Ne güzel alıştırıldık: sömürgeleşme kültürüyle davranmayı, gayet güzel öğrendik. İşbirlikçilikle normali karıştırmayyı ise oldukça yol alınan beceri haline geldi. Yandaş kayırmacılığı, kolayca yalan söylemeyi, gerçekleri işimize gelince en kötü suçlama davranışıyla ötelemeyi, iyice içimize sindirdik. Tanık olmamıza karşın, yine de tersini söylerken ki pişkinliğimiz, adeta psikolojik hareketin normal haline dek sokuldu. En ufak karşıtı veya doğru söylenceyi, çekinmeden en kötü ifadelerle yermeyi gayet normal halde yapmanın da ünvanına erişildi. Kurgulanıp normaleşen yalanın tatlı versyonunu da yuturma başarısı gerçekleştirilme kolaycılığı oluştu. Yandaşlama, partizanlık, hanedanlığa dek paylaşım önceliği artık normal kurumsallaşmanın ilk seçenekleri oldu. Öyle ki birokraside dahi bazı üst mevkilere yandaş veya hanedanlı olma ilkesi normal hale ksokuldu. Siyasetin işleyişi haline gelindi. Sıkılmadan, sömürgesel koşulalrımıza,yandaş kayırmacı siyasal birokrasi gerçekliğimize rağmen, otosansürün normal deyer haline gelmesine bakılmaksızın, bizim “çağdaş, demokrasi, özgürlük” simgeleriyle övüp kendimze has başarı oluşturma abartı kültürümüz de oluştu….
Ne güzel işler yolunda gidiyordu. Demeyin gitsin. Pandemi salgınında dahi Korona adamızı ziyaret etmeden, olayın ne olduğunu yaşamadan, hemen kendimize has övügençlikle başarı hikayesi yazmaya başlanıldı. Öyle başlanıldı ki “dünyanın en başarılı yeri olarak” hemen kendi kendimize propagandaya başlandı. Dönüp inanıldı. Onca beceriksizlikler ve konuyu tetiklemelere rağmen, bu başarı hikayesi bitmiyor. Hat da, başarılı bakan ilan edilip, dünya damgası konulan makamcı, birkaç gün sonra görevden alınıp hem de sgandalı öteki görevden alınan kişiye koltuk verildi. Elbet, Sağlık makamına gelirken, Üstelin, Jet sgandalı nedeniyle görevden alınma tutumu da hiç deyinilme şansına ulaşamadı. Sgandal da unutulmaya terkedildi. Koronanın salgını fırsatları da elbet getirdi. Hep kendi sömürgesel yapımızın, ilahaklaşma adımlarındaki daha silikleşme işbirlikçiliğin üertilmesiyle birlikte işlemeye devam edildi. Ama, adına hep “egemeniz” ile kendimize has anlatıyla işleetilmeye hız veriliyor.
İşler yolundaydı. Pandemi dönemi ısrarla uyulması gereken kurallar denilip, rekamlarla da medyada süsletilirken, tıpkı hafta sonu gibi hem de hükümetin ortağı partinin kongresinden gelen binlerin haşırneşirliği de uygulamaların sınırını itiraf ediyordu. Ayni tutum hükümetin büyük partisinin genel sekreter seçiminde daha düşük düzeyinde yaşanıoordu. Ayni anda medya kurallara uymanın reklamını da gösteriyordu. Yurtaşların ısrarla dikat etmesini istiyordu. Ama, yönetenlerin nasıl uymadığı hem de oldukça yüksek dozajla yaşatılarak gösteriliyordu. Bunalr bizim için gayet münasipti. İşler yeter ki yolunda olsun.
Ah şu Norveç: Şu Norveç var ya, ne güzel öğretili ninimiz politik türküsünün bozuk akorunu haykırıyordu. Birilerine bizim dışında başka dünya olduğunu anlatıyordu. Hem de tam da pandemideki göstere göstere şovlarla uyulmamasının da yaşandığı dönemde. Neydi Norveçten gelen haber: Norçveç başbakanı doğum gününde ufak bir kutlama töreini yapar. Polis gelir ve Pandemi koşullarını bozduğu için ona ceza yapar. Bu haber adeta K. Kıbrısta onca dış gelişmelerdeki duyarsızlığa karşın, karşılık bulur. Çünkü, öylesi uyulmayan ve açıklanan karar vardı ki bu bir anlamda yakalanan önemli örnek gibi sarılındı
Norveç başbakanı hem de polise ufak çaptaki kutlama günü nedeniyle ceza ödeyip özür diliyordu. Bizim şimdiki makamlardakileri düşünün. Errsinin Ersanın ve en son Arıklının kongreyle verdikleri mesaj neydi? Brakın üst makamları. Yandaş normal işbirlikçi birisi trafik cezasından dahi nasıl kurtulduğu örneklerle dolu dolu dönenmleri yaşamaktayız. Tam aksi, normal şekilde davranana “enayi” denecek derecede anormalleştik. Oysa, duyulan Norveç başkbakanıdır. Hem de özür diliyor. Oysa sgandalı nice kişinin bakan veya müdür olmasının normal halini yaşıyoruz. Hayali diploma dağıtan ünüversitenin müteveli heyetli kişisinin en önemli bakanlıkla ödüllendirmeler mi istersiniz, Jet sgandalının makam makmam alarak başarı hanesini yükseltiği veya nice öncesi yargısı olup sonradan yok olanların mevkileri, hepsi gayet normal şekliyle yaşanmaktadır.
Pandemideki boy gösterisi mi; Erdoğanın Türkiye de yaptıklarıyla zaten ortada. Ne diyor makamcılar: Türkiyede ne varsa, burada da olacak! Norveç veya Filandiya deyil. Daha yakındaki Güneyde de olanlar bizi ırgalamaz. Anastasiyadis dahi yaptığı için sorgulanırken, bizimkiler en altda olup yandaş ise dilediği zaman nelerin kabullendiği de ortada. Zaten, Norveç deyil Türkiye diyoruz. Oranın özgürlük ve demokrasiyle verdikleri talimatın uygulanmasıyla, serhat kalesinin bekçileri dğini de kabulendik. Ama, şu son Norveç başbakan haberi olmasa daha iyi olacak. Ne ya, Sanerin okudukları ile resmi gazetedeki yayınlananlar ayni deyil se Sanerin özür veya istifa mı etmesi gerekir. Ersin bey atıp tutarken, tutukları dhahi çelişkiliyse, ordan özür mü dilemesi gerekir. Hele de dediklerinin dahi gerçekleşmemesine rağmen endişe mi etmemiz gerekir.
Ah şu gerçekler: ne kadar kaçsak, epşimizde. Bizi kovalıyor. Biz ne güzel kendimizi dünyanın merkezine korken, yeri gelince de faydalnmaları da kulanırken, karışımıza ayrı dünyaların da gelmesi, rahatımızı bozuyor. Ne güzel gidiyoruz. Bizi birilerin Kıbrıs sorununun varlığı veya kulandığımız etiketlerimizin yanlış olduğunu hatırlatması, cakamızı bozuyor. Ne güzel diyoruz: Özgür basınımız, tarafsız yargımız, iyi işleyen demokrasimiz”… Hep bunlarla bizi tanıtıp övüyoruz. Hat da birilerine gelip ders almasını da öğütlüyoruz. Neden bu keyfimizi bozuyorsunuz. Norveçin başbakanı diyorsunuz. Güneyde hem de rumların olduğu güneyden örnek veriyorsunuz! Bakın senelerdir taş taş üstüne konulmayan Mağusa limanının iselesini AB destekli olarak tamir ediyoruz. Türkiye destekli, kuyulaşan yolların tamirini bekliyoruz. Helimlerin tescilini bozduğumuz kalite nedeniyle endişeyle karşılanıor. Ama,yandaşa uydur da destek yap, işe al ve yalandan başarı hikayesi yaz. Ah şu Norveç aah! Bizim tam da başarı hikayeli Pandemi tutmuşken, herkes inanmışken, nerden çıktın?