yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAlgı mesajları ateşlenirken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Algı mesajları ateşlenirken – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kıbrıs Cenevre görüşmeleri birkez daha sonlandı. Klasik devamlılık da egeldi. Sırada konferans sonrası probaganda dönemi gerekiyordu. Konu hakında fazla yer vermeyen Türkiye medyası ve açıklama yapmayan şahsım devleti, yine de kendi algı propagandasının içeriğinin talimatnamesini piyasaya sürdü. Masadan Anastasiadisin kaçtığı sözleri bazı yazarlar ve yetkililer tarafından belirtildi. Kimi kendine Kemalist diyen kesimler de kalsik dış politika duruşuyla mesaj verdi. Erdoğanın dış politika başarısızlığı tekrarlarının içeriği boş şekliyle davrandılar. Yapılanın yanlış veya girişimlerin görüşlerinin hatalı oluşunu deyil sert tutum takınmadıkları eleştirileri yapıldı. Daha ileriye giden birkaç Kemalist gazeteci de “Ecevit ile Denktaş olsaydı, böyle cılız tutum olmazdı. Zamanında onların duruşu oldukça ses getirip, K. Kıbrısın bağımsızlığını savundu” gibi acayip ama devletçilik refleksli sözleri döktürdüler. Aynisi başka ülkeler veya denize açılan gemiler için de vurgulanmadıymıdı: hareketi desteklerken, taviz verilmemesini haykırdılar. Yapılanın doğru yanlış olmasını deyil haklarının olduğunu ve geri adım atılmadıkça destekleyeceklerini, meclisten onay vereceklerini söyleyip gerçekleştirdiler. Kısaca, zaten KIbbrıs ve öteki dış politikalar işkal olsa da onlara göre bütünsel milli dış politikadır ve tabusaldır.

Zaten, Türkiye odenli politik ekonomik ve sağlık krizleri yaşıyor ve dış politikada çeşitlendirme kısgacına alındı ki şimdilik fazla ihdiyacı da olmadığı için Kıbrıs görüşmelerine ihdayaç duymuyor gibidir. Zaten iki İsviçre toplantılarıyla Çavuşoğlu eline kanunu alıp mahter marşıyla dilediği gibi şekillendirip, üstüne probaganda algı mesajının şarkısını da besteleyip epey reytink de yaptı. Masadan tıpkı önceki İsviçre yolculuğu gibi Anastasiyadisin kaçtığı şimdiden devamı okunuyor. Unutmayalım. Dileyen ö dönemin gazetelerine de bakma şansı vardır. Görüşmeler biterken, bir ağızdan Anastasiyadis kaçtı denilirken Akıncının da kendine göre tarihi teslimiyet sözleri havada uçuşuyordu. Şimdi de aynen gerektiği anda hazır hale getirilecek algı türküsü okunmaya hazır haldedir.***

Cenerve görüşmeleri tıkanarak sonlandı. Guteres gerçi zevahiri hala kurtarmaya çalışıyor gibidir. Belki kim bilir, algı oyunuyla ilerde kendini kahramanlaştırmayı da tasarlıyordur. Deneyimli Portekis diplomatıdır. Ama, gece yarışı alışkanlığı olan Fuat bey kendi mesajını hemen çaktı. Sanki herkese “ahmaklar, bakın K. Kıbrıs benden sorulur” hatırlatması yapar gibiydi! Neymiş, Türkiyeden paaralar yatırılmış. İlk algıyı da K. Kıbrıs ahalisi şöyle veya böyle aldı. Demek ki maaşlar ödenecek! Oysa, K. Kıbrısta maaajlar ödenmeye başlanmıştı. Fakat, Hazırol maliye makamcısı öderken dahi “para olmadığı için, ödeme yapmama olasılığı var” diyordu. Buyrun karmaşa gibi mesaj algısına. Alan olursa, mesajı ezberleyip sunacak varrsa, diyecek ne kalır!

Cenevre görüşmelerinde en “gariban, kocaman başbakan” gibi oldu. Resmi uçakta yer bulamadığı için, hem ayrı gidiyor, hem de orada makamıyla alakalı yeri de olmuyordu. Dönüşte de ayni senaryo ile resmi heyet uçağında “başbakan” yok. O yine tarifeli uçakla ayrı döndü. Oysa, etiketin adı başbakan. Başbakanın yasal yetkisi, bizde saraydan da üstedir. Uçakta yer yoksa, bir bakan veya parti yekilisi heyetden çıkarılıp o alınması gerekirdi. Odenli anlayış da olmadı. Ama, içte hem de yasaya göre kocaman Başbakan, gariban şekilde normal tarifeli uçkla Cenevreye gidiyor. Bu ancak K. Kıbrıs gibi yerlerde mümkündür. Sonra da yetki makam denilir, oysa işbirlikçiliğin, sömürge anlayışın sonuçlarıdır. Zaten devamında Mevlut Çavuşoğlunun dierk herkesin önündeki tutumu ve söyledikleri de aslında iki toplum deyil de Kıbrıs Türkiye görüşmeleri olduğunu yeniden kanıtlıyordu. Ama, bunu en başta ana muhalefet hala kabullenmeyerek, sunuş şeklinden önerilere Ersin Tatara soruları yöneltiyordu. Böylesi garabet le Türkiyeleşen K. Kıbrıs gerçeği örtülemeyecek derecede Çavuşoğluyla her yönüyle kanıtlanıyordu. Dikat, Yunanistan dışişleri bakanı, Anastasiyadisin yanında durup temel konuları onun konuştuğu bilgisine rasladınız mı?

*******

Adaya dönüşler oldu. Garantörler de diyarlarına gitiler. Türkiyede belirtiğim gibi önemsenme çok az. Alkol yasakları, tümden kapanma ile kapatılmama ikilemleri, aşı çözümsüzlüğü

Gri pasaport felaketi,iki dere direnişi, işten atmaya devam, bakanın kendi bakanlığına ticaret yapıp nasıl milyonları vurması gibi birçok sorun gündemde olup resmen Erdooğan sıkışıyor. Ermeni ile başlalyan, Kürtle süren ve şimdilerde en başta komşu ülkelerle de biriken sorunların artık gizlenememesi, hepsi tel tel devletin dökülmesini işaret ediyor. Bunlar varken, Kıbrıs konusunda ancak gerektiğinde kulanlacak algı politikası ihdiyacı olunduğunda baş vurulma esrumanı olduğunu da akılda tutalım. Belli ki Türkiye son kendi baskısıyla sürdüğü koşulları yarını için hazırlık olarak artık kavrayalım. Gördük ki dolaylı yoldan biçimine İngiltere hazır. Guteres alanı açtı. Bunlar basit gelişmeler deyildir. Zaten, hiseden Rusya hemen açıklama yapma ihdihyacını da duydu.

Bizimkiler de döndü. Söylenecek fazla söz de yok. Hele muhalefetin de konuyla alakalı yetkisi olmayan koltukçuları suçlaması da fazla karşılık bulmadı. Şunu da kimileri alınsa da yeniden belirtecem: Günümüz K. KIbrısı konuşurken, toplum kuramını kulnanırken, gerçek koşulları da gözetelim. Masada sadece 74 öncesi Kıbrslı insanlar yok. Çoktan yerleştirilen Türkiyeliler d e konuldu. Annan planında da oylamaya daahi katıldılar. Akıncı döneminde de önemli nifus eğer kazara kurulursa, Birleşik KIbrısın yurttaşıdır. Zaten anında Türkiye kökenliler için “Akıncı Türkiyelileri masada en çok hak kazandıran” kişi olarak da yazdım. Tabi Akıncı deyil de Çavuşolduğunu da ekleyerek. Demek ki önce neyin görüşülüp nereye gelindiğini hem K. Kıbrısla hem de buradaki yhapılanışla birlikte bir daha

Son bir not: görüşmeler sonucu K. Kıbrısın Türkiyeye karşı olan borçları, yapılan anlaşmalar gibi uygulamaların da kabullenmesi gerçeği vardır. Buradaki gelen nifus, yapılan ve dolarla ifade edilen borçlanmalar, protokol anlaşmalarından öteki ikili yasallıklar hepsi yarınn eğern kazayla birleşilir se Kıbrısın başına da yük olarak kalacak. Zaten, elilerde Taksim teeziyle Türkiyenin adaya gelişi savunulurken ve ona göre uygulamalar yaplırken, 74 sonrası da defakto oluşturmak ve görüşmelerde bunları yasalaştırma çabasıyla, ingilterenin yeni sömürge Kıbrıs planının adımları olarak da kavranılması gerekiyor. Her görüşme sonrası açıkça K. Kıbrıs, Türkiyeleşmeye hız verirken, görüşmelerde de bunlar yasalaştırma normalliklerine geliniyordu. Son Cenevre görüşmeleri de başarısızlıklarına karşın, gündeminin bir anlamda K. Kıbrısın nasıl yasalaştırma önceliği olduğu da kesindir. Hep federasyon diyoruz de nifustan kültüre deyişiklerle dış bağların içeleşen gerçeklerine nedense hiç dikat etmedik. Başta federasyonun içi biraz doluyken, şimdi gidrek epey boşalıp kelimesel klişeleştiği da malumdur. Her geç kalma ile görüşme sonrası alehte deyişikliklerin sürdüğü döenmler halinde yaşandı. Boşuna Fuat Bey paraları gönderdim demedi. Mesajı net. Yeter ki anlamak isteyen anlasın.düşünelim. Zaten nifusun kendisi de haykırmaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin