidir. Ama unutmayalım ki atmışlardan beri hep müdahaleler yapıldı. Herks biliyordu. Ama, seçim sonrası da sanki hiçbirşey olmamış gibi sistem yeni şekliye devam ediyordu. Bunları hep Denktaş eksenli yapılırken, şimdi tıpkı dizideki gibi Denktaşı da silikleştirmeye gidilmesi herhalde zamanı anımsarken burukluk duyan da olacaktır. Baba Denktaş rakipleri bu tip kontra hamlelerle disgalife ederken, şimdi oğul Denktaş bundan şikayet ediiyor. Hani ne derle “Susma, sustukça sana da gelecek”! UBP Ersin müdahalesini kabullenirken, devamında kendi oyu ile seçilecek başkanın da müdahale ile engelenmesini de yaşaması tesadüf deyildir. Hala Türkiyede olanları yok sayıp hikaye okunursa, bugün ağzı diliyle dalaşan Tatar, umadığı anda kurtulduğu zanetiği gerçeklerle tekrardan karşılaşacaktır.
Rapor yayınlandı. Elbet, ilgi duyanlar bunu haberleştirmeleri de normal. Ayni şekilde kurumsal özünü kaybeden yapılar da bunu yok sayarak hiçbirşey yokmuşçasına dıştalamaları da normal. Nitekim, BRT sabah basın özdetinde, konuyu yazan gazetenin haberini geçiştirip okumadı. Şükran çekip teşekkür duası okuyan takkeci gazeteci de sanki böyle bir rapor yokmuş gibi başka konularda dolaştı. Böyle gerçeklerle gerçekler ortada dolaşıyor. Kılıçtaroğlu kendince Türkiyenin dış politik ortak siyasetini söylerken, etrafta Türkiyenin baskısıyla gerçekleşen son saray seçim belgelenenlerin dolaşımı oluyordu. Tam bir klasik K. Kıbrıs gerçeği. Sonrası mı; bağımsızlık, eşit iki devlet söylemlerine devam denilmektedir. Bunlar perşenbenin yükselen gün akışında birer ayrı dünya gibi akıp ısıtıyordu.