Yılın haziran ayının da bitmesine saatler kaldı. Sıçağın esintisi dahi sıcak. Bir aya daha elveda diyoruz. Ayni zamanda, ben de bir senemi daha dolduruyorum. Yeni yaşa Temuzla merhaba diyecem. Ortadaki yaşananlar ise nereye geldiğimizin net ifadesini dahi aşan derecede yansıtıcı oluyor. Bunlar tesadüfle veya rasgele deyil, resmen göstere göstere gözlerimizin içine sıkıla sıkıla bugüne geldik. Son seçim ve parti kongrelerindeki müdahalelerle,seçilen politikacı ve atanan birokrat resimleriyle de nasıl K. Kıbrıs itendiğinin de mesajı çakıldı. Hala anlamayıp veya bu oyunda çıkar adına gerçeklerden kaçan epey kesim de ne yazık mevcurt…
Haziranın sonuyla birçok tatil gibi meclisimiz de tatile girer. Bu yıl çürümüşlüğün,dökülmenin derecesini yansıtacak şekilde tatil başladı. K. Kıbrıs Meclisi toplantı yapacak sayıyı dahi toplayamadı! Azınlık ifadeli koltukçularımız yine de müdahaleli devşiermelerle çoğunluk gibi duruyordu. Fakat, kendi gerçeğimiz yeniden sırıtıyordu. Makamcıların vekilerinden kimisi bazı pazarlıklar nedeniyle tehtit amaçlı toplantıya katılmadı. Sokakta ilgili ilgisiz herkes bunu konuşurken, yine de medyamızın önemli kesimi ilgili nedenleri görmezlik derecesinde tutmaya devam ediyordu. Bir anlamda, müdahaleler, devşirmeler ve çıkarlarla dış müdahaleli koltuk makamcıları yine de krizlere oynayıp kişisel çıkarla pazarlığa devam etielr.Kurulduğu günden beri makama atama kavgaları, beceriksizliklerle yandan istihtam etme telaşı içinde her yetkiyi de Türkiyeye devretiler. Artık, burada olacakları Elçilikteki Kordinasyon komitesi veya direk Türkiye makamları açıklıyor. Arada müftülüğün de yetki kulanım kervanına takıldığına şayit olduk. Ama, makamımız var ve onlar yandaşlarını birokrat veya işe almalarla atayarak geleceklerini kurtarmaya çalışıyor.
Meclis toplanmadan tatile girdi. Öyle bir tatil ki açılıştan kapanışa toplantıya katılmayıp Türkiyede yaşayan Hüseyin Pehlivanın vekiliği dahi düşürülmedi. Hem de yargılanması gerektiği kararı olmasına rağmen. Yine bu bitmekte olan ayda ara seçim yapılması yasal zorunluluktu. Yüce Meclis bunu da bağlamadı. Ama, meclis tatile hem de toplantısız girdi. Ali Baturayın deyğindiği gibi “toplantıya katılmayan vekiler için etik denmenin nedenli saçmalık hale gelişini” anlatıyordu. Etik, ahlak da sanki yapılanlar hep ahlakiymiş gibi de gösterilmenin kandırmacasına hala inanan varmış gibi. Pazarlık yapmak, birşeyler almak, yandaşa yol kendine makam istemenin burada ahlaksızlık etikle alakasının kaldığına inanan varmı? Ek olarak, hala birçok insan siyasetçiyi yerden yere vururken, dönüp yine de “bunlar iyi nieytli insanlardır” demesinin yerini nereye koyalım.
Bu arada elektirkkler kesilmeye başladı. Ayni kişiler çıkıp bize birşeyler anlatıyor. Dün “yoktur” denilenler de sıralanıyor. Örneğin jeneratörlerin tamir istemesi gibi. Tamirde kulanılan bazı parçaların arızalı oluşu da başka bildik olayın tekrarı gibiydi. Arıklı ise imam olup elektrikle uğraşma politikasının simgesi oldu. Bu arada ağır cezada hem de kurumla alakalı mahkemesi olan kişinin kurumda müdür olması da gayet normal şekilde işlemektedir. Partili aşkın vurgunla birlikte nerelre geldiğinin ufak kanıtı şeklinde parıldıyor.*****
Bunlar normal şekilde peşpeşe her makamdaki bilgiyle süremeye devam ediyor. Yurtaşlıklar aldı başını gidiyor. Defaktonun mümkün zamandaki ilhaklaşma sıçramasına hazırlanıyor. Ama, makamcılatrımız kükrüyor. Hele meclise katılmayan Hüseyin bey dahi eleştirmeye başlıyor. Kendi partisindeki gelinen durumdan şikâyetçi. İçtekiler ise hiçbirşey olmamış gibi kahramanlığa devam. Ama, kocaman hükümet, makamlarıyla etrafta cirit atıp yandaş değerlendirirken, nedense yapmaları gereken görevleri de Elçiliğin koordinatörleri açıklıyor. Türkiye K. Kıbrısa dolar üzerinden borç verirken de hemen imza çakılıyor. Braktık bunları, yol yapımını bizim ualştırma makamcıssı dyeil önce Türkiyeden yetkililer sonra buradaki kordinsyon yapısı açıklıyor. Hat ta bazı yol girişimlerine bizim makamcıları da alıp gösteriş dahi yapıyor.ü
Ama işleri var. Her an ekrana çıkıp şükran çekmek, teşekkür etmek de görevin acil ihdiyacı haline geldi. Öylesine BRT ile kaynaşıldı ki haberlerde bol bol şükranlı sözlerle demeçler uçuşuyor. Şımaran Tatar ise saray aşkına yeni saaray heycanıylla coşuyor. Hele de düne dek Edirneden öteye gidemezken, şimdi yolu açılınca, bunu deyerlendirmeye de hız veriyor.
Daha ne anlatayım. Hala K. Kıbrısın bağımsızlığı veya gelecekte federal şekil söylemlerini duyunca, hep aklıma yaşananlar gelir. SÖmüreciliği kabullenip de o yaşamla sürdürünce böylesi sonuçlar da oluşur. Muhalefet mi; koltukta olunca başkalaşıp, yeniden gelme adına da dikkatli. Onun için saddece “hükümet” sınırıyla yetinilir. Türkiyeye dokunmama, elçilik kararlarını görmezden gelip hükümete yüklemekle meşkuller. Hele giderek inancı kalmamış federasyon barış söylemi sadece lafla yetinilir. Zaten önemli kesimler “sizi de gördük” duruşunu sık sık tekrarlarlar. Gelinen aşamada onca müdahalelere
Onca kısıtlamalara ve yoğun partizanlıklara karşın muhalefet partilerinin öne çıkamamanın da nedeni budur. sÖmürgecilikte, dış müdahale koşullarını yok sayarak politika yapmanın günümüz yansıyışının gelinen aşamsındayız.