Yazıyı yazarken, gün tarihi 12 Mart. Tarihi önemi, yarım asır öncesi askeri muhturayla Türkiyede hükümetin devrilip asker kontrolunda kurulan darbe yönetiminin başlangıç günü olmasıdır. Tam yarın asır geçti. İlgili darbenin sonuçları zaman içindeki yapılanışla, günümüz AKP devlet şekline gelindi. 12 Mart darbesi, hem tarihi hem de günümüze yansıyan şekliyle, oldukça önemlidir. Bu darbelerin tekrardan incelenip gereken derslerin alınması şart. Fakat şöylesi başka gerçek de var: darbenin sonuçlarını yaşadığımıza göre, bunlarla günümüz siyasetinin şekillenmesi de kurumsallaştıysa, bu tip tarihi olayıarın resmi bakışla anımsanması istenmez. Unuturulması ilk seçenektir. Olmadığı taktirde, belekten sildirip, kendi algılarıyla yeniden yazma çabalarına girişilir. Sıralanan gerçekler sonucu, önemmli tarihi gerçekliğine karşın 12 Mart darbesi sol aydın çevreler dışında pek anımsatılıp orumlanmak istenmez. Hele de bilgielrle o dönemin önemli devletçi siyasetlerin darbe hüküemtlerine bakanlık verme durumları da olunca, kendilerine yüzleşme şansı da brakmak istemezler. Bunların toplamında, başta siyasal partiler bu döneme pek girmezler. Oysa 12 eylül darbesinde sırf partielr de kapandığı için, bahane bulmayla konuyu anımsarmış gibi davranma algısı brakılmaktadır.
***
Yeni 12 Mart darbe yıl dönümüne geldik. Darbenin nedenleri oldukça ağırdır. 9 Mart sol darbe beklentisi oluşurken, askeri merkezin buna karşılık hamlesi ollması, Türkiye devlet politikasının uygulanmakta olan koşulların artık tehlikeli olduğuna inanması. Şu basit deyim ile “sosyal uyanış, ekonomik yapıyı aşıyor” tehlikesi nedeniyle darbe gerekli görülüyordu.. Yükselen devrimci hareket, Natonun yeni sıçrama konumuyla yeniden yapılandırma politik amacı, hepsi toplamda 12 Mart darbesini gerçekleştirdi. Ordu içi ayrışmadan, yaşanan koşullara devletin bizat rahatsız oluşu, yükselen devrimci dalgaya dönüşen muhalefet ve Natonun yeni starateji hamlesi için uygulanacak politikada yeni yapılanış dayatması, darbeyi gerçekleştirdi. Hem ordu içi, hem sol hareket ezilerek, hem de yasal düzenlemelerde demokratik haklar kaldırılmaya girişildi. Yeni Emperyalist yapılanmayla resmen KOnturgerila anlayışı sorgudan sokağa yansımaya ve tanınma dönemine girildi. Yeşil Kuşak stratejisi de yapılandırılmaya girişildi. Benzer birçok ugylamayla Türkiye yeni siyaysal otoriterleşmeye, gericileşmeye yönelik adımalr atmaya başladı. Bunu Feytulah Gülenin savunması boşuna dyeildi. Dinci ve faşist kesimler taban bulup kitleleşme için ortama hızla girdiler. Tüm bunlar yetersizleşince de 12 Eylül darbnesiyle daha sert yapılanış ve Neoliberal açılımla sıçrayıp yerleşmeye başladı…
Türkiye, bu darbeyle resmen daha batıcı, tutuccu ve otoriterleşmeye girdi. Bunu devam etirip, gerektiğinde müdahalelerle günümüze dek AKP rejimiyle taşıdı. Elbet, ilgili gün anımsanmalıdır. Daha önceki yıl dönümlerde önemli birçok konuya parmak bastım. Şimdi konuyla alakalı kendimin tanıklığı ile örneklemlerle yeni bazı bilgielr sunacam.
***
Ben 12 Mart darbesini Ankarada yaşadım. Ankara Körler okulundaydım. Dahası, darbe öncesi birkaç gün kala önemli bir karar alındıydı. Ankara Kröler okulunda ortaokulların yatığı yatakanede Turan İçlinin de açıkladığı kararlar, Kröler okulunda boykot kararı konuşuldu. Özellikle bazı ilkokul boykotları ile Körler okulunda olanlar kıyaslanıp, boykot yapılıp yapılmaması konuşuldu. Bu karar aslında okuldan bazı sosyalist öğrencilerin Gazi Eğitimdeki devrimci kesimler le yaptıkları görüşmelerdee karara bağlandı.
Okuldaki Müdür AKıner, askeri emekli olup,oldukça sert yöntemler uyguluyordu. Körlükleri kulanıp resmen gizlenerek öğrencileri dinleyip dövme en hafif uygulamalarından birisiydi. Bazı öğretmenlerin jopla öğrenci dövmeleri de oluyordu. Yemekler ise berbattı. Tüm bunlar Yatılı Körler okulunda boykot eylimine destek verilmesine yetiyordu. Fakat. 12 Mart geldi. Darbenin ne olduğu biliniyordu. Yine G.E. yapılan toplantıda, karara devam kararı alındı. Hat ta yine Turan İçli, fırsatı kulanıp, biraz da boşluktan yararlanıp, okul mikrofonundan yönetime muhturayı sundu. Bu okunuş epey sarsıntı getirdi. Akıner terör estirme eylemini şöylesine deyiştirir gibi davrandı. Fakat, darbenin gelişen fırtınası ve okulda doğan bazı kuşkular bu boykotu durdurdu.
Ancak,Müdür boş durmadı, bir gün G.E. asker polis operasyonunda “ki Gazi Eğitim ile Körler okulu yanyanaydı” askeri çağırıp resmen bazı öğrencileri onlara teslim yaptı. Ancak, asker sonradan serbes braktı….
Yine darbe döneminde özellikle ratyoda sık sık arananlar ve yakalananlar listeleri yayınlanıyordu. Ben de arada Kıbrıslı isimlerin olduğu bölümleri aklıma yazıyordum. Siyasal, Hacetepe gibi iki kişinin adı aklımda aarananlar listesinde oldu. İzmirde Bingöl Erdumludan sonra yakalanan kadının da Kıbrıslı olduğunu öğrendim. İkisiyle karşılaşmadım. Fakat, Siyasalda aranıp okuldan ayrılan kişiyi çok acı tesadüfle karşılaştım. 82 yılında işe girmek için onun imzası gerekiyordu: imzalamadı! Hat ta bir UBP vekili, sen solcu oda eski solcu, herhalde imzalar şakasını da yapdı. Fakat, Benim işe girmek için imzalaması gereken belgeyi imzalamadı. Katı bir UBP tutucusu olarak karşılaştık.
Son bir anı daha. Biz genelikle sol kesim Cem karacayı dinliyorduk. Türkiyede bir dönem şarkıları yasaktı. Kıbrısa yaz günü gelince Bayrak ratyosunu dinledim. Türkiyede yasak gibi bilinen OY gülüm OY birinci sıraya çıkmıştı. Paradoks ise şu: bazı sancaktatrlıklar ve okullar, Cem Karacanın ve Seldaanın yasak plakları diye ialan astılar. Doğrusu, 12 Mart döneminde Kıbrısta sanat üzerindeki baskılar çelişkiydi. Fakat, 12 Eylülde resmen daha direk hissedildi.
*****
Görüldüğü gibi konuya girince anlatacak çok konu var. Mart darbesi resmen Türkiyenin ilerici devrimci kesimlerle hesabı kadar,Türkiyenin daha da emperyalist üst bütünleşme stratejisinin hamlesiydi. KOnturgerila gibi anlayışlar veyaa kitlesel İslamcı ırkçı hareketlerin örgütlenilmesi bu darbeyle hız aldı. Amerikan gerçekleri daha sert şekilde yapılandı. Buna göre de darbelerin hatırlanıp günümüzle birlikte tartışılması gerekmektedir.