Normali olan, yaşanan her dönemin sadece sonrasında deyil, yaşanırken dahi bazı yaşananları yeniden anımsatmamak olmamalıdır. Hem yaşanınca yeniden değerlendirilerek akılda kalıp derlser çıkarılmalı, hem de yaşanırken olanları yeniden ele alıp süreç içinde düzeltme veya gereken uyarılarla yola devam denmeyi yaratacak birikimli deneyimi kulanmaktaıdr. Pandemi 1 yılı geçirdi. Birçok yaşanmışlıklar olup bitti. Hat ta daha kötüsünü söyleyim, unutuldu. Bazıları ise yanlış yöne çekilip banbaşka konular anlatılmaya gidildi. Normaleşen Korona salgınıyla baştaki siyasal bilinmezlikleri, örgütsel güçle fırsata çevrilme hamleleri de oldukça artı. En kötüsü, bahane bulma, fırsatla faydalanma ile kitlesel korku olgusunun yanlış yönlerde kulanılması da gerçekleşiyor. Krizi kulanıp kimilerinin iktidar yolunda epey yer aldığı,kitlelerin baştaki çaresizlikle birçok olumsuzluğa yanıt verip zemini de yeşertildiğini anlıyoruz. Yavaş yavaş kitleler yeniden toparlanırken, adeta yeni koşullarda da ordan oraya savrulmaktadır. Sistemin cenderesinde ne yazık ki gerilciliklerin de prim yaptığına da tanık oluyoruz. Bunu en net aşı dahi yapılıp yapılmama tartışmalarında görüyoruz. Bir yanda sistemin yaratığı olumsuz deneyimler, öte yanda gericiliğin kitlesel güvensizlik duygularını kulanıp karşı probaganda yapma etkisi ile önemli sayıda insan aşı yapmama eylimine sokuldu. Burada pandemi sürecinde sistemin de hem kültürel hem de siyasal olarak bazı dalgalanmalar yaşadığı da kesindir. Biraz uzun olan girişle, Pandemi dönemli bazı kısa özetleri yeniden topralayacam.
Hala yaşanan şu basit gerçek var: pandemi dönemi sağlık gibi önemli korku ile bilinmezlik oluşturulmanın siyasal turunsolunda aynen kendi gerçeği gibi çıktı. Alınan kararlar dahi uygulanıp uygulanmama tartışmasında savruldu. Yönetimler kararlara uyulsun denilip saatlerce reklam gibi algı probagandası kulanmalarına rağmen, üstelik yasal zorunluk da koymalarına karşın, en başta kendileri hem de göstere göstere uymuyordu. Son günlerdeki “mesajfe, maske” söylemleri bolca söyleniyor. Yasa denilip cezalar verilirken, bizat yönetimler kitlesel gösterimli kongre toplantı yapıyor,konulan kurallar hem de kucaklaşılarak yerlebir ediliyor. Ama insanlara önemli duruşun kararlara uymak olduğu ve nerede ise bunun olmazsa olmazıdır. Ama, kendileri hemen bunu gerektiği anda siyasal şov adına çiğnemeye devam etmekten de durmmadılar.
En klasik ezber de bozuldu: ta baştan, Koronanın zengin fakir ayırmayıp herkesi ayni derecede vurduğu söylendi. Oysa, uygulamalarda bedel hep yoksular tarafından ödedndi. Aşı kulanımdan tutun, en kritik dönemde insanların çalıştırılması koşulları basit birer örnektir. Dahası, tetbire uyulmaması için kulanılan nice çalışan ve yoksul oldu. Devamında, aşıya erişimde dahi yine fakir zengin ülke farkı oldukça fazla sırıtılıyor. Haber yapılışı dahi ayni kurala takılınıyordu.
En önemli ilk gerçekleşen konu da unuturuldu: Korona salgınıyla muhteşem binalı sektörlü sağlık yapısı deyil, daha kamusal ağırlıklı kamusal sistemlerin tetbirlerde başarılı oldukları ilk adımdan kanıtlanırken, hiçbir zaman bu farkın sorgulanmasına izin verilmedi. Kapitalizmi direk tartıştıracak görüntülere deyer verilmeme tavrına sarılındı. Aşı, idare etme ve önem verme durumlardaki direk Kapitalizim özüyle alakalı bölümler çıkartılmaya uğraşıldı. Yine de konuya biraz bilimsel bakmak isteyenler, bu tip salgınlarda sektörel sermaye kar deyil de insana öncelik veren kamusal sistemlerin daha başarılı olduğu hep kanıtlanılıyordu. Bir ufak fark, çoğu zaman diktatörlü otoriter devlet yapılarının kamusal ile özdeş kulanılma gibi tuhaf yanıltmanın da içine düşmeden bu kuramın kulanılması da önemlidir.
