yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaçış! Gerçeklerden kurtulunamaz! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kaçış! Gerçeklerden kurtulunamaz! – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Basit bir toparlama yapalım: Sık sık toplanan bizim makamcıalr yeniden toplantılar. Malum açıklamalar da tekrardan yapıldı. Alışılan yeni simgeli aagörünümlü baş makamcı yine ayni bulmacalı resmiyle konu oldu. Bir dedyini öteki cümlede tersinden söylemeye devam ediyor. Söylediklerininn bir kısmı da anlaşılmaz olmlaya devam ediyor. Elbet, konu olsun diye de muhalefet liderine laf atar. Söylediklerinin doğruluğu bir yana, bir dediğinin ötekini tututmama tutarlığı devam ediyor. Medya ise bunları bol bol servis yapıp gündem yaratıyor. Sonunda ahalinin bir kısmı “ben haber dinlemem, zaten hep yalan söylerler” savunusuna devam ediyor. Belirli kısmı ise dinlerken dahi vakit geçirme dışında pek fazla karşılık da bulmuyor. Ama, başta BRT makamcıları sık sık ekrana çıkarıp sanki çok önemli olaylar anlatırmış gibi de yayınla en azından izleyen kesimi etkileme görselik oynunu oynuyor. Hele yeni saraylı bu konuda epey hevesli. Varsın, söylediklerinin tutarsızlığını kanıtlansa da farketmez. Birden zamanında yalan üzerine ünüversitede yaptığımız “yalanın alanı” söhbetleri geldi. Özellikle Yaşar Bİldirici ile birlikte katılan bazı arkadaşlarla kendimize göre beyin cinmastik konuşmalarımızda yalanın etkilerini de yorumluyorduk. Özellikle benim Kıbrıstan da etkilenerek söylediğim “yalan, yalan olmaktan ne zaman çıkar bilirmisiniz: hamaset milliyetçilik devlet görüşü olduğu zamaan”  diye yanıtlıyordum. Bazı arkadaşlar da çıkar sağlamak için ondan görünmek, iktidarmek için uydurulan durumlar diye saydırmaya devam ediliyor. Sonuçta, gerçeklerin uzaklaştırılma silahı yalanın olduğunda buluşuyorduk.

Bunları neden tekrarladım: gerçeklerden ya yalan söyleyerek tersini algılatıp kabulendiririsiniz, veya baskı ve yasaklayarak sildirterek gerçekleri yok etiğini sanma silahı olarak kulanılır. Ama, ne kadar kaçarsanız kaçın, hat ta UBP gibi inanılmaz hamasi bağlarla kendinizi ilan etseniz dahi bir gün gerçekler gelip sizi de vurur. Öyle vurur ki sonunda seçmediğiniz ve aklınızdan geçmeyen Ersan Saner başbakan, birçok makama da umadığınız isimler oturtulur. Hele de akıl dolu cesaret ile mafya tipi aşı bulmalar da gayet pişkinlikle söylenir.

Bu arada gerçekler de kol gezmeye başlar. Daha doğrusu yoğunlaşır. Pandemi sokağa çıkma yasağında ve sanat olayları yasaklamaları olurken, TRT ekibi geliyor, filim çekme yönünde bu kararlarınız tersdüz yapılıyor. Bir gün Lefkonuktaki incirli mağrrası tılsımında belediyeye rağmen karşılaşınır; Mağusa kilisesi açılıp kilit kırılarak hem de içeri girip eşyalar da dışarı konularak duyulur; yetmediyle Yedi konuktan gelen mesajla da filim sahnesinin uzadığını anlarsınız. Çoğu basın “bize ne” deyip haber deyeri dahi görmez. Makamcılar ise kimisi kendine baş vurduğunda emir alıp hemen izni patlatır. Sora, sevgili dostum Yaşar Ersoy bir yazı dizdirir. Öyle entel kelime teknikle sıralar ki birileri heycanlanır. Olayla biraz tarihini da anımsar. Bakılır ki oldukça geçmiş bilinci kalan insan kaldı.

Sanat çevreleri pek konuşmaz. Burada aydın olmayı çoktan sildiler desem; kızacaklar. Olmadı, “brakın, bbu bunadı” diyecek de çıkacak. Yine de Yaşarın yazısı karşılık belirli yerlerde buldu. Nede olsa Yaşar bu süreçleri bazen kendisi de yaşadı. Devlet Tiyatrolarındaki kovulma veya son önce istenip sonra sansürleşen tiaytro eseri bunlardan birkaçıdır. Onun için gerçeklere dokunmaktan pek kaçmaz…

Görüldüğü gibi, konu hem de konulan yaasaklara rağmen, tarihi eserler gerçekleri ve buranın idare etme şekli hepsi bu resimde mevcut. Fakat, kaçınılan gerçeklerin keskin kesen bıçağın öteki yüzü de var. Olayda söz konusu olan TRT. Son dönemlerde TRT Türkiyedeki siyasal dönüşümün kültürel sanat ayağı ile idolojik aygıtını güçlendirmeğe uğraşıyor. Çoğu TC medyası kendi rolleriyle buna yöneliyorlar. Apdulhamit dizisi, Ertoğrul dizileri bunun kurgulanan idolojinin kültürel ayağı olarak çabalanılan esrumanlardır. Belli olan, Kıbrıs dizisiyle de bu idolojik eksene yeni bir eser konulacaktır. Burada, yaşananlar deyil, Türkiyedeki tek adam  rejiminin siyasi islam idolojisine yardımcı olacak şekilde hazırlanacaktır. Yeni Osmanlı düşüncesinin kültürel ayağını yerleştirmeye çalışılınıyor. Boşuna dyeil, son günlerde sık sık kErdoğan birçok alanda başarı olmasına ve hegemonya kurulmasına karşın, kültürel hegemonya kurulamadığını itiraf ediyor. Tüm çabasıyla yeni dindar nesili kültürel deyrleriyle buluşturamadı. Bir anlamda K. Kıbrıstaki TRT çekimi, hem yeni idolojik Kıbrıs eseri olacak hem de idolojik yapıya konulacak tuğla olarak  gelecek başarıya yerleştirilmeğe çalışılacak.

Şimdi, son bilgiyle birlikte, adaya gelen ve buradaki kuralları, yasakları takmayan, girdiği kültürel yapılarda oldukça şaşalı etkiler brakan, basit şekilde olmaması gereken tutumları çekinmeden gayet pervasızca yapıp bizim bazı makamcıalr da hemen onay vermeleri, çok derecede yanıtları da karşımıza getirir. Fakat, bu konuyu çok yönlü haber yapıp eleştirmek veya değerlendirmelerle gerçeklere bağdaştırmak pek mümkün olmadı. Şöylesine geçilip gidildi. Oysa, yukarda verdiğim son Erdoğanın “kültürel hegemonyamızı kuramadık” itirafı ile TRT K. Kıbrıs dizi çekimi bize çok tehlikeli mesaj vermesi gerekirdi. Hem yeni siyasal yapıya kültürel katgı, hem buradaki tarihi diziyle “tıpkı Türkiyedeki benzer dizilerdeki gibi” yeni tarih yazdırtırken, bunlar yeni Türkiyenin de kültürel masanın ayakları olacaktır. Tabi bizdeki idare şekli, düşünülmeden onay vermeler, işbirlikçiliğin geldiği yer ve başta medyanın alınan kararların neden güvenilmez olduğunun yanıtının bulunduğu geniş sonuçları vardır. Ama, basit şekilde geçiyor. Herhalde Ersan veya Ersin, onlara bağlı kültür dayreleri veya kaymakamlıklar, koltuklara kondurtan şükranı silip de yasallık ve kültür mirasımız diyecek halleri yok. Gördüğünüz gibi gerçeklerden kaçtıkça, yaşamın her yerinde bunlara raslamak mümkün. Üstelik, ilgili gerçekler düşündüğümüz deyil kendi kurallarıyla da yapılarını ve yarınlarını gerçekleştiriyor. K. Kıbrıs gibi bir dizi ise emin olun Ertoğrul ve Apdulahimit dizisinden daha fazla Türkiyede karşılık bulur. Çünkü, Kıbrısa tabusal hamaset idolojikli ulusalcılık gözle bakışın yaygın olması, burada çekilecek dizinin daha kolay düşünsel etki yapma şansı vardır. Çünküü, kurgulanacak Türkiye kahramanlık olgularına gerçeklerle sorgu yapacak donanım türkiyede belirli sosyalist ve aydınlar dışında yok   konuyu bu gözle de okuyun. İncil hikayesini ve Adalı cinayetini yanına koyun. SENTbarnavas incilinin Türkiyede çıktığı zaman ki sesizliği de hatırlamaya ekleyelim. Sonuç nmu, geleceğin günleri malumumuzdur. Zaten Fuat Beyin anlaşmaları da bunun işareti deyil mi?  Şimdi anladınız mı neden böyle bir konu başlıkla, böylesi makale yazıyorum

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin