yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKısa Filistin dolaşımı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kısa Filistin dolaşımı – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Çarşamba günü iyice canım sıkıldı. Evde tek başına kalmanın adeta uyuşturucusuna giriyordum. Arkadaşın biri gelip,n beraber yemeğe  çıkmayı teklif yapınca, havada kaptımm. Sonra biraz da hava alma adına markete uzanıp ev ihdiyaçlarını gidermeğe başladım. Yanımdan geçen ve arapça konuşan kişinin kim olduğunu rasgele yanımdakine sordum. Bana “filstinlidir galiba” dedi. Aklım biraz canlandı. Aslında normal K. Kıbrıs sokağının renklerinden birisni yaşıyordum. Tıpkı sabahleyin evimin önünde boğazını temizleyip yere Tüküren Reyhanlılı gibi. Ama bilmem: Filstinli ismi bana biraz başka geldi. Eve gelip eşyaları yerleştirdikten sonra, düzenlemeye başladığım kaset dolabından diziler ve eski haber deyerlendirme olanları sıralıyordum. Seksenlerin kasedini yerine koyuyordum. Yarım eksik ratyoma koyup içeriğini merak edip dinlemeye başladım: Konu Lübnan. Lübnandaki meşur Filistin katliyamı anlatılıyordu. Anlaşılarak silahlı Filistinliler Lübnandan çıkarılınca, İsrail ile işbirliği yapan Lübnanlı Flalancislerin nasıl katliyam gerçekleştirdiği haberini BBC ratyosundan okuyan sunucunun dahi sesi titriyordu. Çok deyil, bizim gençliğimiz dönemindeki yaşananla karşılaşıyordum. Şimdi, doğrudürüs Filistin konusunun ne olduğunu pek bilen kalmazken, sorunun çözümü de çoktan gündemden kaldırtıldı. Dahası, Yeni işkal ilhak politikalarının artık fazla gürültü olmadan ilanıyla gerçekleştirilme dönemi yaşatılıyor.

Kafamda çok konu vardı. Türkiyede olan gelişmeler “merkez bankasında buharlaşan 128 milyar dolar veya peşpeşe gelen korona gelgelişmeleri” adeeta kafamızı bunaltırken, arada gördüğüm Filistinli bana unutulan öteki gerçekleri de yazmam gerektiğine inanç getirdi. Hele de günümüzde çözümsüzler çoğalırken, sorunların unutulduğu ikilemi de kavrayınca, Filistine şöylesine bir dolaşmaya yönelmemni getirdi.***

Filistin sorunu temelinde İngiltere klasik sömürgeliğin mirasıdır. Yine benzer şekilde Filistin günümüz sonucu da tıpkı Kıbrıs gibi klasik sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçerken, ingilterenin dünyaya örneklem sorun yaratma yaşananı oldu. Ülkelerine Yahudiler taşınarak, sömürgesel kuralı da kulanarak, Filistinde İsrail devleti kurdurtuldu. Gerçi, B.M. kararına bakarsanız Filistin topraklarında iki devlet deniliyordu. Ama hiçbir zaman gerçekleştirilmedi. Hem de kararlar, anlaşmalar olmasına rağmen. Filistin halkının dramı böylelikle Yeni sömürgecilikle birlikte, vatansızlaşma ile mültecilik, işkallerle ilhaklar şeklinde ikili eksende ilerledi….

Konu öncelikli arap İsrail idi. Ama bedel  hep Filistinlilere çıkıyordu. Nitekim ilk Arap İsrail savaşı sonrası Küdüs resmen ikiye ayrıldı. Benimde tanık olup iyi hatırladığım 67 savaşı ise resmen arap milliyetçiliğinin yenilmesiyle sonlandı. Batı Şerya ve Gazle yanında Doğu Kudüs da israilin eline geçti. Bu bir anlamda, belirli Filistin nifusunun daha İsrail işkal altına geçmesi demekti. Ayrıca başta Mısır  Suriye ve Ürdünün toprak kaybederek yenilmesiyle birlikte, Arap ülkelerinin eksenden kopmasını da getirdi. Artık, resmen Filistinliler kendi sorununa sahip çıkma ve dünyaya duyurtma zorunluluğunda kaldılar. İsraile karşı eylemlere geçtiler. Komşu ülkelerden sızmalar ve uçak kaçırma eylemleri başladı. Dünya pek mühümsemediği Filiistinin acısını silahlı mücadele ile duymaya başladı. Batı hemen ozamanın suçlama tavıyla “anarşistler, komonistler” diye suçladı. Sol ve demokrat dünya ise Filistin sorununun vaarlığı ile destekleme tutumuna geçti. Birçok insan gnönülü Filistin kamplarına gitti. Kıbrıstan dahi gidenler oldu. Olay gelişti. Filistin uyanışına sadece Batı  emperyalist kesim deyil, otoriter arap rejimleri de tedirgin olmaya başladı. Çünkü, Filistin uyanışıyla birlikte Sosyalizim, demokratiklik,ulusalcılık kitlesel eylemlerle israile karşı ses getiriyordu.

İlk önemli kitlesel katliyam israilde deyil Ürdünde gerçekleşti.1970 yılında zaten nifusun önemli kısmı Filistinli ollan FHKC etkinliğinde olmasıyla, Kral Hüseyin biraz da iktidar korkusuyla onbinlerce Filistinliği katlederek batının da alkışını aldı. Ekleyelim: Kırklar sonundaki İsrail arap savaşında, yine Ürdün prenslerinin İsrail ile gizli anlaşma yaptıkları çok sonraları açığa çıktı. Böylleikle Filistin içindeki sosyalist Marksis kesim önemli darbe yiyordu. FHKC lideri Habaş Ürdünden sürgün edilip bir daha geri gelmeme koşulu konuldu.

İkinci önemli katliyam ise kısa zaman sonrası Lübnanda başlandı. Özellikle Lübnan iç savaş dengesinde Filistinin de etkisiyle Müslümanlar lehine döndü. Tam da iktidarı ele geçirecek ken, önce Suriye B.M. onayı ile Lübnana girdi. En önemli Filistin kanpı Telzaatarı yok ediverdi. Birçok binlerce başta FHKC militanı katledildi. Böylelikle Lübnanda ilk darbe geldi. Ardından İsrail de Lübnanın işkaline başladı. Güneyi ele geçirdi. Sonra, seksen başında Başkent Beyruta dek gelindi. Yapılan anlaşmayla Filistinliler silahlı yaapılarını Lübnandan çektiler. Fakat yine İsrail anlaşmaya uymayarak, Güney Beyrutdaki Satra ve Şatila Filistin kamplarında Lübnan falancis faşistlerin kullanımıyla tarihi katliyaamı yaptılar…..

Mülteci Filistinliler darbe üstüne darbe almalarına rağmen ayaktaydılar. İsrail ve Amerika yeni stratejisi işkal altındaki topraklarda başladı. Dini kulanıp, camiler dahi yaptırılarak Haması kurdurtular. Amaç, hem mülteci Filistin hareketini kırmak hem de işkal altında yeni siyasetle işleri bozmaktı. İlk başta başarılı oldular. Fakat, beraberinde resmen kurdukları örgüt dahi ayaklanmaları işkal altındaki topraklarda yeşertiler. Böylelikle mücadele dışta arapların da baskısıyla zayıflarken, işkal altında yeni hareket gelişiyordu. İsrail psikolojik propagandaya da yeni terim getirip Filistin haklılığını kırmaya çalıştı. Hani kulanılan Terörizim, terör örgütü kelimeleri var ya bunun ilk alanı israilin Filistin kesimine karşı kulanıldı. Daha sonra, sistem bunu genel demokratik tüm çevreleri kapzayacak şekilde geliştirdi. Günümüzde de her karşıta karşı suçlama kelimesine dek gelindi.

Doksanlarda önemli bir hamle oldu. Başta bbu çok önemli görüldü. Oslo anlaşmasıyla birlikte sanki toprakları iki devetle taşlanacaktı! Nitekim FKÖ silhalı mücadeleyi ret ediyordu. Arafat işkal altındaki topraklara dönüyordu. Ama, anlaşmayı imzalayan Rabin bizat Yahudiler tarafından kaltledildi. Arafat ise İsrail işkal altındaki Rafalah kentinden kuşatılmış ablukada kimine göre zehirlenerek kimine göre de normal şekilde öldü. Ama, artık Filistin olayı işkal altı topraklarla sınırlandı. Mülteci vatansız Filistinlilerin durumu sildirtilmekle meşkul oldu. Bu arada israilin kurdurturduğu Hamas ise işkal altı mücadeleyi çalışmaya koyuldu. Ama giderek resmen Filistin hareketi kiye ayrıldı. Dünyada sol hareketin kırılmasıyla da kamuoyundaki destek kanaları da yok noktasına dek geldi.

Şimdi kime sorsanız,  filistin sorununun farkında olduğu şüpeli, Dibimizdeki yaşananı sadece resmi kesimin ihdiyacı oranında duyardık. Oysa 74 olayları sonrası Türkiye sosyalist Hareketlerinin önemli sloganı: Emperyalizme mezar Telzaatardı”!

Peki ben bunu neden yazıyorum?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin