İster K. Kıbrıs, ister Türkiye de ister se genel dünyaya…. İster ekonomi, ister politika veya ister se kültürel oluşumlarda farketmez… Yaşananları doğru anlamaktan kaçarsak, olayları diyalektik kural ile bütünsel ele almaktan uzak kalırsak, sorunalrı da anlamakta ya uzak kalınır veya zorlanılır. Belli olan şu: günümüzde egemen siyasetlerin ne yapmak istedikleri az çok belli. Yapılanış biçimi de malum. Buna ek olarak siyasetin çizdiği hedefler de ortada dolaşıyor. Bunalrın toplamında da elbet hem kendini koruma, hem geleceği belirleme ile karşıtları etkisiz halde tutumak için politikalar ggeliştirilir. Sistemsel blokla özdeşleşen, yapının yeniden üretimi için kurumsalaşan örgütler de direk buna yönelik tamamlayıcı tutumlar takınır. Biz sanki ile başlayıp onları başka gözle algılar veya ilgisiz kalmakla, gelecekleri yok sayma kolaycılığına düşmekle, onların daha rahat oynu oynamasına da yardımcı oluruz.
K. Kıbrısın yapsı malum. Eli yılından beri İngiliz planıyla neye yönelindiği de yazılı şekliyle duruyor. Elbet, siyaset düz çizgi deyildir. Birçok etkeni de vardır. Takınmalar, zorunlu ertelenmeler ile mümkünse sıçrayuıp yeni alana geçme kuralları vardır. Ama tek öz deyişmez. Üstelik, oluşturulan kurumlar da bu yapıya hizmet edecek şekile getirilir. Biz ta baştan sömürgesel, ilhaklaşma kuralalrda, buna yönelik örgütlenmelerde, hep kaçışı sağlayıp kitlesel denge kuracak sözlerle geçiştirip kaçışa yöneldik. Demokrasinin varlığı, özgür kurumlar gibi sığıntılara sığınıp gerçekten kaçınıldı. Tersinden okumalar olup tabulaştırıldı. Olanların dahi olduğu gibi anlaşılmasının olmamasına yardımcı olundu. Sonra, beklendi ki denilen kelimesel fetişizimle doğruların oluşması umudu oluşturuldu. Ama, karşıt net. Ona yönelik de adımlar atılıyor. Sürpriz yok. Tutumlar birbirini tamamlayıcı şekliyle gerçekleşiyor. Arada göz boyama adına bazı sözler veya yanıltıcı kararla da gaz alıp gerçeklerden kopartmalar da olasıdır.
Yukarda geniş şekilde ele alınması gereken, ama nedense lafı bazen tek tek akla gelse de genelde bütünde unutuılan kaçışlardan kısa bir demet anımsatması gerçekleştirdim. Çünkü hala K. Kıbrısta yapılan bazı tutumlarda şaşkınlık ile “bu nasıl olur” travmaları hala yaşatılıyor. Oysa, tutumlarda bir anormalik yok. Hele de direk tüm ilişkiler Ankaranın eline toplanırken, hala tek tek tavırla şaşırmanın artık zamanının çoktan geçmesi gerekirdi. Fakat, temel yapıları K. Kıbrısın sömürgesel ilhak yönelişine göre şekillenen resmi yapıların da katfgısıyla hep yanılmaya devam ediliyor. Belirtiğim gibi ister K. Kıbrıs ister Türkiyede olanlar sürpriz deyil Siyasetin hegeegomonya gerçeğidir. Kendinin hedefine yönelik tutumlarıdır. Tutumlarda sorun deyil, gerçeklerden kaçışın sorunu var.
