Ekonomi Bakanı Erhan Arıklı Genç TV’de Muazzez Gazihan’ın hazırladığı programa hışımla bağlanıp hem Genç TV’yi hem de programcı Muazzez Gazihan’ı deyim yerinde ise haşladı.
Programa damgasını vuran sözler Bakan’ın kendini anlatmak yerine sunucuya ayar vermeye çabalaması dikkat çekti. Canlı yayında kamuoyunun gözü önünde olan bu çıkış Bakan’ın gerçek yüzünün bir defa daha ortaya çıkmasını da sağladı. Kullandığı ifadeler geçmişte söylediklerinden pek farklı değildi EL – SEN Başkanı Kubilay Özkıraç için kullandığı ifade “Abuk subuk” demesi düşünce özgürlüğüne saygısı olmadığını bir kez daha gösterdi.
Sunucu kendisini “Buyrun kendinizi anlatın o zaman” diye davet ettiğinde ise Bakan patavatsız çıkışını sürdürdü bu kez de “Cart curt” ifadesini kullandı.
Bir TV programında değil de sanki de bir kahvehanede konuşuyor. Ekonomi Bakanı değil de mahalle kabadayısı gibi hareket ediyordu.
Yukarıdaki sözleri kullanan şahıs maalesef bir siyasetçi ve ayni zaman da bir Bakan.
Daha Bakan olacak ama bir hanımefendiye konuşma nezaketinden bile yoksun.
Gerçi sonrasında her zaman yaptığı gibi günah çıkarıp özür diledi ama bunun pek bir kıymeti harbiyesi yoktu.
Özürü bile samimi değildi çünkü hep ayni şeyi yapıyor sonrada “Ben değiştim” diyordu.
Bir zamanlar Kıbrıslıların üzerinde sigara söndürmek istediğini unutmadık tabi ki.
Yaptığı hamle ile amacına ulaşmış ortalığı tozu dumana katmış esmiş gürlemiş TV’de artık herkesin nasıl konuşacağına dair sunucuya katılımcılara ayar verme operasyonu yapmış belli çevrelere göz kırpmıştı.
Üstelik unvanı da vardı o ayni zamanda bir Prof’du ama bu ülkede Prof’dan çok ne vardı ki! Akademik unvanların tavan yaptığı bir ülkede ekonomi bir türlü rayına oturtulamıyor. Bütçe açık veriyor. Sektörler arka arkaya havlu atıyordu.
Ekonomik ve Siyasi ÇATI çökmüştü…
Onlar ise “Cart curt” politikalarında çözüm arıyor her zaman olduğu gibi hamasete sarılıyorlardı.
Konuşulması gereken buydu işte. Ekonomi Bakanı bunları konuşmak istemiyor çıktığı programlarda polemik yaratarak ÇATI’nın çöktüğünü gözlerden kaçırmaya çalışıyordu.
Üstelik sorunlara çözüm bulması gereken kişi de kendisiydi ama an itibarı ile elle tutulur bir çözüm odaklı söylemi yoktu.
O da diğerleri gibi popülizm ve hamasete sarılıyor oralarda çözüm arıyordu. Ama bunlar artık bir çözüm aracı olmadığı gibi insanların karnını da doyurmuyordu.
Evet “KIBTEK’de ki vurguna son vermek” istiyoruz diyordu ama Polise herhangi bir ihbarda bulunmamış somut herhangi bir suçlama da yapmamıştı. KIBTEK’de ki sorunları çözmek yerine her fırsatta sendikaya saldırmayı tercih ediyor bu da nerede durduğunu gösteriyordu.
Yani rejime okkalı bir selam çakıyordu.
Öyle ya vurgun olduğunu söylüyorsanız kimin yaptığını da ortaya koymak durumundasınız. 25 kuruşa elektrik getireceğim demekle işin içinden sıyrılamazsınız.
Beyefendinin bir de “Uluslararası ihale” masalı var. duyan da KKTC’nin tanındığını sanır. Bu ihaleye ne BP gelecektir ne de Shell
Bir defa siyasetçinin asli görevinin toplumun yaşam kalitesini ve refah seviyesini yukarılara çekmek olduğunu unuttu anlaşılan oturduğu makam biraz bol geldi yok başka bir açıklaması bunun.
Yakın tarihde kardeşinin de bir açıklaması olmuş o dönemde YDP Genel Başkan yardımcısı sıfatını taşıyor yani yaptığı açıklamalar partiyide bağlıyordu.
Bakın ne diyordu partinin iki numarası. “Siz hiç bir Rumun Türkün yanında çalıştığını gördünüz mü?” diyor… TC kökenli siyasetçi ve hükümetteki Bakanımızın kardeşi.
Yeri gelmişken onu buradan ben yanıtlayım tabi göremezsiniz güneyde günde 100 Euro alan bir vatandaş burda günde 10 Euro’ya niye çalışsın allah aşkına.
Bu açıklaması ile Avrupalılar Birliğin de çalışan milyonlarca Türk işçisine hakaret ettiğinin farkında mıdır acaba?
Kendisi ayni zaman da bir müteahhit. Pekala soralım o zaman TL’nin geçerli akçe olduğu ülkede siz niye daireleri sterlin bazında satışa sunuyorsunuz?
Bakan Arıklıya bu hatırlatılıp sorulduğunda “Kardeşimin açıklamaları beni bağlamaz” diyecekti ama o dönem partinin iki numarası olduğundan bal gibi de bağlıyordu işte.
Bakan’ın ve şürakasının sürekli böyle davranmalarının tek bir izahı vardır oturdukları makamların sarhoşluğu.
Kolay değil tabi sizi özel bir jetle aldırıyorlar bir manga asker veya tören kıtasıyla karşılıyorlar bazen onurunuza sadece yemek değil bilmem kaç pare top da atılıyor Beştepe de ağırlanıyor Reisin yanında poz poz üstüne resimler çekiyorsunuz ve sizin gazınızı alıp kendi istedikleri gazı veriyorlar ayacıklarınız yerden kesiliyor dudaklarınızdan çıkan kelimelerin absürdlüğü sonbaharın yaprakları gibi etrafa saçılıyor”Cart curt” gibi mesela!
Akordu kaçmış piyano gibi dökülüyor sözler ağzından ve maskesi bir kez daha düşüyor…
Burada sormak istiyorum bu nasıl bir Bakan asgari ücretin artırılmasına karşı. İnsanların güneyde insan gibi çalışıp maaş almasına karşı.
Bakan olarak o standardları kendisi burda sağlaması gerekirken şürakası ile birlikte insanları orda çalışıyor diye aşağılamaya çalışıyorlar her fırsatta.
Asgari ücret için “Artış yapamıyoruz piyasayı ucuzlatacağız” deyip yaptığı göstermelik 5 TL’lik indirimle insanlarla adeta dalga geçiyor.
Pandemide sorumlu Bakan olarak sorunların çözümü konusunda en ufak bir çalışmasını göremedik Sn Bakan’ın varsa yoksa TC’den 25 kuruşa elektrik getirme masalını anlatıyor bize her fırsatta.
Su işine benzemesin hani ucuza gelecekti ve tonu 1 TL’ye içtiğimiz su tonu 7 TL oldu.
Binlerce esnaf havlu atmasına rağmen ekonomi Bakanı olarak soruna kapsamlı bir çözüm getirmek yerine ucuz politika dediğimiz açıklamalar geldi “Esnaf dükkanlarını açmazsa açlıktan ölecek”
E bu mu yani senin çözüm planın koskoca ekonomi Bakanı olarak.
Halkın alım gücü sıfırlandıktan sonra kim neyi nasıl alacak ki?
Sınır kapıları kapalı olduktan sonra Esnafın açık ya da kapalı olması arasında bir fark yok çünkü satılan ürünleri alacak ortada insan yok.
Bakansınız ve sizden söylemden öte şeyler görmek istiyor esnaf arkadaşlar.
Siz ise makama oturduğunuz günden beri tek sorun KIBTEK’miş gibi bir mesai içerisindesiniz. İnsanlar şuan da aç ve ticaret yapmak istiyorlar çünkü boğazlarına kadar borcun içerisine batmış durumdalar. TV’de programa bağlanıp ayar çekmeye çalışacağınıza sınır kapılarını koşulsuz yarından tezi yok açsana. Konuşmak yetmiyor yetkili makamda olduğunuzu hatırlatırım.
Açın da bir katkınız olsun en azından hayata!
Programa dönersek Sunucu Muazzez Gazihan, EL SEN Başkanı ve her fırsatta ayar vermeye çalıştığınız Basın emekçileri yalnız değildir.
Oturduğunuz koltuk da ne abuk subuk konuşma ne de cart curt etme yeri değildir programda sarf ettiğiniz sözleride size iade ediyoruz.
Siyaset sorunları çözme sanatı olup öteleme sanatı değildir. Yaşadığımız sorunlarda öyle hamasetle çözülecek sorunlar değildir.
Diyeceğim o ki ya insanların sorunlarını çözün ya da ayak bağı olmayın.
Sunucu Bakan efendiye verdiği yanıtla unutamayacağı bir ders vermiştir “Siz bana işimi öğretemezsiniz” kendisini selamlıyorum.
Ekonomi Bakanı sunucudan özür dilemesine ragmen EL – SEN Başkanı Kubilay Özkıraç’a saldırmaya devam etmiştir.
Peki ama neden?
Çünkü KIBTEK’i Özelleştirme yolunda onu en büyük engel olarak görmekte bu yüzden bel altı vurmaya çalışmaktadır.
O koltuğa oturtulurken bu işi yapacak diye oturtulmuştur işte bütün acelesi bütün derdi budur Bakan efendinin. Onun dışında hiçbir şeylede ilgilenmemektedir.
Hep ayni şarkıyı söylüyor “KIBTEK’de vurguna son vereceğiz” o zaman açıklasana bunları kim bunlar? Niye Polise gitmiyorsunuz? Kaldı ki orada yönetici konumunda olan sendika değil. Ya kim? Kiminle koalisyon kurduyusan onlar.
Sendika çalışanların haklarını korumakla mükellef bir kuruluş ve onu yapıyor saygıyı da fazlasıyla hak ediyor. Kubilay Özkıraç ve arkadaşlarını selamlıyorum ve bu kavgada yalnız değillerdir.
Ülkedeki yaşanan kaosa çözüm bulmakla mükellefsiniz. ÇATI çökmüştür buna bir çözüm bulmaya çalışın. Ülkeyi Bankalar-Üniversite-Hotel Casino üçgenine teslim ettiniz. Bunun dışında her sektör havlu atmıştır. Bumudur sizin vatenseverlik anlayışınız?
Cart curt politikasını bırakın. İnsanlar aç gereğini yapın. Özelleştirme politikalarının peşinde koşarak sorunlara çözüm bulamazsınız.
Son olarak Basın emekçilerinin bu akşam yapacağı eylemi selamlıyorum…