Yazıyı yazdığım an, 8 Mart günüdür. Emekçi Kadınlar gününün de anımsatılıp, mücadele ve kutlama anlamlı tarihtir. Dün yazmamamın önemli nedeni, gün yaşarken gelişecek bazı olayları yakalamak ve konuya yaklaşımın incelikleriyle karşılaşmayı hedeflediğimdendir. Böylelikle, eksik brakılanlarla, klasik ezberler dışında iilgili tarihi günü yazma düşüncemden kaynaklanmaktaydı.
Konuya dalmadan, bence önemli iki gelişmeye parmak basmak şart. İstanbul Belediye başkanı İmamoğlu bir kadınlar günlü mesaj yayınladı. Parti liderlerini de içine koydu. Akşener ile Buldanın adı ayni mesajda yanyana geldi. Diyeceksiniz ki “bunun neresi anormal”: Eğer Türkiyede yaşıyorsanız, oradaki siyasal yapılanışı biliyorsanız, görünüşte birlikteymiş gibi davranışı sorgulamaya başladıysanız, çok olgunun anlamını çıkarırsııız. Hele Faşizmi,cinsiyetçi ayrımı ve en önemlisi gerikalmış kapitalist gerçekleri unmutuysanız akınıza getirilir: Meral Akşaner ile pervin Buldanın kadın parti liderleri diye yanyana konulması elbet en doğal yaşanan kadın eksenli gerçektir. Herhalde birini kadın deyip de öteleyemezdiniz. Hemen Meral Akşenerin partisinden bazıları isyan bayrağını çekti: Neymiş “Akşener ile Buldan bir arada gösterilemezmiş”! Bu tutumu Meral AAkşener tecrübesiyle geçiştirmeye çalışsa da gerçek örtülemez. Türkiyedeki HDp ve genelde Kürt karşıtlığının görünürdeki ortak oy kulanılan belediye seçimlerine rağmen, ne kadar derinliklere işlediğinin acı ggöstergesidir. Demek ki sadece kadın demek yetmiyor. Hele de idolojik farklılıklarla etnik kimlikler veya gerici faşist bakışlar oluyorsa, kadın konusunda da ortaklığın oluşmasına önemli düşünsel engeler oluşması da muhtemelleşir. Bu hem de basit 8 Mart kadın varlığı adıyla da yapılsa farketmez.****
İkinci örnek, bizden: 8 Mart olayını salt kota veya kendi lehine yer kapmak gibi görenler, fırsatçılıkla laf yapanlar olunca, bazı düşünülmeden davranışlar, açıklamalar da yapılır. İşte K. Kıbrıslı bakışlardan birisi: meyerlim, Kıbrıs görüşmelrinde heyetde kadın olsaydı daha başarılı olunurmuş! Onun için bazı Kadın örgütleri, görüşmeler içinde heyetler içinde kadın olursa,daha başarılı olunur önerisiyle açıklama yapıldı. Yani, Tatarın yanına Canaltayı koyarsak bizim görüşlerimiz sanki dyeişecek gibi olup, barışa yönelinecekmiş! Sibel hanım için de geçerli. Kadın eli deyince daha iyi olacakmış…. K. Kıbrıs resmi bakışı, Türkiye gerçeği hepsi sıfırlanırcasına kadın eli veya kadının olmasıyla görüş deyişme hikayesi ile kotadan yer alma tutum gidrek yaygınlaştı. Oysa yine son Türkiyedeki örnekte yaşadığımız gibi, çıplak aranan kadınlar sorununda AKP vekilinin çıkışıyla olayın nasıl saptırıldığı ve öyle olayın olmadığı suçlaması yapıldığını yaşadık. Kadınlar çıplak aranırken, dahası cinsel organına polisin ayağı ile müdahale ederken, ilgili parti sözcüsünün bunları imkar etmesi, kadının susmasını eleştirmesi de yaşandı. Kısaca, kotalı olmak veya kadın makamcı yerinde bulunmak eşitdir sorunlar doğru anlatılacak deyildir. Çünkü örgütsel yapısı ve dünya bakışlı düşüncelerinin etkileri belirleyicidir.****
Gelelim konuyla alakalı bazı can alıcı noktalara: 8 <<Mart olayını yaratanlar Emekçi kadınlardır. Hem de bedel ödeyerek atölyelerde yakılan, bunun kadınlar günü olmak için senelerce mücadele etmelerle sağlandı. Yine önemli durum şu: bu günün gün olarak kazanılıp evrenselleşmesinde Sosyalist devrimci düşünceli örgütlerin inanılmaz mücadelleriyle gerçekleşti. Sosyalist enternasyonalden başlayan, sol yönetimnlerin uygulayarak, örgütlerin sokakta gayrı resmi kutlayarak dünyaya yayarak geliştirildi. Hep Kapitalist sermaye kesimi karşı çıkarak engeledi. Zaten, başalangıç, çalışan kadınların emekçi haklarını kabullenmeyerek girişilen grevlerle adım atıldı. Sonuçta B.M. bu günü kabulendi. Fakat, Emekçi kelimesini pek de kulanılmak istemedi.
Mücadeleyle kazanılan gün, Kadın hakları için direnişle geliştirmek de demekti. Sermaye ise başta direndiği, ret etiği günü, bu defa fırsata çevirip metalaştırdı. Ticari tüketim eğlence gününe çevirdi. Sosyaalist hareketler geriledikçe de sermaye kesiminin düşünceleri de etkinleşmeye başladı. Yine de şu gerçeği yok edemedi: Kadınlar gününün özünde Emekçi kadınlar günüdür. Bunu da sermaye deyil, zengin burjuva kadınları hiç deyil; emekçi kadınların yanarak başlayan mücadelelerin sonucunda yaşama geçirildi.****
Seksenler dönemi dünyada sosyalizmin gerileşmesi, bağlı olarak sosyal hakların da kırpılması önemli olumsuzlukları başlatı. Sosyalist devrimci örgütlerin siyasal aşmaza girmeleri ise birlikte savunulan birçok kesimde kendi yapılanış çıkarlı mücadelleri de öne çıkardı. Kadınlar ve çevreciler bunlardan birkaçıdır. Devamında, Neoliebnralizim ile piyasalaşma yanına idolojik gericileşme birlikte kurumsallaşınca, kadına yaklaşımda da yeni olumsuzlular geliştirdi. Göç dalgası ve ticari meta kuralı da kadın sorunlarına yenilerini güçlendirdi. Seks ticareti, kadın cinayetleri, mülteci kadın sömürme şekileri bunlardan birkaçıdır. Hele de son krizler, dinin öne gelişi ve yoksulaşma ile birlikte, kadın iki yönlü baskılara da uğramaya başladı. Beden satışından, inanç gereği cinayetle katletmeler artık normal hale geldi.
Ek olarak, sosyalist örgütlenme eksikliği, yoksuluğun artarken faşizmin ve yobazlığın yükselmesi, hem kadınlar üzerine yeni baskılar, hem de kendi alanlarında mücadelelerini öne çıkardı. Nitekim, son dönemde dyeişik kadın örgütlerinin kendi sorunlarıyla sokakta mücadele etiklerine sık sık tanık oluyoruz. Anaların direnişleri, hapisanelerdeki çıplak aramadan tecavüze varan uygulamalar, dünya literatüre oldukça fazla girmeye başladı. Neoliberalizmin aşmazı, yobazlığın kökleştirmek istenmesiyle oluşan kültür, kadına karşı bir başka gericlik de getirdi. Bu ayni zamanda siyasal boşluğun da verdiği zorunlu davranışla da kadın mücadeleleri daha bir öne gelmeye başladı. Elbet, Sermaye de bunu yozlaştırmak için sisteme dokunmayan önerilerle kontrol altına almaya uğraştı. Fonlarla, kotalar algılarıyla genel sorundan uzaklaştırıp, kapitalist tipi kadınlar la sınırlamaya çalıştı.
Kadın hem sistemin inanılmaz cenderesinde sömürülürken, bir de kadın olmanı getirdiği cins sorunlarla ikili ayrımın baskılanmasında yaşatılyor. İkili bir gerçeklik oluştu: hem sınıfsal ezilen kadın gerçekliği sınıfsal eksenli yerini alması gerekirken, ezilen cins kadınla da cinsiyet ayrımlı öteki baskılanma farklışamanın içinde bulunmaktadır. Bu ikilem, yerine göre gelişip daralıyor. Sermaye vve gemen güçler de konuyu salt sistem içi kadın bakışında tutmaya uğraşıyor. Bununla alakalı örnekler çok. Fakat, polis jopunu kafasına yiyen kadın, cinselik kulanımla sermayeleştiren kadın, benzer sömürge cenderesindeki çalışan kadın ile gerektiğinde kar için reklamlarda vitrinlerde yer verilen obje gibi birçok alanda tüketim kar amaçlı da yerini verdirtilmektedir. Bu nedenle, kadın hareketleri tek deyil, brçok sorunun sonucu olarak yerini almaktadır. Sistem içi ayardan sistemi deyiştirme yörüngesine dek mücadele alanlarında her alanda kendini histirmektedir. Hele de genel sınıfsal sosyalist devrimci örgütlenme seçeneği de kısırken, Kadın harektlerinin ses getirici eylemleri daha bir değerlendirmelere deyer görülmektedir. Mart günü bu nedenle tarihi önemle, gelinen aşama bakımından hep değerlendirilip dersler alınması gereken dönemdir.