Türkiye medyasının ana akım ve yandaş dışındakiler, günlerdir Pekerin videyolarıyla gündemlerini oluşturuluyor. Devlet içi çıkan ve resmen kirli sayfaların etrafa yayıldığı görüşlerle, yeniden önemli gerçekler le beklentielr içinde tartışmalar hızlandı. Devlet içi çelişki ve birçok eskiden beri pek gündemleştirilmeyen konularla karşılıklı saldırılar, bir anlamda kamuoyunda oldukça karşılık buldu. Dizilerin üstünde Pekerin yayınları izlendi. Elbet, K. Kıbrıs her zaman ki gibi başta sırf Türkiyeyei ilgilendirir tutumuyla olaya Fransız kaldı. Ama,merakla, kimisi de endişeyle ilk videyolarda vurgulanan Adalı cinayetiyle alakalı görüşleri de bekleyenler vardı. Sonuçta, beklenen oldu ve Peker sadece Adalı deyil, uyuşturucu ticareti ve kara parayı da içeren bölümleri açıkladı. Kaçınılmaz olarak K. Kıbrısta yankı buldu. Bu arada tutuk kalıp konuşmayanlar da hemen harekete geçip konuşmaya başladı. Ama, söylenmesi gereken birçok handikap da sırıtmaya başladı. Sanki Adalının katli dün olmuş gibi AİHM kararı sabahleyin gelmişçesine, dosyanın indirilip deyerlendirilmesi sesleri çıktı…
Konuyla alakalı birçok haber yazıldı. Pekerin görüşleri de zaten sık sık yayınlanıyor. Birçok çevrenin de görüşleri açıklandı. Bunları kolayca okuma şansınız var. Ben yeniden yazıp hem de kısa alanımı doldurma yerine, önemli kaçırılan bazı durumlara deyinmeyi yeyliyorum. En azından, okuyucu ayni bilginin tekrarı yerine, kaçırılıp, yorumlarda önemli etki yapacak durumlarla daha geniş yorum yapma olanağı sağlamaya uğraşacam.***
Baştan, şu durumu hatırlatalım: yaşanan ne muhalefetin yükselmesiyle demokratik talep ve geçmişler günümüz mafyadan siyasete sorgulama süreci deyildir. Sistemin deyişmesine yönelik dirençle birlikte ortaya serilen bilinmezler de hiç deyil. Olan, devlet içi çürümüşlük ile krizlerin sonucu gelişen çatışmanın dışa vuran hamleleridir. Yorumlarken, devlet içi mücadelenin keskinleşmesi ve mesajla birbirine karşı tutumların yayındaki oluşumudur. Pekerin öteki kesimlerle olan çelişkisi, ayni Devlet içinde ortak davranırken, tasfiyeler ile krizlerin aşmaszında, lehine çevirme konuşmalarıdır. Hem mesaj veriyor, pazarlık durumu zorlanıyor ve tasfiye için eldeki silah kulanılıyor. Bu çatışmada, şimdiye dek Erdoğanın alışılmamış sesizliği epey kuşkulu. Birçok soruyu da artırıyor. Yargının ise hareketsizliği, devletin nereye dek gelindiğinin hukuki resmidir. Bu gerçekleri düşünerek ele alırsak, en azından kirliliği çözme birincil ilke olmadığını da kavrarız. Devlet içi çelişkilerin propagandaya vuran bölümüdür.buna yönelik seçkilerle hareket edilmektedir.
Bir anlamda, ne K. Kıbrısta oluşan muhalefet sonucu Adalı cinayeti gündeme geldi, nede buradaki ilgili çevreler elerine yeni bilgilerle konuyu zorlama tutumu oluştu! Türkiyedeki devlet içi mücadelenin içeleşmemizin sonucu olarak, buranın da eklenmesi boyutuylala konuşmalıyız.**
Yerel boyuta gelince; Adalı katliyamı, gündeme geliş şekli ile hazırlıksız olmanın yanında, gerçekten zaman geçtikçe, ayni koşulların birçok önemli dinamiğin de onuturulduğu görülüyor. K. Kıbrısta hele elilerden ikibine dek konuşulan her gelişmede, Denktaşsız düşünmek mümkün deyildi. Ama, üstelik o dönemde direk Denktaş eksenli tutumların da belli olmasına karşın, son Pekerle oluşan Adalı gündeminde En azından yerel kesimde ilişkisi de vurgulanması gerekirdi. Olmadı. Çıkışta çok söz denildi de Doksanlarda hele de K. kIbrısta Denktaş merkezinin haberi olmaadan böyle olayın mümkün olmadığını herkes bilirdi. Daha ileriye gideyim: Doksanlarda birçok yer kurşunlandı. Adalı cinayeti öncesi 6 kişinin vurulacağı idiyaları dolaşıyordu. Nitekim, bazı istihbaratçılar “Kutluyu kurtaramadık* Ama en azından ötekilri engeledik” sözleri de sağda solda söylendi. Bunlar hiç günümüzde birlikte konuşturulmuyor. Sadece gidrek içi boşaltılarak “utanmasalar” Kutlu Adalının Denktaşcı olduğunu dahi söyleme durumuna gelindi. Özellikle Denktaş yakını veya işbirlikçi birçok kesim Adalı konusunu konuşurken “Denktaşla iyi arkadaştı” denip ayrışmasının da fazla üstünde durmuyorlar. Oysa cinayet dönemini hatırlayanlar, Ddenktaşla Adalının nedenli sert tartışmalara giriştiğini de bilir. Ayrıca, Denktaş, Adalı katli sonrası, durumu “rumlar yaptıyla” saptırmak isteyip, başaramayınca, sustu….
Yine ayni dönemde ne tesadüf Denktaş ile CTP kualisonda bulunuyorlardı. Yine AİHM kararında CTP saraya dek koltuklarda bulunuyordu. Ozaman, sıcağı sıcğağına yeniden yargılanmayı dayatmadı. Yorgancı, Klalyoncu, Ferdi Bey ve şimdiki krevatlı Tufan başbakanlıkta oturdular. Mehmedali saraya dek ulaştı. Ama, hiçbir zaman kendilerinin övünerek “çağırırım” dedikleri ne polise ne de savcıya konuyu yeniden deyerlendirmelerini talep etmediler. Böylesi gerçekler de var.****
Türkiye ise işine geldiği gibi davrandı. Hele de K. Kıbrıs işbirlikçilerinin konuyu erteleme tutumları da işlerine geldi.Gazeteler ise ölüm katledilişi gününü dahi hatırlayan birkaçtanesi oldu. Bunlar eğer Adalı konusuyla yüzleşilecek ise önemli temel noktalardır…
Yine gördük ki Türkiyenin muhalif medyası hala Denktaşcı fantazisinin kısgacındadır. Adalı konusunun ortaya çıkmasıyla, ekranlara öyle kişiler çıkardılar ki Kutlu Adalıyla hiç uyuşmayıp Denktaşcı oluş çizgisiyle Kıbrıslı gerçek kuralı oynandı. Bu nedenle de Pekerin bilgisiyle biraz da damıtmayla, k. Kıbrıs gerçeklerinden koparılıp belirsiz yerlere savurdular. Sanırım özetlediğim son iki durum, hala Türkiye ile K. Kıbrıstaki kendilerine demokrat diyen kesimlerin bbirbirinden nederecede uzak oluşlarının acı göstergesidir…
Deyinmeden olmaz. Kıbrıs konusunda oldukça gerçeklikle yaklaşmak isteyen medyalar da var. Sol Haber bunlardan birisi. Son olaylarla Kıbrıs izlenimlerini haberleştirdiler. Aslında buda K. Kıbrıslı itiraf gibi oldu. Sorulan uyuşturucuyla alakalı görüşlere “iyi ve yardımsever insanlar” diye yanıt verdiler. Bu tutum oldukça yaygındır. En çirkin politikayı yapanı kurtarma veya savunma adına “iiyi insandır ama” denilip tüm yanlışları örtme kültürü yaygındır. Aynen Ersin Tatar, Denktaş, daha ileriye giderek Mafyacı dediklerine sıfatla hitap edilmektedir.
Kısaca, Pekerin sayesinde yeniden Adalı katli gündeme düştü.ilişkileri iyi bilen Türkiye Kıbrıs yapılanışının kurumsallaşma şeklini anlaynlar, sınırlı açıklamalarla kalmayıp, olayın özüne dek gündemde tutmakla ilk önemli adım atılacaktır. Günümüz sistemiyle gerçeklerin yakalanacağını sanmak, yeniden yanılmak demektir.