yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEge kıyılarından gençlik hareketlenmeleri – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ege kıyılarından gençlik hareketlenmeleri – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

pandemi sürecinde oluşan kitlesel kapanışlar bir anlamda resmi siyasetlere de fırsatı deyerlendirme koşullarını geliştirdi. Özellikle kanıtlanmasına karşın, kamusal alanları özele açma ve baskıları artırma tavırları artırıldı. Oysa, pandemi döneminde kamusal alanların önemi iki alanda adeta haykırıldı. Sağlık ve eğitim. Bu konuda daha kurumsal yapıda olanlar daha başarılı oldu. Öyle ki en muhteşem sektörel sağlık sistemlerinin nasıl Korona salgınında iflas etiğini, insan yaşamıyla ödetilerek acı biçimde kanıtlandı. Fakat, Pandemi sürecinde gelen kontrolü yöntemlerin de etkisiyle, yine de siyasiler başta eğitim kurumlarını özele yani sermayenin karına teslim etmek için girişimlerine devam etme hızına eriştiler. Bu konuda kaçınılmaz olarak gençlik hareketlerinde de kıpırtılar başladı. Genelikle kaybedilen kamusal özerk hakları koruma veya geri alma noktasında yoğunlaştı. Türkiyedeki haftalarcac süren Boğaziçi ünüversitesi öğrenci öğretim üyeleri direnişi ve Yunanistanda sokağa çıkan ünüversite gençliği, bunun kanıtları olarak Egenin iki tarafında yaşanmaya başlandı.***

Boğaziçi konusunu zaman zaman bu köşede işledim. Aslında, Boğaziçi ünüversitesi çıkışı, gelinen ünüversite ve genelde bilime ve demokratik özerkliğe bakışın artık kımıldaması gereken noktasında gerçekleşiyordu. Öylesine bir yapı oluşturuldu ki eğitimde dahi tek adam atamasıyla rektör görevlendirilirken, ünüversiteler giderek üst lise durumuna geldiler. Bağımsız araştırma gibi olmazsa olmazların bilimsel çıkışın dahi kontrola alındığı bir gençlik gelecekle, eğitime yön veriliyordu. İmamhatipleşme ile ünüversitelerin üst liseleştirme durumuna sekttörel rantı da katınca, yeni eğitim ile sorgulamayan gençlikle yola devam edilme hedefi konuldu. Bunun da idari önemli denetimi, Tek adamın rektör atama yetkisini dahi alıp, ünüversitelerde seçme hakından özerk olma kurumsallığının sonlanmasına doğru yol allınıyordu. Daha önceleri de öyle örneklerle gerçekleşti ki parti adaylarından ilahiyatçılara varan kişileri rektör atanması gerçekleşti. Hat ta, kısaa zamanlı olanakla profesör yaptırılarak rektör atama kuralalrı dahi uygulandı.

Boğaziçinin tepkisiyle normal hale sokulan bu uygulamanın yanlışlığı sergilendi. Direnç olmayan yerde elbet en kötü kural dahi kolayca geçer. Bazı ünüversitelerde kıpırtılı tepkiler olsa da  alışılan uygulama olarak sürüyordu. Boğaziçi ünüversite tepkisi bir anlamda hem normaleşen bu yanlışı kamuoyuna uyarırken, ayni zamanda bilimin de nereye geldiğinin acı yansıyışını kanıtlıyordu. Aday adayı olup tezlerinde çalıntı idiyalı birinin görevlendirilme gerçeği karşısında, belirli akademik bilimsel yeri olan Boğaziçi noktasında tepki gördü. Burada önemli kaçırılan konu şu: Boğaziçi ünüversitesinde olan tepki eğer olmasaydı, ayni uygulama devam edecek, kimse de sormayacaktı. Gençlik direnci birçok turunsol rolü da oynadı. Örneğin, konuyu geliştirip çeşitli alanlardaki muhalif olgularla desteklemesi gereken CHP hemen resmi sığınma idolojisine teslim oldu. Öğrenciler dövülüp tutuklanırken, CHP sözcüsü Öztırak “kutsal deyerler” deyip devletçi refleksi gösterirken, Kılıçtaroğlu yine kendince uzlaştırma kafasıyla “provakasyona gelmeme, ayleleri çıocuklarına shaip çıkmayı” öneriyordu. Bize Türkiyede neden muhalefet sorusuna yanıt veren acı ama çok ders verici davranışlardı.

Sonuçta,gençler tüm baskıya rağmen direniyor. Sarray ise hegemonyasını geliştirmek için gece yarısı klasik kararname yöntemiyle iki fakülte açtırıp oraya görevlendireceği yandaşlarla Boğaziçinin demokratik özerk yapısını kırmaya yöneldi. Aslında genel AKP itirafı net ti: “biz kültürel hegemonyamızı kuramadık”!******

Ege denizinin doğusunda Boğaziçi ile başlayıp, belirli ölçüde yayılan ve baskıyla durdurulmaya uğraşılan gennçlik direnişi gelişirken, bunun siyasal durdurma olasılığında ne olacağı net deyilken; Egenin batısında Yunanistanda daha geneleşen gençlik tepkileri yaşanıyordu. Pandemi fırsatını kulanmayın yeyleyen Yunanistan başbakanı Misotakis ünüversitelerin kamusal yönünü ve özerk yönetim şeklini kaldırmak için yasaya baş vurdu. Yeni yasayla ünüversitelerin demokratik özlerini yok edip sermayeye açarak kar ekseninde sektörel kurumsalaşmaya doğru yönlendirmeğe girişti. Yunanistanda öğrencielr protesto yaptı. Sokaklar ısındı. Klasik devlet yanaıtıyla da polis saldırıya geçti. Özellikle cunta döneminde direnen ünüversitelerin yeri Yunanistan yakın tarihinde oldukça önemlidir. Yunanistan Albaylar cuntasının yenilmesinde bu direnişlerin önemli rolü oldu. Yunanistan hükümetleri İMF gibi kuruluşların taleplerine karşın, ünüversite direnişleri nedeniyle özelleştirme sonucuna ulaşamıyorlardı. Bir anlamda Pandemi hem sokak tehlikesi hem de malli nedenler birlikte sentezleştirilip hamle yapıldı. Önemli ekonomik krizler döneminde dahi Yunanistan hükümetleri tüm baskılara karşın ünüversitelerin özerkliklerini kaldırtmadı. Şimdi pandeminin de kamuoyu oluşum şekline bağlanarak, bu hamleleri yapıyor.

Sokaklar ısındı, öğrenciler direniyor. Protestolar yapılıyor. Türkiyenin aksine katılımda da önemli destek vardır. Türkiyedeki gibi muhalif devletçi partiler bu dalgayı eleştirel kontrol noktasında tutmakta  deyildi. Böylelikle yunnanistan Korona salgınında yaşam sürerken, insanların bir araya gelmesinde tehlikeler varken, ünüversite dinamitiyle  birlikte öğrencileri sokakta buluşturdu! İlgili gerçeklik sermayenin ve onun siyasal yöneticilerinin her fırsat da kamusal alanları sermayeye peşkeş çekme, özerk kurumları yok edip rant alanına çevirme hamlelerine baş vurmalarını fırsatla gerçekleştirmesinin örnekleridir.

Kısaca; egenin iki yakasında gençlik eğitimdeki özerkliği ve bilimseliği korumak için dirençte. Bu durum ielrde ülkelerin sosyal konumunu, bilimsel araştırma konumunu ve bağımsız özgür insanlığın nreye evrileceğinin sonuçlarıyla karşılaşacaktır. Türkiye ve Yunanistan karşımızda iki örnek olarak duruyor. Gerçi, bizde ünüversite deyince daha baştan bol öğrenci doldurup ekonomik sektör yaratma hedefliydi. Bu bakımdan, özerklik, bilimsel gelişme ve özgür insan sorgulayan toplum gibi deyerler çok uzaktır. Hele rektörü seçme sözleri oldukça yabancı. Özerk ünüversitenin yaşanan şekli de uzaydan gelen haber gibidir. Gerçekten, Seksen öncesi Türkiyedeki ünüversitlerdeki özerkliğin ne olduğunun bir kısmını yaşadık ve önemini de gayet iyi bilenlerden birisiyim. Boşuna deyil  çalıntı sözler bu günlerde hep uçuşuyor. Bakalım iki garantörümüzdeki gençlik hareketleri yeni güzel yarına doğru yol alacak mı?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin