Unutmadan: Konuları izlerken şu gerçekleri hep akılda tutalım. Türkiyedeki AKP projesi ağırlıklı olan Amerikancıdır. Genel strateji için hesaplanıp hayata konuldu. Elbet, siyaseti bilen herkes, bunun düz çizgide gitmediğini de ta baştan anlar. Planın planlanan kesimlerine göre de şekillendiğini, herkesin ortak çıkarına olmadığı da malumdur. Bu planlama ile en başta Türkiyede AKP yönetime gelirken, hem kendi siyasal gerçeklerini hem de onu iktidara getiren güçlerin hesaplarıyla hareket edeceği de kesindir. Böylelikle ikibinlerden beri Türkiyede devlet ekseninden başlayan yeniden egemen olma ile yönetimini koruma ikilemleri çatışmalar halinde geçti. Bu çatışmalarda da kaygan itifaklar oluştu. Dünyadaki gelişmelre göre de görece tavırlar da oldu. Bunların sonucudur ki Türkiyede tüm olumsuz gelişmelre ve uluslararası yargı kararlarına rağmen, önemli bir yaptırıma uğramadı. Son gelişmeler de kendince dönüşüme devam eden AKP, devlet içi hegemonyasını yaygınlaştırarak sosyolojik deyişimi de tamamlama peşindedir. Sorun, muhalefet seçenek eksenidir.
Yukarda özetlediğim gerçekleri şimdi son taşlarla devam etireyim. Kısa zaman önce, AB toplantısı yapıldı. Bazı kararlar beklendi. Olmadı. Bu arada ek bilgi ile “Baydının Merkele anbargo ve baskıları erteleyip, Erdoğanın ne isterlerse yapacak kıvamında olduğunu” belirti. Karar da ertelendi. Bu pek konuşulmadı. Yine Erdoğanın beklediği Baydın telefonu gelmiyordu. Fakat, batı emperyalist çevrelerde Erdoğ<anın ne istenirse yapılacağı, ancak, içişlerine karışılmaması ikileminin geliştiği de anlaşılıyordu. Anbargo ve yaptırımlar olmazken, tırmaanmaya başlayan Ukrayna krizi ve daha geniş düşünce şekli Boğazlar hikayeleri de ısındırmaya girişildi. Bunlar pek gözetilmedi. TBMM başkanın “gerekirse Montro anlaşmasından çekiliriz” görüşü de tesadüf deyildi. Nitekim kısa zaman önce deniz generilarinden birisinin de ABD elçisinin kendisine benzer görüşler belirtiği de hatırlandı. Tüm bunlar, Türkiyede sıcak yeni hamleler ken itirazlar ve baskıların da geleceği kesindi. Öyle de oldu.
Konu Montro olunca önce emekli elçiler devreye girip ortak görüşlerini açıkladılar. Ardından emekli deniz amiraleri ayni şekilde davrandı. Fakat, hafta sonu gerçekleşen Amiralerin görüşleri, fırtınalar yaratıldı. Klasik bildik demogoji baskın aygıtı başladı. Açıklanan görüşlerin içeriği deyil de hemen karşıt düşman paranoyla saldırıya geçildi. Darbe kelimesi yeniden acımasızca oturtuldu. Oysa, görüş açıklayan bazı emekli amiralerin,ayni zamanda Mavi Vatan safsatasının da mimarlarıdır. Birden itifaklar yeniden kırılıyordu. Emekli amiralere karşı önce sözlü sonra yine klasikleşen tutuklama hamleleri geldi. Muhalefet mi: klasik pısırılık içinde şaşkın şekilde ordan oraya savruldu. Görüşün temeli olan Montro anlaşması ve bazı askeri kurl eleştirisi gündeme kondurtma hamleleri olmadı. İktidarın istediği çizgide sürdü. Hat ta emekli askerler görüş açıklayamaz algısına karşın, resmen tüm askeri resmi kesimler ve yargıçlar AKP yanına dizildi. Malum, en keskin söylemi de Bahçeli yaptı. Tarihi göreviyle yeniden öyle sözleri savurdu ki kinin öfkesinin fırtınalaşması şeklindeydi. Rübelerin sökülmesi ve m<aaaşların kesilmesini dhahi vurgulayıp istedi….
Türkiye yeni bir sıçrama yaptı. İstanbul sözleşmesinden sonra, şimdi de Montroyu tartıştırmaya bşladı. Öyle ki unutup de sesiz geçiştirilen ilk hamlenin de Maraşla başladığını,Ayasofyanın uluslararası denetimine rağmen gerçekleştirildiğini de ekleyelim. Muhalefetin tutumu da bu işlerde kolaycılık getirdi. Ama, Baydının da Merkele dediği gibi: “bizim istediklerimizi yapmaya hazır hale geldi”! Karadeniz, Ukrayna, iyisimi bu bölüm sonrası dünkü Ukrayna makalemi de okuyun.******
Öteki Kıbrısla alakalı ülke de ingilteredir. İngilterede de oldukça karışık işler oluyor. Uluslararası boyutuyla Türkiye ile gelişen durumlar da epey tehlikeli. Serbes bölgeden tutun, birçok kriz bölgelerinde yine Türkiyeyi tetikleyen perde gerisi ülkedir. Libya, Karabağ, Ukrayna gibi konularda ingilterenin parmağının derinlerde olduğu anlaşılıyor. Kıbrıslılar nedense bunu hala görmüyor. Son dönemde İngiltere dışta AB dışına geldikten sonra, Amerikayla birlikte yeni stratejik ortaklığı artı. Consonun ingiltereyi yeni okyanus Sİngapuru hayali de hla tutmadı. Irkçılık, sömürgecilik ve muhavazakarlık idooojisiyle ingiltereyi AB breksitine taşıdı. Bu içteki İskoçya ve K. İrlandada ayrıcılığı tetikledi. Fakat içte de baskılar yoğunlaştı. Pandemideki başarısızlık üstüne yasaklar da getirdi. Yeniden uzatmaya girişince de “yeter artık” mitinkleri başladı. Alışılmamış sokak olayları gerçekleşti İngiltere bir anlamda içte baskı ve yasaklara yönelirken, başta işçi partisinin de desteğini aldı. Şimdi gidrek karışmaya başladı. Özellikle ekonomik göstergeler de pek iyi deyil.
İngilterede olanlar bizi direk ilgilendirir. Hem Kıbrıs üzrindeki kesin etkinlik, hem de oradaki yaşayan önemli sayıda Kıbrıslı var. Ayrıca, özellikle Türkiye ile gelişen siyasal ilişkiler, ikidebir Apdulhhamit dönemiyle hatırlatılması da ilk tehlike mesajı K. Kıbrısın alması gerekir. Oysa oda yok……
Yukarda direk Kıbrısı ilgilendirip direk etki yapan iki devletde olanları kısaca özetledim. Okumamak, bilmemek ve bunun üzerinden yazmayıp yazdımcılık oynanan kamuoyu medya gerçeğimizde, gerçekler elbet geçmeme lüksü de var. Son Türkieydeki emekli Amiralerin görüşleri ve gelişmeler dahi onca “bütünleşme ve ilhak” söylemlerine karşın buradaki yayınlarda hala öne çıkarılmıyor. Söylenecek sözün korkusuyla söylememe tercihi yapıldı. Ama kimisi de sıkışınca, bunların olmmasını söylemeden eleştiri yapıp bilinmediği söylemi yapılmaktadır.
Sonuç olarak: gelişmeler çok karışık. Türkiyede nornmaleştiği gibi anzsızın gece yarısı kararıyla yarın başka gerçekle uyanma olasılığı artık normal halde olması sürprizimiz olmayacaktır. Sucuoğlu zaten bunu yaşadı.