Tarihin en çirkin, en acı ve çok yönlü deyerlendirilmesi gereken uzun dönem yaşananın tanığı halindeyiz. Konuyu tek deyil sistemsel sömürgesel bakışla ve üstüne kondurtulan ilhak, vatansızlaştırma gibi nadir toplam uygulamaların uzun yaşanan dönemle kavranması gerekir. Bu konuda indipendıt gazetesinde patrik Cortmun ve Duvar Gazetesindeki Musa Özuğurlunun bence tekrar edilenler dışında, ele alış bakımından mutlaka okunması gereken önemli makalelerdir. Bir anlamda, Filistin için konuşurken, genel politikaya bakmalı, kendi yaşadığımız sürece de konuyu taşımamız gerekir. Cortmın ve Özuğurlu bu konuda önemli derslerle iyi iki makale yazdılar. Bunlara ben K. Kıbrıs gözüyle de birkaç cümle belki yer kalırsa deyinecem.****
Şöyle bir düşünün: önemli soykırım uygulamasına uğrayan bir halktan, sistem bunu kulanarak başka bölgede sömürgeci ilhak faşist bir devlet oluşturmayı başardı. Bu devlet, kendi uğradığı halkın acıları üstünden, başka bir halkı hem de Emperyalizme karşı bölgede en çok direnen olmasına rağmen, onu “vatansız, işkal altında ve dilediği anda yok etmek için saldırtılan” yaşam hayatına mahkum ediyor hale getirecektir. Faşist zülmünden en faşist saldırgan devlet şekline gelmenin İsrail önemli dünyadaki kanıtıdır. Avrupada Alman faşizminin kırımından kurtarılanlar, başka halkı ezip sistemin sömürgeciliğini korumak adına faşist devlet oluşturtuluyor. Alman faşist devlet İsrail faşist devlete uğrayan garip ama acılarıyla çok gerçeklik bir tarih yazılmaktadır.
Son Gazle katliyamı, Doğu Kudüsteki ilhak politikası için Filistinlileri evlerinden kovma hamlesi ile kulanılen en moderin teklonojik silahlarla, insan öfkelsi faşist militaris yapılar yeniden sahnede. Bu gelişmeler senelerdir sürüyor. Ne Cenevre anlaşmaları dinliyor. Ne güvenlik konseyi kararı takııyor. Nede Uluslarası insan ceza mahkemesi konuya bakmaktadır. Sadece, İsrail devletin bir kesiminin yeniden hükümetde kalma adına, faşist eylemlerle toprak geliştirmek ve kitlelere büyük olma ile korkma duygularının savaşla tatmin edilme duygularının toplamından Metenyahunun kuramadığı hükümeti kazara muhalefetin ele geçirmemesi için ihtiyaç duyduğu ve gerçekleştirilen katliyamlı gündenle yaşıyoruz. Baştaki bazı tepkiler, devamında yeniden alışıldı. Güvenlik Konseyi ateşkes kararı dahi almadı. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Elbet, benzer saldırılar ve savaş politikaları da başka ülkelerde yaşanırken, haberi dahi yapılmıyor. Yemen bunun sadece bir örneğidir.
Bazı medya eksenliler ise sanki iki kuvaetin çatışması gibi “İsrail Filistin saldırısı devam ediyor, İsrail Gazleyi bonbalarken Filistinliler de roket atıyor” gibi dengeli savaş algısına çalışıyorlar. Hele de daha batıya gidince israilin yaptığına devlet denilirken Hamasa da “terörö örgütü” deniliyor. Fakat, bunun çözüm olmadığı, ancak yine de israilin bir kısım Filistin toprağını da yerleşimlerle ele geçirme pratiğinin da olduğu kesin. Bir analamda israilin faşist ve saldırganlığı ile dirençli Filistin öfkesi ayni kefeye konuluyor. Hat ta sistemin temel bazı güçleri,israilin güvenliği ve savunması adıyla da bunu öne çıkardıklarına tekrardan tanık olduk.