Son günlerde epey gelişme peşpeşe, göstere göstere geliyor. Ünüversitelerden 21 dekanının direk Ersini destekleyen açıklamaları, etrafta dolaşan gençlik ve spor protokolü taslağı, koltukçuların ordan oraya savrulan açıklamaları gibi birçok kafaları karıştıracak teklikler olmaktadır. Oysa doksanlardan beri buranın yeniden yapılanışıyla birlikte kumrhanelerden ünüversite gerçeğine siyasal geleceğe yönelik yapılanış hızlandırıldı. Ünüversitelerdeki örgütlenme şekliyle bilimselik önceliği yerine sektörel bakışla oluşan düşünce modeli ve rant pastası yerleşti. Birçok yazı yazdık. Ancak, ünüversite kendi kuralıyla örgütlenince de günümüzün manzarası ortaya çıktı. Çünkü, sistemin yeniden devamı ile ekonomik kuralın saydamlaştığı sektörel deyimli sonuçtu. Sistemin ilkelerine göre oluşunca da bilimsel alandan çok resmi görüşlere destek ekseninde rol aldılar. Zaten yapıya göre de fazla olup nifus yığılmayla oluşan sosyolojik gerçek de olunca klasik yapının ötesinde K. Kıbrıs gerçekli kurumlar haline geldiler. Böyle olunca da sıkışılan her dönemde görüşleri ve tutumlarıyla sistemin imdadına yetiştiler. Seçimlerdeki olanlar gibi nice gelişmelerdeki tavırlar unutulması da işe yarıyan durumdu. Nitekim, giderek ekonomik gözlük sonucu her eleştiride koruyucu zırh da sektörel faydaları oldu. Şimdi Kıbrıs sorununda duyulan ihtiyaç üzerine de görevlerini yerine getirdiler.
Burada çok ince nokta da şu: örgütsüzlük ve kolayca denetim oluşturma sonucu, birçok ünüversite gerçeği de gündem olamıyordu. Son Saraya verilen destekte de görüldü ki örgütlü sendika veya derneğin olduğu yerde karşıt eleştiri gelirken, örgütlenmenin olmadığı nerede ise tümü olacak ünüversitede ses gelmedi. Örgütlülüğün önemi ve bilimsel eğitimimn kaçınılmaz gerçeği acıtıcı şekilde hissedildi. Tabi ki ünüversiteyi sektör gören ve sisgtemin işleyen koruyucu zırhı kavrayıcılığı olunca da epey normal karşılayan kesim de oldu. Hep Almanya dersleri birçok kuruma anımsatılır. Son 21 Ünüversitenin Ersin destekli bildirisi üzerine, bunlardan birisini anımsatalım….
Almanyada Hitler koltuğa oturunca, ünüversite profesörlerinden imzalamaları için bir belge gönderir. İmzalamayan azınlıkta olan kesimi de dışa gitmek için zorlar. Belge, Hitlerin gör,üşlerini savunmak amaçlıydı. Derken savaş biter. Ülkeye dönen profesörlerden birisi tüm aylesinin katledilği yüzleşmesiyle karşılaşır. Ülkeden geri ayrılırken, bir arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı ona “sen de imzalasaydın, burada kalıp aylenle birlikte olacaktın” dedi. Pröfesör acı içinde “asıl siz imza verip desteklemeseydiniz, bu günler yaşanmayacaktı” diye yanıtlar…..
Ünüversite dekanları destek verir. Etrafta yeni protokoller dolaşır. Belli ki bunlar uluslarası belge olarak hukukta kabulenmnesi için mücadele de edilecek. Mecliste grev var. İlginç, bir vekil temaslılığı dahi bilmeden, oy aşkıyla komisyona katılma gerekçesi nedeniyle gerçekleşiyor. Hükümet etkilileri yandaş kayırma ile herşeyin Ankaradan gelecek sinyale göre odaklandılar. Pandemi rezaletinden dahi başarı hikayesi uydurma başarıları da devam ediyor. Sonra, Çavuşoğlunu da bekiyorlar. Belli ki atışlarınm menzili ayarlanacak. Ama, ne gelişmeler konuşuluyor nede Kıbrıs üzerinden etrafta olanlar ilgi alanında. Müsadeli demokrasi ile otosansürlü Özgür basın övgüleri dalga dalga uçuşuyor. Öyle uçuşuyor ki medyası kapatılıp da kapatanı eleştiremeyen gazetecinin öyütleriyle kitleleer gaz buluyor. Tabi müsaadeli konuşulanlarla.
Daha çok sıralanacak tutumlar hep gelecek K. Kıbrısın sesleridir. İster anla ister anlama. İşbrilikcilerin dahi öyle silikleştiği koşullarda, ünüversite dekanların açıklamalarından etrafta dolaşan Yeni Osmanlı hegemonya protokoları dururken, neden şaşırayım. Şaşırmayacağım öteki nokta da sistem sınırıyla muhalefet yapanların bunlara dokunmadan muhalefet yapmalıdır. Böylelikle yılgınlık ile ilgilsizlik arasında iş yine fırsatçılara kaldı.