Çoktandır yapmadığım tutumu, bu yazımın başında gerçekleştirecem. Yaşananlarla kendimce yaratığım fıkrayla makaleye giriş yapacam. Cinin biri insanları daha iyi anlayıp, cinlikleri yapmak için insan kılığına girer. Aydın insanla arkadaşlık kurar. Amacı, aydın kişiliğin öngörüleriyle kendini donatıp, sonra cinci oyunlarla insanlarla oyalanmaktı. Bu nedenle, arkadaş olduğu aydın insanlar yaşanan gelişmeleri yorumluyor, sonra kendince cin oyunlarla dalga geçiyordu. İkidebir, arkadaşına da “deyerli deyerlendirmelerin vardır” övgüsünü de yapmaktan geri durmuyordu…
Derken, ilişkiler durdu. Cin yeni yöntemlerle artık arkadaşına ihdiyacı kalmadı. Aradan yıllar geçti. Cinler kendi aralarında tartışıyordu. Bizim Cinin aklına insanlarla oynayıp kendini daha yukarda göstermek için yeniden eski dostuna yönelmek geldi. Bunu da hemen uyguladı. Baktı ki eski aydın dostu, yaşlanmış ve kendi halinde yaşıyor. Cin bu defa şaşkınlıkla konuyu süzdü. Arkadaşına” sen doğruları söylüyordun, gerçeklere işaret ediyordun. Doğrusu: haklı da çıkıyordun. Şimdi bakıyorum nerede ise yalnız kaldın”.. Arkadaşı kafasını kaldırıp: “hayat böyle bir şeydir. Sen doğruları söylesen de gerçekleri anlatsan da sonunda haklı çıksan da anlamı olmayacak derecede bir yaşam gerçeği var” dedi: Cin şaşırarak: neden?” aydın: “sistemde faydalanma konusu yalan ve yanlışlardır da ondan”. Sonra Tarihi deyimi söyler: “siz ne kadar doğru söylerseniz söyleyin, karşınızdaki tersinden anlayıp tersinden devlet oluyorsa, gerçeklerin anlamı kalmaz”.*********
Kıbrısla alakalı bazı yazılarımda, belirli benzer yönleri olan sorunları taşıyan yerlerle de kıyaslarım. Eksik fazlalıkları da insanların yorumuna yolarım. Doksanlardan beri Kıbrıs Kaarabağ yelpazesiyle alakalı da böylesi yazılar yazdım. Konuya bazen etnik bazen siyasal ve bezen de çıkara göre yanlış tek tip bakışları da sorguladım.
Son günlerde iki eksende de hareketlilik artıyor. Özdeki benzerlik, iki tarafta da sorunun olması, dış müdahalelerin oldukça dinamik gücünün gerçeğinin varlığıdır. Üstelik konuya yanlış bakınca dar kuyuda boğulmak da var. Özellikle etnik kimlikle bakıp kavramsal kuramları ötelerseniz, bir yerdeki işkale karşı çıkarken, ötekinde işkal yapan kesim savunusu gibi inanılmaz uçurum düşünce farkına düştüğünü dahi anlamazsınız. Hele de etnik olarak Kıbrısta haklar derken Karabağdaki benzer hakları isteyen etnik yapıyı da bölücü ve düşman göre gibi acayip düşünce normalliğine gelinir.
Son dönemde yeniden B.M. temsilcisi adaya geldi. Amaç denilir ki beşli konferans konulur. Oysa, son K. Kıbrıs seçimleri, müdahale ile seçtirtilen lider, kontrolü elinde tutan Türkiyenin net idari elde etmesi yaşandığı dönemdi. Nitekim, şaha kalkıp yeniden ata binip dışişleri talbelasını alan yetkili Ankarada Çavuşoğluyla birlikte ayni mesajı çakarken, saraydaki yeni seçilen de gelen B.M. temsilcisine anlaşılmaz ama görüşmelerdeki gelinen yeri ret eden kişiyle görüşür. Onca gerçekliğe karşın da “gayet iyi görüşme” denmesi de sağlandı…..
Ayni günlerde Kafkas dağlarından başka bir görüşme haberi geldi. İkinci Karabağ savaşı sonrası nerede ise hemen bu defa üçlü zirve yapıldı. Azarbaycan, Ermenistan ve Rusya. Bir önemli not: savaşın nedeni olan Karabağlılar temsil hakları yok. Ama, sonuçta önemli kararlar alındı ve belirli hamleler de önerilip komiteler de kuruldu. Putin gayet net şekilde toplnntının adımlarını anlatıyordu. Oysa, senelerdir Kıbrısta görüşme yapılıyor. Bazı kararlar da alındı. Örnek mi Maraş konusunda hem iki lider hem de Güvenlik KOonseyi kararları da var. Fakat, son gelişmede gördük ki tam aksi de uygulamaya sokulmak için adımlar alındı. Halbuki Karabağ konusunda yenen yenilen bir tarafa, bazı hamlelelr yapılma kararı çıktı.
Bir not daha, Kıbrıs konusunda Güvenlik konseyi kararları var. Her görüşmede de federasyon denir. Fakat, federal kelimesi kalsa da her başlanan yeni görüşmede yeni federalden kopma anlaşma hamleleri de yaşandı. Oysa, Karabağda durum tam aksi galibe yönelnilecek. Üstelik son Karabağ krizinde de gördük ki doğru yanlış Güvenlik Konsey kararına göre savaş dahi yöneltildi. Kıbrısta ise bizat zamanında Turgut Özal Amerikaya “Kıbrıs sorununu haledelim. Asker çekmeye hazırım” derken, Amerikan dışişleri ve savunma bakanlarının tarihi gerçeği yüzüne vurdular: “Siz orada Nato adına bulunuyorsunuz. Çekilmek isterseniz, önceden söyleyin de yeni asker göndertelim” dendiydi. Görülen, Kıbrıs olsun Karabağ konusu olsun, uluslar arası ayak unutulmamalıdır. Hele şu ezber artık bıktırdı: Birleşmiş milletler parametrelleri! Gerçekten hiçbir uygulnanmadı. Hat ta K. Kıbrısta kazara bu kararları söylesek, en başta zıplamacı veya foncu barışçıllar bizi yerler. Böulesi paradoks var.
Son gelişmenin net mesajı şu: Karabağda etkili olan Rusya ve bu sorunu taşıyan devletler konuyu biraz da olsa dengelemeye uğraşıyorlar. Yenilen ve yenen dahi irade kulanıyor. Rusya da kontrolunda birşeylerin deyiştirmesini amaçlıyor. Oysa, artık şu tatlı uykudan uyanalım. Öncelikle de bizi sorgulayalım: şu andaki Türkiye yönetimi Kıbrıstan vazgeçme biryana tümüne taleptir. Ayni şekilde K. Kıbrısta gerek nifus gerek se idari şekil ile federal yapya doğru deyil resmen ilhaka yönelen kurumsallaşma yaşıyor. Bu yapıyla zaten ne siyasal eşitlik nede egemenlik mümkün. Ama, Göbels tipi probaganda çok kolay tutuyor. Karabağ l la alakalı farklılık burada yatıyor. Sorun çözülürmü derseniz, güçler dengesinin önemi burada belirleyicidir. Rus hamlesi ve örtü şekliyle kulanılan B.M. belirsizliği farkı da böyledir.