Bu konularda yazılar yazanlar, israili protesto sokak eylemleri de oldu. Kimisi de sömürgecilikle emperyalist özünden sorunu kopartıp, dini motiflerle dinler eksenine koydurtmaya çalışmaları da oldukça çirkin hallere dek sokulmaktadır. Hem Filistinlilere terörist denilirken, hem de Filistin davasını destekliyoruzu de devamına ekliyorlar! Bu ne yaman çelişki*
Konuya bir de şu yönden bakalım: indipendıt gazetesindeki deneyimli yazar Cotmun şöyle bir genel noktadan konuya baktı. Kendisi İngiltere gazetecisi olup özellikle Ortadoğuda ırak Suriye konusunda önemli araştırma yazıları da yazdı. Cotrmun şu yaklaşımı belirtiyor: İsrail ile Filistin sorununa bakmadan önce, ingiltrenin K. İrlanda sorununa da eyildi. Devletin oradaki politikasını ve Katoliklere karşı takındığı tutumu da inceledi. Böylelikle, sadece İsrail Filistin deyil, benzer veya yakın örneklerle kendi ülkesinin de sömürgecilik yönünü inceledi. Bir önemli ek nokta: gerek K. İrlanda,gerek se Filistin sorunun temel uygulayıcısı Birleşik Kıralık yani ingilteredir. K. İrlanda ilhak politikasının sonucu olurken, Filistin ise klasik sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçişteki önemli sömürme deneyimi oluyordu. Bu nedenle Patrikin makalesini okurken bu deneyimin çok yönlü yaklaşımına raslarız. İsrailin saldırısı ile ingilterenin K. İrlanda politikalarını da kıyaslayarak, genel sömürgeciliğe karşı olanın ortak paydaşlığının anımsatmasını yapıyor.
Benzer konuyu Duvar Gazetesinde Musa Özuğurluda yakaladım. Özuğurlu, Filistini kaonuşurken başka benzer sorunlara bakarken banbaşka noktasından hareket ediyor. Günümüz Ortadoğusunda Filistin sorununa konuşma rahatlığı varken, ayni konunun kendi ülkesinde olmasından dolayı konuşmama ikilemine deyiniyor. Kendi baskılarını konuşamayan ama Filistin sorunu için kolayca cümleler döküp öfkeler yayan ikilemin kitlesel psikolojik durumunu anlatıyor. Bu fark önemlidir. Örneğin, K. Kıbrısta benim de yaşadığım pencereden bakarken, İsrailin “yerleşim kurma, evlerinden kovma” olaylarına karşı çıkılırken, nifus taşınmasına karşıymış gibi durulurken, K. Kıbrısta benzer uygulamaların aynen desteklenip “hak olduğunu” dahi savunuluyor. Kimisi diyecek ki farklıdır! Kimisi de olaya etnik dini damıtma yapacaktı. Fakat, patriki okurken veya dünyanın başka yerlerinde deyerlendirme yapılırken, bazı aydınların ortak bazı politikanın kendisine karşı olup onun benim uygulama farkına dikat çekmeleri de önemlidir. Sömürgeciliği, faşizme veya benzer emperyalist kurumsallaşmalarda ortak payda oluşturulmamada, önemli etken, kendinin başka ötekinin banbaşka gözlükle bakılmasının deyeri çoktur.
Ben K. Kıbrıstan bakarken, buranın koşulalrıyla da Filistin sorununu anlayıp konuşmaya çalışıyorum. Keşke, Türkiyede Filistin sorununu konuşurken, Örneğin, K. Suriyedeki benzer temizlik hareketlerine de ayni deyrle bakılması veya Kıbrısı tabusal pandoradan çıkarıp gerçekleriyle bakma noktasına gelinsin. Benim gibi düşünenler, sadece Filistin deyil tüm dünyadaki sömürgeciliğe, ilhaka, soykırımlara, faşist baskılara karşıdır. Sadece İsrail deyil, tüm faşist rejimlerin ayni özle hareket ederken, orasına karşı burası iyidir ikilemleri, ortak demokratik aydınlık yarınlar için önemli handikaptır.
Son söz: İsrail yakıp gidiyor. Ama, son seçimlerde görüldü ki eğer yapılmasına müsaade edilse Haması gazlede kapatmak düşüncesi, tam tersine Kudüsün doğusunda varlık hale geldi. İsrail vuruyor ve filistin direniyor. Filistin teslim olmadan bu iş bitmez. Bunun son örneği, günümüze dek İsrail yurttaşı olan araplar ddüne dek Filistine destek vermezken, şimdi İsrail soluyla birlikte,Metanyahunun saldırılarını protesto ediyor. Buda yeni gelişme. Bir de iki devlet yerine gidrek ortak devlet anlayışı da yükselmeye başladı.