Yine görüldü ki salgının mücadelesinde en önemli silahlardan birisi aşıdır. Aşının herkese ulaşılması amaçlanması varken, özellikle sistemsel temel kural geçerli kılınıyor. Patent hakkı ile parası olan önce elde eder gibi kurallar öncelikli oldu. Korona salgınında da fırsatı kulanarak daha güçlü hale gelen sermaye kesimi oldu. İlaç tekeleri oldukça güçlenip siyasal belirleyici durumu artı. Fırsatı kulanan politika egemenliği, sosyal hakları geriletip daha otoriter ve sermaye yanlısı kuralları yaygınlaştı. Haklar geriletilirken, korona salgınındaki olumsuzluklarla, zorunlu alınması gereken kararlar simgeleri algısalaştırılıp kulanıma sokuldu. Birçok rejim daha otoriterleşmeye daha koya yöneldi. Sağlık bilinmezliği ile kitlelerin artan rızaları siyasal gericileşme konusunda bolca kulanıldı. Birçok hak kaldırtıldı. Öyle kaldırtıldı ki sonradan farkına varınca, bunun rızayla kabullenmesiyle artık geri dönülmez boyuta gelindi.
Siyasetler, çoğu kez resmen insanların korkularını kulandı. Algısını iyi yuerleştirdi. Öncelikle bu yöntemle kaldırtı. Kar eden kesimlerin güçlenmesi de oluştu. Kolayca yalann söyleyen otoriter yarı otoriter rejinmler oldu. Öyle ki verilen ölüm rakamlarının dahi kolayca yanıltıcı olduğu sonradan anlaşıldı. Sosyal hizmetler alanında özeleştirmelerin nedenli yanlış olduğu, yaşlıların ölümleriyle çok acı durumlarla yansıdı. Onun için bu taplolar ısrarla belekten sildirtilme peşine gidildi. Buna karşılık, bizim gibi sömürgesel olup kararlarının da sınırı olan yerlerde, kolay başarı hikayesi ile bazı yanlışların adeta doğruymuş gibi kabullenme koşulları da gayet güzel geçiştirildi. Ulusararası sağlık örgütü dahi ikileme düştü. En güçlü bazı devletler zaman zaman bu örgütle sırf sistemsel çıkar uğruna çatıştı. Amerika ve İngiltere sadece iki devletden ikisidir. Bu nedenle güvensizlik adeta önemli eksenleri de kırdırtı. Hele başlangıçta,gidrek yükselen gericiliğin de konuda kulanım yeri oldukça fazlaydı. Sağlığın yanlış söylendiği, tetbirlerin uydurma olduğu görüşleri her ülkenin gerici şekline göre oluşturuldu. Dinin, yobazlığın, cihaletin bilimle çatıştığı birçok ülkesine rasladık. Bilinmezlik ile kolayca inancın cihaletin de yer bulma koşulları sonucu, abuksabuk görüşleri de duyduğumuz çok oldu. Bu uygulamadaki can alıcı noktada dahi ikilemler oluşturdu. Aşı hikayelerinde hele de gelen bazı eleştirisel görüşlerle epey sancılı şekilde yaşanmaktadır.
Tüm bunlar özde Kapitalizmin eşitsiz kurallarının, sermaye egemen gerçekliğinin insan yaklaşımında dahi nedenli yanlışların temel ilkelerden kaynaklandığının örneklemidir. Hele de K. Kıbrıs ile Türkiye cepesinde daha basit olgularda dahi yaşatılıyor. Onca çelişki ile görmezlikten gelmelere rağmen, tutup hemen en başarılı ülke denilmesi, bunun da karşılığı olması, sorunun gerçekliği ile ülkesel, sistemsel algılanmasındaki derin çelişkinin işaretleridir.
Kısaca,Pandemi sisteminin özeti, kapitalist yapıda yaşadık. Kapitalizmin yaşanmışlığı gerçekleriyle de sürdürüyoruz. Tek fark, başlangıçtaki bilinmezlik,, gidrek şimdi fırsata çevirme dönemiyle kar sürecine girmesidir. Sağlıkta da Kapitalizmin neolierbal sürecin iflasının çakışma bütünseliğinde bulunuyoruz. Bu tip olayların devam edeceği hele ekolojik yıkımla tetikleneceği de kesindir. Seçeneğin alternatif yapıda yatığı da imdat bağırır gibi dayatılmaktadır.