Yeni bir Ramazan bayramının arife gününden yazıyorum. Yarın bayram başlayacak. Bir anlamda donuklaşma ile mümkün olduğu kadar siyasal güncelden de kopulacaktır. Üstelik, bu yıl ki bayram yine pandemi dönemi içine düştü. Yazılı sözlü birçok yasak ve kısıtlamalar da ilan ediliyor. Ama, heep görülüyor ki yerine göre yasak yerine göre umursamama veya siyasal çıkar nedeniyle yok saymalar peşpeşe yaşanıyor. Türkiyede olduğu gibi hem sokağa çıkma yasağı var, çöplükte yiyecek arayan yurtaşa ceza kesilirken, şanpiyonluğu hem de kucak kucağa sokakta kutlamanın da normal olduğu ikilemler birlikte savruluyor. Belli olan, son dönnemin acılarının yükselişiyle bayrama giriyoruz. Müslümanların dini bayramında, din sayasete öylesine kulanım şekline dönmüştürüldü ki hayata önemli müdahaleler dahi yapılmaya hız veriliyor. Fırsat denip pandemi yasaklarla da kulanılarak alkol yasakları gündeme getirildi. Dinin siyasal boyutuyla daha otoriterliğin inançla bütünleştirilip idolojikleştirme uğraşları da aldı başını gidiyor. Tarikatların yaygınlaşması, etrafın mescitlerle doldurulması, eğitimde gidrek bilim yerine inancın ağırlık kazanma gibi birçok yaşam ve bilim alanı dinselleştirilerek siyasal otoriterleşme eylimleri epey artıyor. Elbet, Türkiyeleşme gerçeğimiz ile buradaki yetkilerin direk ele geçirilmesiyle de K. KIbrısta da aynen yansımaya yöneldi. Buna ek olarak kadın haklarındaki gerilemelerle kriminal suç ekseninin yükselmesi de hayata müdahale ile kültürel dönüşümün nedenli gericileştiğinin acı kanıtlarıdır.
Bir yerde eğer cihalet ve hamaset bilimin önüne geçer ve siyasal güç haline gelirse, işler oldukça sarpasarar. Üstelik, otoriter ve yalnın da koşul oluşturmasına yarar. Bu saptırmalardan birisi de idoklojik kuramıdır. İdoolojik, siyasal görüşün şekillenip düşünce haline gelişinin ifadesidir. Sizin dünya görüşünüz demektir. Oysa bizde de görülen şu cihaletci hamaset şekliyle “idolojik bakıyorlar” ifadesiyle suç gibi sunulmaktadır. Bunu bilinsiz ve uyrukçu insanlar da tekrarlar. Farkında deyiler ki kendileri de suçlarken idolojik tavırlarını göstermektedirler. Ama, bilinsiz ahaliye, sanki önemli slaldırı silah verir gibi, yetersiz kaldıkları konuda “siz idolojik bakıyorsunuz” suçlamasıyla cihaletin siyasal idolojik yönüyle tutum belirlemektedirler. Ayni tutum öteki kuramlar için de geçerlidir. Bir defa gerçekten koparsanız ve bunu nsistemleştirirseniz, cihalet hamaset bütünlemesiyle yalanların yükselişityle otoriterleşirsiniz.
Arife günü elektirk kurumunda genel grev var. Fakat hamaset makamcısı artislik pozları için Kıbrıs dizisinin çekildiği yerde ziyaretle resim çekitiriyordu. Üstelik dizi ile tarrihin ne olduğunu bilmezmiş gibi davranıp, kurguyla tarihi karıştırıp, öğrenilmesi gerektiğini de açıklar! Dahası, diziyi eleştiren bir kesime de “idolojik bakmakla suçlama” rezaletini gösteriyor. Ama sayısı artan onca ünüversite bize hala tarih ile dizinin farkını veya idolojik kuramın ne olduğunu öğretemediyse, vay halimize. Grev varken, makamcı olarak görüşüp haletmesi gerekirken, kendisi hamasi tutumla, beyedirme düşüncesine sarılıp hem makamı hem de parti liderliğini kurtarma mesajı verdiği de anlaşılıyor.
Yeri gelmişken, şu garip belleğimin uyarısını da belirtecem: birçok makamcının geçtiği dönemleri iyi biliyoruz. Bunlar başarıdan çok işbirlikler ajanlıklar ve bazıllarının sunduğu fırsatlarla bir yere geldiler. Nitekim hepinizi Serdar Mehmedali Annan planı hemen sonrasındaki yasalara rağmen kimleri yurtdışına gönderdikleri listelere baksınlar. Onların gitiği yerlerdeki yaşadıklarını zahmet edip bazı mesleki gazeteciler yeniden şöylesine deşsinler. Şimdiki resmi daha iyi anlayacasınız.
Bize sistem gerçekten çok iyi kendini kabullendirdi. Faşizmin anlamını unutuk. Kelimesel olarak kulanmaktan da kaçınan çok. SÖmürggecilik, ilhaklaşma gibi kavramları da K. Kıbrıs üzerinden deyerlendirmeleri de yok syaydırtıyorlar. Normaal ülke, demokratik yapı ve buranın dünyanın en iyi çağdaş uygulamalı ülke gibi kulandırtılıyor. Ozaman da cihaletleşme ile hamasetin daha çok karşılık bulmasına da zemin yaratılıyor. Şimdiki saraylının zamanında ekonomik kriz varken ekonomi uçurtan, herkese hukuksal derken kendilerinin Edirneden öteye gidemezken, ne oldu da deyiştirildiği dahi konuşturtmayan gücü buldu. Şimdi de dövizler uçuşuyor. Aşı deniliyor. Ama hafta sonu gelen aşıları alacak kişi de bulunmayıp geri dönmesini kimse eleştirip maakamcıya dokunmadı. Ama, hep şaahlann çizgisinde dönüp duruluyor.
Yeni bir dini bayrama daha geldik. Bayram dahi katliyamları durudurduramıyor. Daha otoriter geçişler fırsatı kulanılıyor. Pandemi yasaak ile gericileşme birlikteleştiyor. Müslüman dünya kan gölü içinde cihatçı dini slogan atıp en gerici şideti kulanıor. Filistinliler yine İsrail füzeleri laltında can vererek bayrama giriyor. Ama, bugün arife ve yarın bayram. Bol bol mesajlar yayınlanacak. En ufak işe girişte dahi torpil yapan makamcımız, bize kardeşlik ve hoş görü diyecek. Böylesi yalan rüzgarında pandemi kısgacında geçip gidilecek.